Karenın tradutor Inglês
1,304 parallel translation
Eğer bize katılırsanız Karen Walker'ın gizemini araştıracağız.
Uh, I guess we'll have to do it without this Owen person Apparently he has something better to do than show up for his call-back
Ayın 18'inde Karen sana 280 dolarlık bir çek yazmış.
I'm dedicating this one to the men and the women in the Armed Forces
Gel şöyle. Teşekkür ederim Will. Burada, Karen'ın iki gün sonra parasını iade etmek için bir çek yazdığı gözüküyor.
And maybe he don't dress fine but I don't really mind, yeah
Çek defteri, Karen Walker'ın gizemini açığa çıkarıyor.
Uh, excuse me
En yakın arkadaşlarınla.
Servicing Karen takes up a lot of my time
Bunu daha önce duyduğumu hatırlıyorum. Bize katılın ve Karen Walker'ın gizemini ortaya çıkaralım.
Oh, interesting You gave me the straight guy double pat on the back no hip contact hug
Kamerayı al ve Karen'ın kuaförüne gidip röportajımızı yapalım ve filmi gösterime hazır hâle getirelim.
Oh, good Lord! You scared me!
Karen'ın annesiyle görüştüm. Ölmemiş, kokteyl garsonluğu yapıyormuş.
We love bras, right?
Karen yedi yaşındayken babasının öldüğü ortaya çıktı.
That is a really really good one
Karen'ın yedi yaşındaki hâlini hayal edebiliyor musun?
I mean, it is awesome!
Ama içimde Karen'ın açık göğüsleriyle bir adam öldürdüğünü düşünüyorum.
I should be on top
- Karen'ın annesi mi varmış?
Gotcha, you sick straight bastard! Jack, get lost I'm not done!
Grace? Will? Orada mısın?
Ok, Karen Strap yourself in because I have gotten you what I believe to be pants-down the best birthday gift you're gonna get all year
- Selam. - Nasılsın? - İyiyim.
Karen, please I am insulted
- Sakınızı nereden aldın?
I met Karen's mother She's not dead
Karen, şu an çok üzülüyorum bir kameramızın olmamasına.
We gouge'em! You are brilliant! Guys, open up!
Karen, burası bir otel değil Kimse yatağını indirmekte olmayacak.
Karen, this is not a hotel No one will be turning your bed down
Gerçek bir insanla takılamadığın için Karen'la mı takılıyorsun?
Hmm Katie
Kendine sakla, hanımefendi! Dünyadaki son kadın olsan bile seninle arkadaş olmam!
Hey Ok, Karen, uh... the van's out front, so, uh... do you want us to follow you or...?
İlk defa Karen'ın asansör fobisi yüzünden merdivenleri kullandık.
Ahh... Well... The first time we took the stairs'cause Karen was afraid of the elevators- -
Çok meraklısın! Karen at aldı ve biz de biraz erzak almaya geldik.
So what are you saying, Robert's a giant?
Karen'ın mesajından sonra tek dinleyebildiğim Dan Fogelberg oldu.
After the Karen message, all I could listen to was Dan Fogelberg. You ready?
Tavuğu beğendik. Paul ve Karen'ın nasıl beraber olduklarını bilmeyen yok ama yine da anlatacağım çünkü bana şunu hatırlatıyor kardeşimin mutluluğu benim sorumluluğum çünkü onunla ilk ben tanıştım.
The story of how Paul and Karen got together... is old news to pretty much everybody... but I like to tell it because it gives me a chance... to remind my brother that I am the one responsible... for all of his future happiness.
O zaman Karen'ın özel bir kadın olduğunu anlamıştım.
I knew right then that Karen was a special woman.
Sevgili konuklar bugün burada, Tanrı'nın huzurunda, bu kadını ve bu erkeği birleştirmek üzere bulunuyoruz.
Dearly beloved, we are gathered here today... in the sight of God in order to join this woman, Karen... and this man, Paul... in holy matrimony.
