Gidemezsin tradutor Inglês
4,480 parallel translation
Çok fazla derine gidemezsin.
You can't go too deep.
Oğluna iyi davran, yoksa Cennete gidemezsin.
You be nicer to your son, or you won't get into Heaven.
Hayır, hayatım, oraya gidemezsin.
No, honey, you can't go there.
Gidemezsin.
You can't go away.
Ben söyleyene kadar hiçbir yere gidemezsin.
You don't go home till I say.
- Gidemezsin.
- You can't--you can't leave.
Gidemezsin.
You can't leave.
Bu şarkıyı bitirene kadar gidemezsin.
You can't leave until we finish this song.
- Hayır, gidemezsin.
- No, you can't.
Gidemezsin Crosby.
You can't leave, Crosby.
Elinde tehlikeli bir silahla.. ... böyle kasabaya gidemezsin.
Well, you can't just go walking through town with a dangerous weapon.
Gidemezsin.
You can't go.
Rol yapmayı bırakmazsan, yanına gidemezsin.
You're acting as though you can't stand him.
Bir yere gidemezsin.
How dare you resist Hades!
Oraya yürüyerek gidemezsin.
You can't walk there.
Oraya yalnız gidemezsin.
You can't go alone.
Böyle makyajla gidemezsin!
Can't go with makeup like that!
Kimseye bunun hakkında hiç bir şey söylemeden gidemezsin.
You can't go saying anything about this to anybody.
Biliyorsun şu anda eve gidemezsin.
You know you can't go home now.
- Gidemezsin...
- You can't...
Bizim muhitte üniversiteye bile gidemezsin.
In our environment you can't go to university.
- Kim demiş gidemezsin diye.
Of course it's okay.
Hayır, Gidemezsin oraya.
No, you can't.
Ama baba, gidemezsin.
But, dad, you can't go.
Yani sabahın dördünde gecenin sarhoşluğuyla işine gidemezsin.
I mean, can't really show up to work hung over at 4 : 00 in the morning.
Sen de Choi Young Do ile takılmayı bırak. Böyle giderse üniversiteye gidemezsin.
Stop hanging out with Young Do, or you're really not going to get in college.
Eve tek başına gidemezsin.
Well, you can't go home alone.
- Max, kapıyı çarpıp gidemezsin.
- Max, you can't just storm out.
Böyle gidemezsin.
You cannot go like this.
Bekleyin, Max şimdi gidemezsin.
Let's go. Wait, wait.
Henüz gidemezsin.
Yeah, Han's right.
Beni kandırıyorsun. Okula gitmeni sağlayacak bir şey bulsan iyi olur çünkü sadece benim için pasta okuluna gidemezsin. Ben de senin için okula gitmemezlik yapamam.
Well, you've gotta figure out something there to keep you interested, because you can't go to pastry school just for me, and I'm not gonna not go to pastry school for you.
Lassiter'den Paris'e gidemezsin.
You can't get to Paris from Lassiter.
- Peter, şu anda iki ay uzaklara gidemezsin.
Peter, you can't go away for two months now.
Öylece yürüyüp gidemezsin.
You don't get to just walk away.
Hadi ama, gidemezsin.
Come on, you can't leave.
Yabancıların peşinden gidemezsin.
You can't follow strangers.
İçeri gidemezsin.
You can't go in
Gidemezsin!
You can't go.
Sana inanan, saygı duyan, ihtiyacı olan insanları arkada bırakıp çekip gidemezsin.
You don't have the right to pull out from the backing of people that believe in you, that respect you, that need you.
Hiçbir yere gidemezsin.
You can't go anywhere. Not anywhere...
- Gidemezsin.
- You can't.
Oraya gidemezsin.
You can't go there now.
Hiçbir yere gidemezsin. Hayır!
You ain't going nowhere.
Gidemezsin. Bugün karaoke gecesi.
Tonight's karaoke.
Bu sefer hiçbir yere gidemezsin.
You're not getting away this time.
Bu durumda oraya gidemezsin.
You can't go out there in your condition.
Yalnız gidemezsin.
You cannot go alone.
Hiçbir yere gidemezsin.
You can't leave.
- Yalnız gidemezsin.
But you can't go alone.
Yanına gidemezsin.
You can not go there.