Gün gibi ortada tradutor Inglês
278 parallel translation
Biliyorum, her şey gün gibi ortada.
I know, I can see it as clear as day.
Oğlum, iki sanığı da idam sehpasına gönderiyorsun. Gün gibi ortada.
But, man, you'll send both defendants to the gallows... as surely as the moon sets.
Gün gibi ortada... suikastçiyi teslim ettirmek için bizi maşa olarak kullanmaya çalışıyorlar.
It's clear as daylight... they're trying to use us as a cats paw to get the assassin for them.
Gün gibi ortada, değil mi?
Obvious, isn't it?
Pekala, istediğin gibi çenemi kapatacağım. Ama gelir kaynağın gittiğine göre izleyebileceğin tek yolun bizimle eve dönmek olduğu gün gibi ortada.
Very well, I will pipe down, as you put it, but it should be perfectly obvious that with your income gone there's only one course for you to follow, and that is to come home now, with us.
Onun yaptığı gün gibi ortada.
It looks like a cinch he's the guy.
Her şey gün gibi ortada.
It makes everything clear as day.
Bu, gün gibi ortada. Ne İmparatorluk Sarayı ne de babam evlenmemize izin vermez.
Neither the palace nor my father would allow it.
Her şey gün gibi ortada.
It's so obvious
Her şey gün gibi ortada.
I don't like the looks of this.
- Her şey gün gibi ortada.
- It's an open and shut case.
Gün gibi ortada olduğunu görmüyor musun?
Well, don't you see? It's open-and-shut.
Gün gibi ortada.
It's open-and-shut.
Her şey, ekranda gün gibi ortada.
It's as plain as anything on the screen.
Onu görebildiğim gün gibi ortada.
I can see her plain as day.
İsterse koyun gibi insanlarla doldurur ki bu benim umurumda bile olmaz. Bunu yaptığı da gün gibi ortada.
He can people it with sheep for all I care, which, on occasion, he has done.
Ne istedikIeri gün gibi ortada.
It's as plain as day what they want, Jack.
Gün gibi ortada.
Clear as day.
Gün gibi ortada, sonunda hidayete erdim.
It's so obvious, I've seen the light.
Ne yazık ki, Claudius'un durumu gün gibi ortada.
With Claudius, it's as plain as the nose on his face.
Gün gibi ortada ki para için.
The obvious answer is money.
- Gün gibi ortada.
It's obvious.
Gün gibi ortada işte herşey incelendi.
It's obvious that everything has been examined.
Bunun ulusal bir önemi olduğu gün gibi ortada.
Truly, here is a the problem of "national importance".
Hayır, bana bakarak bir şey öğrenemeyeceğin gün gibi ortada. Zaten sana bakmıyorum, baba. Öyleyse en azından beni dinle ve görüşümü kapatma!
Think back to when you were a little girl... roaming the range with the rest of the buffalo.
Gün gibi ortada çocuğu öldürmeleri gerekmiyordu.
It's as plain as day. They didn't have to kill the boy.
Gerçek gün gibi ortada
And the truth is plain to see
Tabi, gün gibi ortada.
Well, obviously.
Durumun gün gibi ortada.
Goodbye, Miss.
Millete baksana. Gün gibi ortada.
Stephie, you can't even write a check by yourself.
Gün gibi ortada, peki gerçekten öyle mi?
But you see, is that it?
Onu görebiliyorum, gün gibi ortada.
I can see it, plain as day.
Gün gibi ortada!
It's clear as day!
Bu bombaları Centaurilerin yerleştirdiği gün gibi ortada.
It's obvious the Centauri are the ones planting these bombs.
- Her şey gün gibi ortada.
- That's as clear as glass
Aslında annesi herkimse, onu istemediği gün gibi ortada.
Well... Whoever she is, she obviously doesn't want him.
Kanıtlar çok basit ve sonucu gün gibi ortada.
The evidence is simple and the conclusion is more than obvious.
Yani bunun gün gibi ortada olduğunu mu söylüyorsun?
So you're saying it's as plain as the nose on my face?
Gün gibi ortada yani.
I mean, this is as clear as day.
Kimin karlı çıktığı gün gibi ortada.
It's clear who's benefiting here.
Bunun bir intihar olmadığı gün gibi ortada, tatlım.
It sure as hell ain't suicide, sweetheart.
Bu Londra gezisi için ne giysisi ne de parası olmadığı gün gibi ortada ve bu konu hakkında daha fazla tartışmak da istemiyor.
It is very clear she has neither the dress nor the money for this London trip, and she doesn't want any further enquiries into the subject.
- Gün gibi ortada.
Its obvious, you know.
Gün gibi ortada olan ne Eva?
What's obvious, Eva?
Gün gibi ortada, öyle değil mi?
Obvious, isn't it?
Gün gibi ortada bu!
It's obvious!
Demek istediğim, sana ihtiyacı olmadığı gün gibi ortada.
Who knows? I mean, she certainly doesn't need you.
Bu gün gibi ortada, değil mi?
That's obvious, isn't it?
Gün gibi apaçık ortada.
It's as plain as the nose on your face.
Gün gibi ortada.
It's obvious.
Bu, gün gibi ortada.
That is quite obvious.