Sabırlı davrandığını biliyorum Karen.
I know that you've been patient, Karen.
Peki, Kate Karen'in eski sevgilisi ve Karen'de Suzanne'ın, o zaman...
Well, if Kate was Karen's ex and Karen's Suzanne's ex, then...
Nerede? - Karen seni yarın arayıp teyit eder.
I will have Karen call you tomorrow to confirm it and tell you the place.
Dobra dobra konuşmamı bağışla... ama Karen'e ne yaptın, çok b.ktan gözüküyordu.
Now, excuse my frankness... but what you did to Karen was pretty crappy.
Karen, bunu yapamazsın.
Karen, you can't do that.
Karen Stottlemeyer'ın filminde, ki bu arada... oldukça hoş bir filmdi.
It was in Karen Stottlemeyer's movie, which... which I thoroughly enjoyed, by the way.
Yani, Karen ve oğlu hakkında ne düşünürsen düşün, sen ne bir koca ne de bir babasın.
I mean, whatever you think you are to Karen and her son, you're not a husband. Or a father.
Arkadaşlar, bu Karen. Kendisi Lucas Scott'ın annesi.
Everybody, this is Karen, Lucas Scott's mother.
- Karen'ın Kafe'si.
- Karen's Café.
Karen Roe, Dan Scott'ın evinde hem de erkek arkadaşı Keith Scott'la.
Karen Roe... in Dan Scott's house... with Keith Scott as her date.
Karen, işte buradasın.
Karen, there you are.
Madem özür dileme modundasın Dan, neden Karen'dan başlamıyorsun?
You in the mood to apologize, Dan?
Rehberde "Karen'ın Kafesi" yazıyor.
Oh, it's in the book under "Karen's Café."
Ama onun oynayışını görmelisin, Karen.
But you should see him play, Karen.
Deb, sırf benimle ödeşmek için Karen'ın kafesini devralmadığını biliyorum.
Deb, I know you claim your taking over the café's not some sort of payback.
Biliyor musun, tam bu kasabada işler daha nasıl tuhaflaşır diye düşünüyordum ki annem Karen'ın Kafesini devraldı.
You know, just when I think things can't get any weirder around here, Mom takes over Karen's café.
Sen de Karen Allen sayılmazsın, biliyorsun değil mi?
You ain't Karen Allen yourself, you know?
- Karen evli olup olmadığını sordu.
- Karen asked if he was married.
"Sana yağlı boyadan resmini yaptığım Karen'ın resmini bırakıyorum böylece asla ondan ayrı kalmazsın."
"I leave you my life-sized oil painting of Karen so you never have to be far from her."
Karen'ın ne giydiğimi umursayacağını düşünmüyorum.
I don't think Karen really cares what I'm wearing.
Oh Karen, bilgisayar karım. Keşke Yengeç'in başarısının sırrını Yengeç Burgerin sırrını çalabilsem.
Oh, Karen, my computer wife, if only I could have managed to steal the secret to Krabs'success, the formula for the Krabby Patty.
Acayip olan sensin, Karen ve buralardaki herkes... Bu kasabanın mirasını bağış olarak alırsınız.
The big deal is that you, Karen and everybody else around here... take the legacy of this town for granted.
Karen'la benim gecemin içine şimdiden sıçtın zaten... Bana bunca yolu getirttin ve geç kaldım.
You already messed up my night with Karen... you made me drive all the way out here and I'm late.
Bence sen de Karen'in etrafında gezinmeyi bırakmalısın.
Well, I think you should stop hanging around Karen so much.
Brody, biliyorsun ki Karen yetişkin bir kız... ve bence ona kendi kararını vermesi için izin vermelisin?
You know what Brody, Karen is a big girl... and I think you should let her make her own decision, okay?
Ciddi şekilde Kareni kıskandığını düşünmeye başlıyorum.
I'm seriously starting to think that you're jealous of Karen.