Green tradutor Inglês
20,649 parallel translation
Yakut kırmızısı zümrüt yeşili, Beluga siyahı ve beyaz.
Um, ruby red, emerald green, beluga black, and white.
Connor'ın izin vermesini bekleyeceğiz, sonra da iletişime geçeceğiz.
Wait until Connor gives us the green light and then we can make contact.
Her gün telefonla konuşmamız hayallerimizi ve sırlarımızı paylaşmamız birbirimizin yanında olmamız, Yeşilin Kızı Anne tarzı aramızdan su sızmaması...
Talking on the phone pretty much every day, sharing our deepest dreams and secrets, being there for each other through all of it, bosom friends, Anne of Green Gables style.
İnsan zihni Bernard ; uzakta, yeşil bir tepe üzerinde parıldayan altın bir ölçüt değildir.
The human mind, Bernard, is not some golden benchmark glimmering on some green and distant hill.
Tamam hadi yüzde 100 olmasın, ama en azından hadi 20 olsun, ki bu yüzdelik de cep telefonunun yeşil kısmında olmam demek.
Okay, well, maybe not 100, but at least, like, 20, you know, which is the percentage that your cell phone needs to stay in the green.
Yeşilde miyim ben?
Am I in the green?
Çimlere siyah bir yuvarlak çizdim.
I just painted a black circle on the green.
Sarı güzel oldu ama yeşil, yeşil de hakikaten hoş.
So, the yellow is nice... Mm-hmm. ... but the green, the green is really pretty.
Tavernada geç kalmış bir öğle yemeği ve parkta vagonla gezeceğiz.
We'll have a late lunch at tavern on the green, And, uh, a carriage ride around the park.
Çünkü dondurmacı yeşil kadının oraya kadar onu yenicem.
Because I'm going to beat him to the big, green lady with the ice cream thing.
Mike, dondurmacı yeşil kadın şeysi
Mike, the big green lady with the ice cream thing
Büyük dondurmacı yeşilli bayan şeysi.
The big, green lady with the ice cream thing.
Aşkımızın kutlaması, Dondurmacı yeşil bayanın en üstünde
To celebrate our love, we're gonna be having a reception at the top of the green lady with
Dondurmacı yeşil bayana ( özgürlük heykeli ) gidiyoruz.
We're going to the big, green lady with the ice cream thing.
Yeşil gözlü, kahverengi saçlı.
Eyes green, hair brown.
Green Acres'teki adamlar ensemizde soluyor.
Hm? These Green Acres guys breathing down our backs...
Geçen hafta bir şeyler atıştırmaya gitmiştin yanında Jerry Cutler ve Green Acre Grup'tan başkaları vardı.
You stopped in for a bite just last week with Jerry Cutler and others from Green Acre Group.
Şu Green Acre'deki adamlar sizce benimle görüşürler mi?
Now, your, uh... your Green Acre people, you think they'll meet with me?
Jerry Cutler, Green Acres başkanı.
And this is Jerry Cutler, President of Green Acres.
Yine ben Cynthia, Green Acre Grup'tan.
It's Cynthia again from Green Acre Group.
Şehirdeki tüm trafik ışıkları yeşile döndü.
Every traffic light in the city just turned green.
Bayan Grant, bu hafta yeşil çaylı arınmayı yapıyor ve lattelerini vücuttan atıyor.
So, uh, Ms. Grant's doing this whole green tea cleanse this week, and she rejected her latte.
Yeşil arkadaşını götürdüğümüz yere.
Same place I'm taking your little green friend.
- Green Arrow'u biliyor musun?
What about the Green Arrow?
Sormadan edemeyeceğim, bu bedenin altında küçük yeşil bir adam mısın?
I have to ask, underneath it all, are you a little green man?
Aslında kocaman bir yeşil adamım.
I'm a big green man, actually.
Ders, ne olacağımız belli değil, bu yüzden kendine iyi bak latte içmeyi bırak ve yeşil içecekler iç.
Lesson, don't ever take life for granted, always take good care of yourself, reject the latte and drink the green juice. Carpe diem.
Sadece küçük yeşil adamlar ışık zamanı geldiğinde diliyorum.
I just wish the little green males came to the fore.
Efendim, Bergman ve Green temas kaybettik!
Sir, have lost contact with Bergman and Green!
Ne de olsa Blackwood herkesin parasız durumda rahat olduğunu düşünüyor.
If Blackwood is green enough to think all's well without wages.
Jacapo Sinclair veya Monty Green olabilir. - Jacapo Sinclair öldü.
It could be Jacapo Sinclair or Monty Green.
Oov yeşil ekran bak, başka bir gezegendeyim
Ooh, a green screen. Look, I'm on another planet.
- Kenarlarda daha çok yeşil olsun.
- More green ooze about the edges.
The Green Basket.
The Green Basket.
The Green Basket'e bakıyorum.
Looking up The Green Basket.
The Green Basket, Culver şehrinde bağımsız bir aile marketi.
The Green Basket is an independent family-owned market in Culver City.
Az önce mağaza müdürü Bay Hughes ile konuştuk
We just spoke to Mr. Hughes, the store manager at The Green Basket.
Jamie, The Green Basket'te... ve Jamie bir laboratuvarda.
Jamie at The Green Basket... and Jamie in a lab?
Aşağıda maymuna benzer bir yeşil karavan var.
There is a monkey-vomit green van parked downstairs.
Ayaklarında mühimmat dolu yeşil kutular vardı bizi açıklıkta fark ettiler güneş tepedeydi üzerimize mermi yağdırdılar.
They had these green boxes of ammo at their feet, and they saw two of us out in the open, broad daylight, and they just lit us up.
Remington marka tüfek aralıklı atar bir de yeşil kutuları kullandılar.
Remington makes blanks, and they come in a green box.
- Yeşilden kızıla mı?
- Green to red?
Hani yeşilden kızıla?
Green to Red?
Yeşilden kızıla, kızıldan ölüme.
Green to red... to dead.
Yeşilden kızıla, etten kana.
Green to red, flesh to blood.
Midori Boshi Kafatası Patlaması!
Green Star! Skull Bombgrass!
Yeşil LTD, plakasının sonu 04.
Green LTD. License ended 0-4.
- Onaylıyor musunuz efendim?
- Is that a green light, Ma'am?
- Pekâlâ, onay verildi.
- Right, it's green light.
Donald Green.
Donald Green.
Yeşil ve beyaz renkliydi.
It was green and white.