Günes tradutor Inglês
19,743 parallel translation
Onla beraber pek zaman geçiremedim, çünkü Flip ve Nancy günes batisini izlemek istedi.
Well, I didn't really get any time with him,'cause Flip and Nancy wanted to watch the sunset.
Benle, iyi bir günes batisini izlemeyi sevmeyen bir pustmusum gibi konusma.
Hey, do not talk to me like I'm some bastard who doesn't enjoy a good sunset.
Tam da güneş gibi değil aslında, daha çok..
Well, not as the sun, but just as kind of like a..
Kışın o pencereler çok fazla güneş alıyor.
In the winter, the sun drives hard through those windows.
Size sunabileceğim tek şey buysa, yarın güneş doğmadan ben ve adamlarım ölmüş oluruz, çünkü dışarda her zaman başka bir seçenek vardır, ve sen bana güvenmiyorsun.
If that is all I can offer you, then my men and I are dead before the sun rises tomorrow, because you know there is always a choice to be made, and you don't trust me at all.
Şu andan itibaren ayda bir kez değil güneş gökten düşüp cennet alev alev yanana kadar.
Not once a month, but from now on. Until the sun falls from the sky and the heavens burn in conflagration.
Parfüm ve güneş gözlükleri ise her yerde kapış kapış gidiyor.
The perfumes and sunglasses are keeping everything else afloat.
Güneş, Hollywood tepelerine ışığını yansıtmaya başladığında güneş ışığı genellikle Technicolor'ın doygun, ve güzel rengini alırdı.
When the sun starts to dip on the Hollywood hills, the light often takes on the saturated loveliness of color by Technicolor.
Daha fazla güneş alıyorlar.
They get more sun.
Arabanın bagajında kırık bir güneş gözlüğü camı bulduk.
We found the broken lens from a pair of sunglasses in the boot of your car.
Güneş çıktığında, daha fazla insandan nefret ettiği gözüküyor.
Seems more people hate banks when the sun's out.
Güneş enerjisi ile çalışıyor, bu yüzden hiçbir zaman durmak zorunda değiller.
Solar-powered, so they never had to stop.
Çünkü sanki güneş biraz dokundurmuş gibi.
Because it looks kind of sun kissed.
"Güneş dokundurmuş" mu dedin?
Did you just say sun kissed?
Sanki güneş diz çökmüş ve karpuzuna dokundurmuş gibi.
Yeah, like the sun knelt down and planted a sweet little kiss on your melon.
Öyle bir şey olsaydı "güneş boşalmış" derdim.
I'm pretty sure, in that case, the term would be that your hair looks sun jizzed.
'Ama geçer geçmez, güneş her zaman parıldıyor.'
'But other than that, the sun is always shining.'
- Güneş enerjisi mi?
Solar powered?
Güneş rahatsız etmiyor mu dedektif?
You, uh, don't want to come out of the sun, Detective?
Yeni bir güneş gözlüğüne ne dersin?
Hey, how about some new shades?
- Güneş ışığı altında hayat nasıl?
How do you like life in the sunshine?
Amerika'ya bir güneş doğuyor.
It's morning in America!
"Schmidt sizden haftada bir arkasına güneş kremi sürmenizi isteme hakkına sahiptir."
"schmidt's allowed to request that you do his back With sunscreen once a week."
Güneş doğudan doğar, batıdan batar.
The sun rises in the east, and it sets in the west.
Güneş şuradan batıyor.
Setting sun, right there.
Güneş doğuyor.
- The sun's coming up.
Oğlum bak, Güneş yeniden doğuyor.
Come on, the sun is shining again.
Sanki güneş kızartıyor Dünya'yı Mahalle olmuş çete mekanı Sevgilim atıldı kiliseden Kendi evinden Ve kendi ailesi Onu reddetti
d My girl was thrown out of a church Out of her home d d And by her family She's disowned d
- Güneş kremi lazım.
- I need sunscreen...
- Güneş kremi.
- Sunscreen.
Güneş doğmadan New Jersey'e kaçmaya başlar.
He'll be hauling ass back to New Jersey before the sun comes up.
Emily, güneş gözlüklerini çıkar lütfen.
Emily, take off your sunglasses, please.
â ™ ª Gökyüzünden isterdim â ™ ª â ™ ª güneş sonsuza dek parlardı â ™ ª
♪ I ask the sky just what we had ♪ ♪ It shone forever ♪
Güneş batmış ama tek başınasın.
Oh, all alone after sundown.
Muhtemelen güneş kendini gösterdiğinde hangi tabuta yatıyorsa
He's probably in whatever coffin he sleeps in
"Baba her zaman sıcak ve güneş gibisin."
"Dad, you're always warm and sunny."
Başına güneş geçti heralde, durumu iyi.
She just got too much sun, she's fine.
Tatile gitmezdik ama her pazar günü güneş, yağmur demeden...
No vacations, but every Sunday, come shine or rain...
Güneş ve Ay hakkındaydı.
You know, the one about the sun and the moon.
Güneş'i seçtiği için Ay kızıyor Ay da sadece bazı zamanlar çıkıyor çünkü Güneş'i kıskanıyor.
And he chooses the sun and that makes the moon angry and that's why the moon only comes out sometimes because he's jealous of the sun.
Üzgünüm, uğurlu güneş gözlüklerimi unuttum.
Sorry, I forgot my lucky sunglasses.
Evet hiçbir şey ama bu 1000 millik kum ve güneş.
Yeah, nothing but sand and sun for over 1,000 miles.
Güneş kremi de aldım.
I packed sun block.
Umarım güneş kremi getirmişsinizdir.
Hope you brought sunscreen.
Hava ve güneş ışığı olmadan yaşayamam.
I won't be able to live without sunlight and air.
Güneş vardı.
The sun was out.
Evet... Güneş ışığı var mıydı?
So... was there sunshine?
Kopernik'in, Dünya'nın Güneş sisteminin merkezi olmadığını anlaması gibi.
Like Copernicus'revelations that... that Earth is not at the center of the solar system.
Sonra Kopernik çıktı ve öğrendik ki, öyle değilmiş, Dünya, Güneş'in etrafında dönüyormuş, daha sonra da Güneş'in galaksimizdeki birçok güneşten biri olduğunu öğrendik, galaksimizdeki milyarlarca yıldızdan biri.
Then Copernicus comes along and we learn that, no, the Earth is going around the sun, and then later, we learn the sun is one of many stars in our galaxy, one of hundreds of billions of stars in our galaxy.
Yakıcı bir güneş var, değil mi?
It's a beater today, ain't it?
Gündüzün ışığına "güneş" dedi.
And he called the light in the day "the Sun."