Işte olan bu tradutor Inglês
986 parallel translation
Aptalım ben, işte olan bu!
I'm a dope, that's what happened!
Tüm bu gürültü patırtının sebebi olan adam bu işte.
This is the guy that all that fuss was about.
İşte olan bu. Onu bu şekilde götüremezsiniz!
You can't take him this way!
Elbette, olan bu işte.
Of course, that's the way it goes.
Olan bu, kovuldun işte.
So you're fired
Adı "Önden Buyrun" olan bir keçiye oynarsan olacağı bu işte.
What do you expect when you bet on a goat called "After You"?
- İşte önemli olan bu.
- That's the spirit.
İngiliz ordusundan bir generalin dört yıllık bu sıkıntılı dönemde yer almış West Riding'li hemşireler yararına bir balo düzenlediğini ilk kez duyduğumda, kendi kendime "İşte kalbi doğru yerde olan bir adam." dedim.
When I first heard that a general of the British Army was arranging a ball for the benefit of those nurses of the West Riding who had taken part in the four-year struggle, I said to myself, 'There is a man whose heart is in the right place.'
İçinde belge olan mikrofilm işte bu.
This is the microfilm with the document on it.
Bu kadar utanç verici olan bu işte.
That's what's so shameful about it all.
Bilseydin, seni o kadar incitecek olan şey bu işte bu kadar yoğun duygular hissedebilmem senden uzakta, bir yabancıyla.
That's what would hurt you so much if you knew - that I could feel as intensely as that... away from you, with a stranger.
İşte yazılması güç olacak olan şey de bu.
That's what's gonna be so hard to write.
Ama o ıssız ve soğuk bataklıktayken... bir çocuk, açlıktan ölmek üzere olan bir mahkûma yardım etti. İşte bu çocuk, kaybettiği evladının yerini aldı.
But when on those lone, shivering marshes a boy was kind to a half-starved convict, that boy took the place of the child he had lost.
İşte bu yeşil mendille olan durum da benim için aynısı.
Well, that's how it is with me and this green handkerchief.
İşte değişmekte olan da bu.
And that's what's been changing.
Evet. İşte olan biten bu.
All right, that's just about what it was.
İşte olan bu.
That's what's the matter. I'm in love.
Bu, banker Lord Ascoyne D'Ascoyne'in oğluydu. Daha saygın bir kariyer için bana yardımı reddeden şu anki yüz kızartıcı işte bulunmama sebep olan adamın oğlu.
This was the son of Lord Ascoyne D'Ascoyne, the banker, whose refusal to help me towards a more dignified career had led to my present ignominious occupation.
Seni dinlediğim zaman olan bu işte.
That's what happens when I listen to you.
İşte senin mezar taşında yazacak olan şey bu.
That's what they're going to write on your tombstone.
İşte olan bu.
It was this.
Belki bu işte üzülecek olan sen olacaksın.
Maybe you're the one who's going to be sorry for this.
işte bu kutsal olan ailemin evinin... ve kutsal mezarlarının tapusu.
Here are the deeds to my parents house, and to the tomb, which they thought would give them immortality.
İşte olan bu her yerde
That's what's happening all over
İste evli erkeklerde harika olan şey bu.
That's what's wonderful about a married man.
İşte size ve ailenize olan sevgim sönecek olursa, Tanrı'dan dileğim bu.
This do I beg of God... when I am cold in zeal to you or yours.
Gülünç olan bu işte.
That was ridiculous.
İşte olan bu.
That's what it is.
Ve ben işte bu yüzden ona yakın olmak istiyorum. Odasında yatağında, onun yanında bu sayede gözlerini açtığında ve bizi gördüğünde ona olan inancımızın farkında olacak.
And that is why I - I want to stay close to him... in his room... at his bed, by his side... so that when he opens his eyes and sees us... he'll know that we have faith in him.
En zorlarından biri olan bu işte tutunabilirsin bile.
And maybe, just maybe, you might have learned enough to get by in one of the toughest rackets there is.
- Önemli olan bu işte.
That's all that matters.
Bizim ellerimizde olan da bu işte ; bir hindi. Bir uçak olarak geçinmeye çalışıyor.
That's what we've got on our hands - a turkey, trying to pass for an airplane.
İşte olan bu.
That's what happened.
İşte önemli olan bu.
This is the one that counts.
Sizleri bu cesur gençlere karşı olan sevgi ve şükranlarınızı sunmaya davet ederken... İşte askerler geliyor!
I invite you to express to our courageous boys, your thankfulness, your affection...
İşte ihtiyacın olan bu.
That's what you need.
Evet, Birleşmiş Milletler'in de ihtiyacı olan şey bu işte.
Yes, this is what the United Nations needed all the time.
Güzel olan, işte bu.
Beauty that was Greece.
İşte olan bu.
This is how it happens.
Bu işte boşta olan bir tek kişi var.
Theres only one man this business can spare. - Thats me.
Dedim ki : "Eğer taşları seven ve 500 doları olan bir adam bulabilirsem... "... işte o zaman bu tarlayı sahiplenecek başka bir hıyar daha olacak. "
If I can find a man with $ 500 who likes rocks then there's gonna be another fool owning this farm.
Enseye su dökmek, işte ihtiyacımız olan şey bu, ve bir de şifre.
Water on the back of the neck, that's what we need, and the code.
- İşte olan bu.
- That's what happened.
İşte ihtiyacınız olan bu.
Here's what you need.
Olan bu işte.
That's what's happened.
Mahkemede ihtiyacım olan işte bu.
That's what I need in court.
Benim buraya gelmeme neden olan bu işte.
This is what I came out here looking for.
Bilinen ve bilinmeyen tüm aşk sözcüklerinden güçlü olan bu duygulardı işte.
Feelings stronger than any words of love Known or unknown
Neyden korkacağını ve neyi seveceğini bilmek, işte önemli olan şey bu.
Knowing what to fear and what to love, that's what counts.
İşte bu ihtiyacımız olan ilham Linus.
That's just the inspiration we need, Linus.
Iste her seye sebep olan bu asagilik herif.
There's the son of a bitch that's caused everything.