Gerek yoktu tradutor Inglês
3,629 parallel translation
Bu kadar zahmete girmene hiç gerek yoktu.
You needn't have gone to all this trouble.
Bunu yapmana gerek yoktu.
You didn't need to do that.
- Hiç gerek yoktu ya, sağ olasın.
- Oh, you shouldn't have, but thank you.
Bunun için buraya kadar gelmene gerek yoktu.
You didn't have to drive all the way out here.
- Hiç gerek yoktu.
Oh, you shouldn't have.
Hayır gerçekten gerek yoktu.
No, you really shouldn't have.
Buna gerek yoktu.
Oh, that's not necessary.
- Gerek yoktu.
I didn't need to.
- Kabalık etmene gerek yoktu.
There was no need to be rude.
- Hiç gerek yoktu.
You didn't need to do that.
Sufle yapmana gerek yoktu Lib.
That doesn't mean you have to make a soufflé, lib.
Ölmesine gerek yoktu.
His death was unnecessary.
Gitmesine gerek yoktu.
Oh, she didn't have to go anywhere.
Onlardan oğullarının hatıralarının kalmasına gerek yoktu.
They didn't need to take their memory of him.
Hiç gerek yoktu.
You don't have to do that.
Bunun için buraya gelmene gerek yoktu.
You can't just show up at my work place
Teşekkür etmek için buraya gelmenizi takdir ediyorum. Ancak buna gerek yoktu.
I appreciate you coming uptown to give thanks, but your trip was unnecessary.
Görmeme gerek yoktu.
I didn't need to see it.
Özre gerek yoktu ama kabul edildi.
Well, no apology necessary, but it's accepted.
Ama bu aceleye gerek yoktu.
You didn't have to make it into a big deal.
- Demene gerek yoktu.
You didn't have to.
Hayır, buna gerek yoktu.
No, I didn't have to.
- Dr. Cooper, hiç gerek yoktu.
Uh, Dr. Cooper, that's not necessary.
Odama kadar gelmene de gerek yoktu.
Well, you also didn't have to follow me into my room.
Hiç gerek yoktu ama, değil mi?
You didn't have to, did you?
Gelmenize gerek yoktu.
You didn't need to come.
Ya hiç gerek yoktu, mahcup ettin.
No, no, there was no need for this.
Bir şey söylememe gerek yoktu.
I didn't have to say anything.
Hiç gerek yoktu.
Aw, you didn't have to do that.
Bunu söylemek için buraya gelmene gerek yoktu, arayabilirdin de.
You didn't have to come all the way here to tell me that... you could've just called.
Bu kısmı bilmelerine gerek yoktu.
- THEY DIDN'T NEED TO KNOW THAT PART.
İlk başta gerek yoktu ama artık bazı kararlar almaları gerekiyor.
It didn't matter before but now they need some decisions.
Buraya gelmene gerek yoktu.
Uh, you didn't have to come by here.
Teşekkürler ama benim için bunu yapmana gerek yoktu, ahbap.
Thanks, but you didn't need to do it for me, pal.
Bunca yolu bunu söylemek için gelmene gerek yoktu.
You didn't have to come all this way to tell me that.
Bu şekilde söylemene gerek yoktu.
Well, you don't have to say it like that.
1100'e yükseltmemize hiç gerek yoktu. Onun elime çok büyük geldiğini biliyor.
We didn't need to upgrade to the 1100, which he knows is too big for my hand.
Ona karşı Demir Adam olmana gerek yoktu ama yine de sağ ol.
You didn't have to go all Iron Man on his ass, but, you know, thank you.
Büyük göğüslü bir kız göndermene gerek yoktu.
You didn't need to send some big-breasted errand girl.
- Düşünmeme gerek yoktu.
I didn't have to think about it.
Sadece elveda demek için buraya kadar gelmene gerek yoktu.
You didn't have to come all the way over here just to say good-bye.
Bunu bilmeme gerek yoktu Sonya.
I don't need to know that, Sonya.
Bu kadar zahmete girmenize gerek yoktu.
Really didn't have to go to all this trouble.
Gerçekten şu an ödediğim nafakayı ödememe gerek yoktu.
I truly... did not need to be paying the alimony I'm paying now.
Sadece o zamanlar kendi ortağımı seçmek için başka birinden izin almama gerek yoktu.
Except back then, I didn't need permission to pick my partners.
Megan, hayır deseydin de anlardım ama beni mahçup etmene gerek yoktu.
Megan, it's okay to say no. But you don't have to embarrass me.
Gerek yoktu.
I didn't need him to.
Benimle eve kadar gelmene gerek yoktu.
You didn't have to follow me home.
Ne demek gerek yoktu?
Ah, of course I did.
- Alkol muaynesine gerek bile yoktu.
There was no need for that Breathalyzer test.
Yönetimden kimseyle işle alakalı olarak iletişime geçemeyeceğini ve Batı Kanadı'na veya EEOB'ye girmenin kanunen yasak olduğunu hatırlatmalıyım. - Hatırlatmana gerek yoktu aslında.
Actually, you did not need to remind me of that.
yoktur 42
yoktu 131
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gereksiz 31
gerekmez 98
gerek kalmadı 36
yoktu 131
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gereksiz 31
gerekmez 98
gerek kalmadı 36