Hed tradutor Inglês
46 parallel translation
- Hayır, yapamam, çok üzülür.
- No, I couldnt. Hed be terribly upset.
Yayınlayacağını söylemedi, sadece beğendi.
He didnt say hed publish it. He just said liked it.
- "mısırlarımı..." - "Mısır" değil. "Mısra."
- "I hed as lief..." - Not "hed." "Had."
Annemin babası, Büyük baba Lessep o yıl öldü. Doğduğu aynı yatakta ve aynı evde.
My mothers father, Grandfather Lessep, died that year, at home, in the same room and in the same bed hed been born in.
Bir arkadaşım var ismi Hi... Hid... Hide.
I have a friend named he... hed... hide.
Bunu yapacağını biliyordum.
I knew hed do that.
Bir kamyonun altında kalmış gibi görünüyor. Ama içimizden bir ses öncesinde saldırıya uğradığını ya da işkence gördüğünü söylüyor.
He seems to have been run over by a truck, but something tells us hed been assaulted or tortured first.
Boşanma davasında adam kaçıp gittiği için suçlu bulundu.
In the divorce proceedings, he was found to be the guilty party because hed run away.
Sonunda, parmağında oynatamayacağı birini...
I thought hed finally found someone...
Beni rahat bıraksın diye sadece, Marcus'a söyledim.
Oh, I only told Marcus so that hed leave me alone.
- Mumu üfleseydi keşke.
- l wish hed blow out the candle.
ÇA-LA-HED-ÇA-LA!
CHA-LA-HEAD-CHA-LA
Hep benim ipimde olmak ister.
Hed be on my rope ahead of anyone.
Ben de hayata yeniden başlasam, damat ya da gelin olsam diye düşündüm.
I wis hed to God I was that brideg room starting out, or the bride, for that matter.
Baş cariye olarak hizmet ettiğim kral... savaşa giderken, Kraliçe, yani her şeyden sorumlu olan karısı, kutsal su ile onun ayağını yıkardı.
when the king i served as chief courtesan went to war, the Queen, being the dutiful wife she was, was hed his feet with ho ly water.
Benim işimi bitirebilirdin, ama yapmadın!
you could have finis hed me off, but you didn't!
Ah, evet John'a ödünç kitap vermiştim.
Uh, yeah, just to give John a book hed lent me.
- Bizi burada bekleyeceğini söyledi.
- He said hed meet us here.
Yağmur yağdı ve örümceği dışarı attı
Down came the rain And was hed the spider out
Red Hed figürlerimizi çalmış.
Miss Red snaked our routines from the East Compton Clovers.
Gördüğümde anlamıştım zaten seni postalayacağını.
I knew hed send you packing from the minute I saw him.
Arabasına sıkışmış, orada ölüyordu.
He was pinned in a car hed rolled.
Aradı ve bütün cep harçlığının bittiğini söyledi. Vaktini içerek, striptizcileri izleyerek ve fahişe s.kerek geçirmişti.
He called here after he ran out of his mad money... where hed spent the entire evening drinking... watching strippers and fucking a whore.
İkinci keman olmaktansa bando takımında yer almamayı tercih ederdi.
He said hed rather play second fiddle than not play in the band at all.
Bu, arabasını hiç kullanmadığı anlamına geliyordu.
That meant that hed not been driving his car.
Beni duydun.
You hed me.
Bir Pontypool sakininden, Doktor John Mendez'in ofisinin önünde bir çetenin toplandığının doğrulamasını aldık.
We'll try and return to him later, but, we have just hed a report from a Pontypool resident, that confirms indeed, a mob was spotted, earlier today... headed through town, headed toward the offices of Dr. John Mendez.
Eğer güçlü matematik bilgisi ve iyi refleksleriniz varsa ve notlarınız 8. 1 yada daha iyiyse, size şimdi ihtiyacımız var.
If you have strong math skills, high reflex index and an HED of 8. 1 or better, we need you now.
İnsanlar erkeklerin notlarının iyi olmadığını söyler.ama benimki iyi.
People say boys don't give good HED. But I do.
Bütün yardımı... ihtiyacı olanlarla paylaştı.
"Pass all hed."
Dakikalar içinde yakalanırdı.
Hed be caught in minute's.
Hutchinson'u görünce Mary'nin başka biriyle çıktığını belirten farklı bir ifade vermiş.
Hutchirson appeared and gave another'statement'saying hed'seen her going off with another man.
Beni kameraya çekmeyi bitirdin mi Dom?
is hed filming me with your cell phone, Dom?
Ama Molly Donahue'nin işlerinin iyi olmadığını duydum.
Oh, but I hed Molly donahue has... a little leaf-raking business going.
Ailesiyle tartıştığını ve çekip gittiğini söyledi.
He told me he had a fight with his family And hed run away
Meğerse kaçmayı planlıyormuş.
It turned out... hed been planning to leave
Ee hedır, oluyor.
Ee Heather, it happens.
Yine İngiliz gibi görünen bir araba isterdi elbette.
Well, hed want something that looked instantly British obviously.
James hadi gel dedim...
James said hed come back...
Can sıkıcı olduğunu bılıyorum, dıyorum kı yemeğı bıtırıp şehre ınelım ve hedıyelık eşya ıçın yağmalayalım.
Look, I know it's very disappointing, but I say we finish up dinner here and then we all head back to town and ransack the place for souvenirs.
Çiftlik breac hed oldu.
The farm was breac hed.
Şatoda olsam ondan korunmuş olurum.
At the castle, héd have to leave me alone.
- Red Hed bir sürtük.
We all know that.