Idare tradutor Inglês
13,919 parallel translation
Bir hafta tatil yap, buraları ben idare ederim.
Take a week off and... I'll run this place by myself.
Bütün bu saçmalıkları idare ederiz.
We run this whole shit.
Fransız Faslılarla idare edebilirsin ama gerçek Parislilerin önünde partiye kadar dikkatli olmalıyız.
With French Moroccans you might be okay, but we'll have to be careful in front of real Parisians until the party.
Polis bunu idare edebilir mi?
Can the police handle this?
Yani, mal mülk idare ediyordu.
Well, he managed properties. Mmm-hmm.
Birkaç gün takip edersin çaktırmadan izlersin ne yapar, ne eder ben de seni idare ederim.
I just wanna put a tail on him. If it's a den then so be it, life goes on, none the richer. I'll cover your time off.
John F. Kennedy vatandaşlarına milli eserimizin bu idare süresince tamamlanmayacağını söylemişti... Hatta belki de hayatımız boyunca tamamlanmayacağını.
John F. Kennedy told his countrymen that our national work would not be finished in the life of this administration... nor even perhaps in our own lifetime.
Onu nasıl idare edeceğimi biliyorum.
I know how to handle him.
Ama ardımdan gelenler ilke nedir bilmiyorlar ve onları idare etmenin zorluğunu göreceksin.
But the fellas coming up behind me are utterly without principle of any kind and you'll see how you like dealing with them.
Ama elindekiyle idare ediyorsun.
But you make do with what you got.
Bay. Harvey, bir daha ofisime kafanıza göre girmeyin. ve bana okulumu nasıl idare edeceğimi öğretmeye kalkmayın.
Mr. Harvey, don't barge into my office and tell me how to run my school.
Nasıl idare ediyorlar?
How the fuck do they manage?
Bence iyi idare edecek.
I think he'll be okay.
Yokluğumda şarap işini idare etmeye yetecek kadar kabiliyetli ve güvenilir birini bulana kadar Batı Hint Adaları seyahatimi tehir ediyordum.
I've been delaying a trip to the West Indies until I could find someone competent and trustworthy enough to run the wine business in my absence.
Son birkaç ay kendimi daha iyi idare edebilirdim diye düşünüyorum.
I feel like I probably could've handled myself a little better over the past few months.
Hayır, idare ederim.
No, I'll be fine.
Yokluğumda şarap işini idare et ve karşılığında çekip çevirmen için Paris'teki evimi vereceğim.
Run the wine business in my absence. And in return, I will give you the run of my house in Paris.
En azından cuma gecesine kadar beni idare edecek.
He can cover me till Friday night at least.
Motor idare eder aslında Ama Joe habire bozulduğunu söyledi
It's not like the motor's gonna die tomorrow, but Joe said it keeps breakin'down like a son of a bitch.
En azından idare eder.
Anyway, it was really nice.
Bükreş'tekileri pekâlâ Şangay bürosundan da idare edebilirim.
I can manage Bucharest from Shanghai.
Çünkü idare, milletin içkilerinin buzsuz olması gerektiği yönünde karar aldı. Daha çabuk sarhoş olsunlar diye.
Because the management has determined that when people drink drinks without ice, they become drunk too quickly.
Beni idare edebilir misin?
Can you cover for me?
Aramızda kalsın ama üzgünüm ki Ruslar durumu iyi idare ediyor.
But between you and me, I'm sorry the Russians are doing so well.
Gayet iyi idare ettin, oğlum.
You conducted yourself very well, my son.
Bu durumu nasıI idare edeceksin?
How will you handle this environment?
Cemaat için kitap hazırlıyorum. Yani idare ediyoruz.
I'm doing the congregation's books, so... we're doing alright.
Bunun nasıl idare edileceğinde söz hakları var ve ben de tayfanın sesiyim.
They have a say about how it is managed, and I am the voice of it.
Flint altın için sana karşı savaş açmaya hazırlandığında herkesin yapabileceği gibi senin de idare edebileceğini söyleyen bendim.
When Flint was ready to wage war against you over the gold, I was the one who said you would manage it as well as anyone could.
Bugünü nasıl idare ettin?
How did you manage today?
- Eminim idare ederler.
- I'm sure they'll manage.
Sahte ama idare eder.
It's fake, but it'll do.
İkisini birden idare edemiyorum.
I cannot handle both.
- Önemli değil, idare ederim.
- It's okay, I'll manage.
Kısacası, benim gibi lanet biriyle idare edeceksiniz.
So that means I'm his mean, shitty substitute.
Pekala, o halde nasıl idare edebileceğim sorusunun cevabını almış oldunuz.
Well, then you know the answer to your question... of how I get by just fine.
Bana soracak olursan bu pek, "iyi" idare etmek gibi görünmüyor.
Well, if I may say so, it doesn't look to me like you get along just fine.
Her zaman tek arzun, işleri nasıl iyi idare edebildiğini göstermekti.
All you've ever wanted to be is a boy who does well.
Sahneye çıkınca tüm idare sorularını ben alacağım.
When we get on stage,
Bu çok nazikçe Kyle ama ben idare ediyorum.
That's very nice of you, Kyle, but I'm doing okay.
Şerefsiz kendini iyi idare ediyor.
The bastard sure takes care of himself. I heard you're leaving.
Hatta robotları biraz da olsa eski hallerine döndürebilir ev sahiplerini daha idare edilebilir yapabiliriz.
Maybe even roll them back a bit. Make the hosts more manageable.
İdare edebiliyor musun?
Are you doing okay with it?
- İdare eder.
Oh, it's all right.
İdare eder işte.
Eh, it's all right.
İdare edeceğiz.
We'll manage.
İdare eder.
It's alright.
- İdare etmeye çalışıyorum.
- I'm coping as well as I can.
İdare ederim bence.
I think I'll be alright.
- İdare edecek.
He'll manage.
- İdare ediyorum bebek.
- I do okay, babe.