Işaretler tradutor Inglês
1,308 parallel translation
O zaman geride işaretler bırakmamız gerektiğini düşünmüştüm... eğer geri dönmemiz gerekirse, yolu bulabilelim diye.
That's when I thought maybe we should leave markers behind, in case we doubled back and got side-tracked.
Gördüğüm kadarıyla bu işaretler ve her ne oluyorsa onlar, hiçbiri suyun yakınında değil.
The way I see it... these places marked in crops and such... none of them are really near water.
Teşhis edilebilir işaretler :
Identifiable markings :
Tahmin denemez... fakat işaretler oluyor.
We can't really... but there are signs.
Karmaşık işaretler yok.
No mixed signals.
Trelawney'nin talimatlarıyla haritadaki işaretler eşleşiyor.
Trelawney's instructions match with the signs on the map.
Aslında bazı işaretler vardı galiba.
I guess, in retrospect, there were signs.
Retinasında yanma olduğuna dair işaretler buldum.
I've got signs of retinal burn You mean like snow blindness?
Bu işaretler tanıdık.
These markings are familiar.
Bir şeyler tasarlıyor olurdunuz, işaretler koyardınız, büyük bir ihtimallede plan çizerdiniz.
You would be planning and plotting and possibly scheming.
Bir adam, spikerin televizyondan ona gizli işaretler gönderdiğine inanıyordu.
A guy thought this newscaster was sending him secret signals through the television set.
Üzerinde işaretler olan kağıtlardan bahsediyoruz.
We're talking about pieces of paper with marks on it.
Onlar sadece işaretler değil Ajan Doggett.
They're not just marks, Agent Doggett.
Metal sıkıntısının arttığına dair işaretler var.
There are signs of the increasing scarcity of metal.
O işaretler ölümle yaşam arasındaki fark.
Recognizing those signs usually means the difference between life and death.
Buradaki ağaçlara işaretler yapardım.
I left my mark on a tree somewhere over here.
Neler yaptığımıza dair çeşitli yazılar yazar, ne kadar kaldığımıza dair işaretler bırakırdık.
Hunters use hash marks to count out the nights that they've been here, how many animals they got. Stuff like that. " We were here, got some deer.
Tüm işaretler diğer parçaya göreydi.
All the cues are to the other song.
Aslında bütün işaretler vardı ama ben anlayamadım.
All the signs were there. I just didn't see them.
- Belirli fizyolojik işaretler olmadan. Biraz daha zor.
Without clear physiological signs it's a little more difficult.
Şimdi, hiddeti tanımamıza yardımcı olacak bazı işaretler var elimizde.
Now we've got some signs that help us recognize rage when we feel it.
Bunlar, demin gördüğün kubbe için konan işaretler.
They're marks for the dome that you just saw. There are so many.
Bütün işaretler bu işi yapma diyor.
Every fucking sign is saying, "Don't do this."
Her yerde, tüketime endeksli hayatın tatmin edici bir hayat olmadığına dair işaretler var.
There's more and more signs everywhere that the life of consumerism is really not a satisfying life.
Petrokimyasal çağı gelişti ve gelişti bu kimyasalların tehlikeli olabileceğine dair işaretler ortaya çıktı.
As the petrochemical era grew and grew warning signs emerged that some of these chemicals could pose hazards.
Tekrar eden bazı işaretler var o kadar.
They're just some markers that repeat.
Bölgesel işaretler, kelimesi kelimesine çok uygun.
Territorial marking. Taken a little too literally.
Dün gece bir düzine, hatta iki düzine vampirin şu anda bulunduğunuz yerde olduğuna dair işaretler arayın.
Look for signs that last night maybe a dozen vampires were right where we're standing.
O senin oğlun ve ben inanıyorum ki, seni öne çıkıp bunu idrak etmeye zorlayan bazı işaretler var.
He is your son, and I believe there are signs urging you to step forward and realize what that means.
Bir geyik avcısı, üzerinde Donanma'ya ait işaretler bulunan atılabilir bir uçak yakıt deposu bulmuş.
A deer hunter who found an airplane drop tank. Navy markings.
Etrafa verdiğimiz işaretler.
What signals we give off.
Bunlar uyarıcı işaretler.
They're warning posts.
Kesinlikle uyarıcı işaretler var.
- There are definite warning signs.
Bilirsiniz, bu işaretler Eski Keltçe'ye benziyor.
You know, these markings resemble ancient Celtic.
Ama üstlerine küçük Latin harfleriyle işaretler koymuşlar acayip deli oldum!
When they put little signs on them, with little Latin names - It makes me want to harm myself.
Buradaki işaretler nedir?
Now, what are all these notations right here?
Bunların ne olduğunu hayal etmek sizin ve benim için çok kolay olabilir. Ama bir kedi, bir köpek, hatta bir babun için, bu işaretler dünya üzerindeki halının desenlerinden başka birşey değildir.
It sounds like the simplest thing imaginable, and to you and I it is, yet, though it may surprise you, to a dog, cat or even to a baboon, these marks are no more than the pattern on the world's carpet.
İşaretler ve burçları bilir misiniz?
Do you know nothing about the free play of signs and signifiers?
İşaretler yok.
No marks.
İşaretler gözümün önündeydi.
I mean, the signs were right in front of my eyes.
Simon, birkaç dakika önce, saati bulduğunda... birinin odaları numaralandırıp işaretler koyduğunu bulmuştuk, değil mi?
A few minutes before, - when you found the watch, - Yeah.
İşaretler, mucizeler gören gruptan mısın?
Are you the kind who sees signs, sees miracles?
- İşaretler?
I think I'm having premoni?
İşaretler nerede?
Where are the beacons?
İşaretler, fotolar, patinaj izleri donmuş toprak, asfalt parçaları... herhangi bir şey ve her şey.
Cones and pictures, skid marks, ice patches, loose asphalt... anything and everything.
- Bütün işaretler onun anlayacağını gösteriyor.
- Did you look in your room?
İşaretler tekrar başlıyor.
The sightings are starting again.
İşaretler belli bir düzende. Ne olduğunu anlasam bile tüm haritayı okuyamam. Çünkü sadece bir kısmını görebiliyoruz.
The marking is definitely form a pattern, but even if I figure out what they represent, we still can't read the whole map because we've only got a partial view.
İşaretler ses dalgaları.
The markings is sound waves.
İşaretler.
Signs.
İşaretler Cordy'nin imgeleminde gördükleriyle tutuyor.
GUNN : Well, the landmarks look like what Cordy described in her vision.