Isini tradutor Inglês
27,998 parallel translation
Cidden tüm o okuma işini yaptın mı?
Did you actually do the reading for evidence?
Şimdi de işini mi çalacaksın?
Now you want to steal his job?
İşini yapmak için ödüle mi ihtiyacın var?
What, you need a prize in order to do your job?
İşini bitirmek için yardım istiyor musunuz?
You want someone to help take her down?
Böylece Asher ile arka koltuğunda düzüşüp temizlik işini sana bırakabiliriz.
- Why? So Asher and I can screw in your back seat and leave you to clean it up.
Sorguyu geciktirmeliyiz böylece Frank'e işini yapabilmesi için zaman kazandırırız.
We need to stall the hearing so Frank has time to find the alibi.
Ondan işini bitirmesini istememiz gerekirse diye.
If we want him to take care of it...
Üniversite öğrencileri hocaların mesai saatinde tam olarak sıraya girmezler ama Sue işini şansa bırakmazdı.
College kids don't exactly line up to attend their professor's office hours, but Sue wasn't taking any chances.
İşini biliyor.
Knows his shit.
Kardeşi, işini etkileyebilecek hiçbir şeyi ortalıkta bırakmadığını söyledi.
Her brother said she didn't want anything out there that could mess up her job prospects.
Ben işimi yaptım, Shawn işini yaptı.
I did my job, Shawn did his.
Ne yazık ki laboratuvar işini bitirdiğinde önyargı ya da varsayım olmadan jürinin önünde bir katilin suçluluğu gerçek anlamda kanıtlanacak.
Unfortunately for you, when lab work is done right, without bias, without assumption, it really does tend to convince a jury of a killer's guilt.
Aslında Patricia, bir arkadaşın alkol ruhsatı işini hızlandırabilirsin.
Actually, Patricia, you can expedite a liquor license for a friend.
Herkesin işini kolaylaştırıyorum tabii davacının bir itirazı yoksa.
I am just making everyone's job easier unless the prosecution has an objection
Robot, işini yaparken biz de gidip birer içki içelim.
Let's go grab a few drinks while the robot does her thing.
Sen bize yerini söyle biz de onun işini bitirelim.
You tell us where he is, he won't be coming back.
Bir, onun işini elinden alacaktı.
One was in line to take his place.
Catherine genelde bir işini hâlletmeye gittiğinde bakıcılık yapmama izin verir.
Catherine generously allowed me to babysit while she runs some errands.
Sen kendi işini yap, ben de benimkini yapayım.
You got your business, I got mine.
Eğer Deran öfke nöbeti yüzünden işini kaybetmek istiyorsa, bu onun seçimi.
If Deran wants to lose a job because of a temper tantrum, that's his choice.
Kadın işini biliyor.
That woman gets shit done.
- İşini doğru yaparsan girmez.
Not if I did it right.
Kendi işini kendin görüyorsun.
You can handle yourself.
Polisin işini engellemediğinizde öyle.
Not when you're obstructing police business.
İşini yap, adamım.
You got some job, man.
Ne olursa olsun Walter işini yapar...
No matter what it is, Walter always gets the job done, so...
Bu çocuk da arkadaşları işini bitirene kadar bu tabletle ordu teçhizatlarımızla bağlantıyı sağlamak için geride kaldı.
This guy stayed behind with his tablet to keep the link to our military assets connected until his pals could finish up.
- Bir önceki planın fos çıktığına göre bence stratejik düşünme işini başka biri yapmalı.
I suggest somebody else do the strategic thinking. Let me guess, that's you?
- Cecile'le film işini iptal edeceğim.
I'm gonna cancel this movie with Cecile.
- Koltuk işini bize bırakır mısın?
Why don't you let us worry about the seats?
Bitir işini.
Knock her out.
- Bu takma isim işini konuşmamız gerek.
We got to talk about this codename. Not now.
Süper kahramanlık işini bırakacağını hiç düşünmezdim.
I can't really picture you ever giving up your day job as a superhero.
Bu "Wild Dog" kod adı işini biraz fazla ileriye götürdün.
You're pushing this "Wild Dog" codename thing a bit too far.
Evet, eminim. Çünkü insanları koruma işini kendim için yapıyorum. Senin için değil.
Yes, I am because I'm doing this, protecting people for me, not for you.
Bratva sana onun boynunu kırmasını söylediğinde... Çünkü sana bunun bana ulaşmana yardımı olabileceğini söylediler. Söylenebilecek bir yalandı ki bu sayede onun işini ele geçirebilsinler.
Where you snapped his neck because the Bratva told you to do it because they told you it would help to get to me, a convenient lie so they could steal his business...
Ben işini yapmanın bazen insanları kızdırmak demek olduğunu herkesten iyi anlarım.
Well, I, of all people, understand that sometimes doing a job means pissing people off.
Bu işini iyi yapıyorsun demek.
It just means that you're doing it well.
Çok, çok fazla e-mailde eski işini geri istiyor.
Many, many e-mails where she's asking for her job back.
Eğer çok fazla hissederse, işini yapamazdı.
If she felt too much, she couldn't do her job.
Biz dışarıda meme işini yaptığımızda barmen sorununu da çözecek... -... biz de bebeklere üniversite parası biriktireceğiz.
He solves bartender problem while we go out and do titty van business so we can save money for college for babies.
Aynı anda senin işini de yapamam.
I don't have time to also do yours.
İşini yapsana. " dedim.
Why aren't you doing your job? "
Collins, seni temin ederim bu işini sonu senin için iyi bitmeyecek.
Collins, I promise this will not turn out well for you.
Evet, katilin işini sağlama aldığını düşünüyorum.
Yeah, I'm thinking the shooter was just insurance to make sure the job got done.
Tüm suç laboratuvarının işini yarı zamanda yapacak bir bilgisayar dâhisi tanımıyorsanız hiç şansımız yok.
Well, unless you know of some computer genius who can do the work of an entire crime lab in half the time, we're out of luck.
Ayak işini bizim departman yapmış oldu.
Our department did the leg work.
- Oh, adam işini biliyor.
- Oh, the man knows his stuff.
Loksat'ın işini bitirdiğimizde,
After we take down LokSat,
İşini yapan polis memuru neden kınama alsın ki?
Why would he tell off cops who are doing their job?
Dinle, işini yap.
Look, just, do your work.