Heyecanlanma tradutor Inglês
626 parallel translation
Heyecanlanma. Bir, iki...
Don't get nervous... okay, 1, 2...
Heyecanlanma, sakin ol.
"Now," said Big Jim, "don't get excited."
Heyecanlanma.
Don't get nervous.
Şimdi, hiç heyecanlanma, Profesör.
Now, don't get excited, Professor.
Heyecanlanma.
Don't get excited.
Heyecanlanma, bay Profesör!
Don't get excited, Mister Professor!
Heyecanlanma!
Don't get excited!
Sadece heyecanlanma!
Just don't get excited!
O kadar heyecanlanma.
Don't get so worked up about it.
Heyecanlanma hemen. Kolayı var.
It's easy.
Bu kadar heyecanlanma.
Don't get so worked up.
- Heyecanlanma, anne.
Don't get excited, mother.
Bu kadar heyecanlanma.
Don't get excited.
Hemen heyecanlanma, gidiyorum.
Don't get excited, I'll move
Heyecanlanma, yaşlı adam, bu sadece formalite
Don't get excited, old man, it's only a formality.
- Heyecanlanma baba.
- Dad, don't get excited.
Heyecanlanma, uyumaya çalış.
Don't excite yourself, try to sleep.
Devam et! Heyecanlanma.
Go on, don't be nervous.
- Tamam, heyecanlanma.
- Don't overflow your tank.
Heyecanlanma.
Don't get hot.
Heyecanlanma.
Don't get fresh.
Heyecanlanma.
No get excited.
- Heyecanlanma bu kadar.
- Don't get so excited.
Hemen heyecanlanma öyle.
Now, don't get excited.
Anne, hemen heyecanlanma.
Mother, don't get excited.
Heyecanlanma!
Don't get excited.
- Dur, heyecanlanma.
- Now, Clem, don't get excited.
O kadar heyecanlanma Charlie.
Well, don't get excited, Charlie.
O kadar heyecanlanma.
Don't get so excited.
O kadar da heyecanlanma.
Don't get so excited.
- Bu kadar heyecanlanma Norval.
- Don't get so excited, Norval.
- Bu kadar heyecanlanma!
- Don't get so excited!
Norval, bu kadar heyecanlanma!
Norval, don't get so excited!
O kadar heyecanlanma, Pam.
- Now don't get rattled, Pam.
Hemen heyecanlanma. Sırf cesedin yerini biliyorlar diye insanları tutuklamayız.
We rarely arrest people just for knowing where the body was.
Bak Maxwell, heyecanlanma!
Now, Maxwell, don't get excited.
Heyecanlanma, Marlowe.
Don't get excited, Marlowe.
Haydi, heyecanlanma.
Now, come on, don't excite yourself.
Lütfen hayatım, heyecanlanma.
Well, please, honey, don't get so excited.
Heyecanlanma.
All right.
Eğer sen Yahudi'ysen ben de Yahudi'yim. Sakin ol, heyecanlanma.
- Take it easy, don't get excited.
- Heyecanlanma!
- Don't get exited!
Heyecanlanma hayatım.
Don't get excited, honey.
- Heyecanlanma.
- Leave at once, you sailor...
Hemen heyecanlanma.
Don't get excited.
Heyecanlanma.
- Don't get excited.
Heyecanlanma, onu cezalandıracak değiliz.
Get a grip on yourself, no one's gonna punish her.
Heyecanlanma.
Come, spirit.
Heyecanlanma dostum. Ben sadece...
All I said was...
Lütfen heyecanlanma, canım.
Please don't get excited, dear
Heyecanlanma, Webb.
Don't get excited, Webb.