Içeçek tradutor Inglês
7,184 parallel translation
Belki bizim için içeçek bulabilirim.
Maybe I can find us a drink.
Eric'in, kendi içecek reklamların için anasını sattığımın marka yüzü olmasını mı istiyorsun?
You want Eric to be your fucking spokesperson for your vampire Jenny Craig commercials?
Düşünürken size içecek bir şeyler getirmemi ister misiniz?
Can I get y'all something to drink while you decide?
Sana içecek bir şeyler getireyim mi?
So, can I get you something to drink?
Ona karaciğer temizleyici içecek hazırladım.
So I made him a liver cleanse.
Büyükanne'den bir içecek.
Granny's to go.
İçecek ya da yiyecek bir şey ister misin?
Do you want something to eat or drink?
Size içecek bir şey ikram edeyim mi?
Hey, can I get you something to drink?
İçecek ister misin?
Want to get a slushie?
Edison, bir tane daha içecek.
Edison, he wants another drink.
- Orada soğuk bir içecek mi var?
- Is that a chilled mug?
Et, mayonezi ve peyniri yerim. Üç tane de diyet içecek söylerim.
I'll eat the meat, the cheese, the mayo, the mustard, and I'll order up to three with, like, three diet sodas.
Meksika'da en popüler içecek Fanta'dır.
Most popular drink in Mexico is Fanta.
İçecek bir şeyler alacağım.
I'm gonna go get us a couple sodas.
- Evelyn onlara sinemada kaç tane gazlı içecek içtiğini söylesene.
Evelyn, tell them how many sodas I combined at the movie theater.
- Patates kızartması ve içecek eklemek ister misiniz?
Would you like to add chips and a drink?
- İçecek bir şeyler getireceğim.
- I'm gonna go get us something to drink.
Biraz içecek bir şeyler getirebilir misin?
Why don't you go and get us some drinks or something?
Yine içecek almışsın.
I see you have another beverage.
Sana içecek önerebilirdim ama ikimiz de biliyoruz ki, almazsın.
I'd offer you a drink, but we both know you won't take it.
İçecek barının oradaki bayağı güçlü çekiyor.
There's a really strong one at the juice bar.
- İçecek bir şeyler ister misin?
You can tell him to stop. - You need a drink?
İçecek bir şey ister misin?
You want some pop or something?
Bir kadeh daha içecek.
He'll have another one.
Akşam yemeği yakında hazır olun, rahat olun, bir içecek alın ve eğer Claire hakkında endişeliyseniz de endişelenmeyin.
Dinner's soon, so make yourself comfortable, get a drink, and if you're worried about Claire, don't worry.
- Patates kızartması ve içecek ister misin?
- Would you like fries and a drink?
- Peki sen, votka içecek misin?
And you, will you drink vodka? - No.
Bayan, içecek neyiniz var?
Miss, what do you have to drink?
İçecek bir şey ister misin?
Do you want something to drink?
Ş imdi Pachamama kanınızı içecek ve halkımı kurtarmam için bana kudret verecek.
Now Pachamama shall drink your blood and grant me the power to save my people.
Yanında içecek ister misin?
Do you want something to drink?
İçecek?
And to drink?
Bu sosisin mideme inmesi için, içecek.
Could use... something to wash this dog down.
- Muzlu içecek?
Banana smoothie?
- İçecek bir şey ister misin?
So may I fix you a drink? - No.
Dolaptan içecek bir şeyler alın.
Grab something to drink out of the fridge there.
Yüzbaşı Nick'e içecek bir şey getirmiş.
The Captain brought something for Nick to drink.
İçecek bir şeyle boğazımdan geçmesini sağlayayım!
I'mma help it down the drain!
İçecek bir şey alıp hemen çıkarım.
I'm just grabbing something to drink and I'm out.
İçecek bir şey alır mıydın?
_
Korkarım ki, içki içecek vaktim yok.
I'm afraid I don't have the time.
Mike'ın kalmasına içecek miyiz?
Now are we gonna drink to Mike staying or what?
Haftalık ne kadar alkollü içecek tüketiyorsun?
How many alcoholic beverages do you consume per week?
Stoklayabileceğimiz kadar da yiyecek ve içecek almalıyız.
We might as well load up on food and drinks while we can.
İçecek bir şey ister misin?
Can I get you something to drink?
İçecek olarak neyiniz var?
What's the beverage sitch?
Giderken de onlara "Görüşürüz ezikler, su içecek başka bir çeşme bulacağım" dedim.
I was like, "later, suckas." I'll find a water fountain somewhere else. "
İçecek bir şey alır mısınız?
Can I get you something to drink?
- İçecek bir şey getireyim mi?
I get you something to drink?
Toplantıdan önce içecek bir şeyler getirecektim.
I was just getting something to drink before the big meeting. What's...?
Çişimi getirecek içecek.
Something to drink to make me pee.