Kıtabı tradutor Inglês
144 parallel translation
Birçoğunuz beni, ürperten hikayeler kitaplarımdan tanıyacaksınız. özellikle de Bristol'a saldıran mutasyona ugramış plasentaları anlatan, Afterbirth kıtabımdan.
Most of you will know me from my extensive canon of chillers including Afterbirth in which a mutated placenta attacks Bristol.
Fotoğrafı tab edip karanlığa ışık tutacak.
He'll develop this picture and bring to light what took place.
- 1000 dolarlık bir senet vereyim.
- I'll sign a tab for $ 1,000.
- Kızlara göz kulak ol.
- Keep tab on the dolls for me.
arabalara kız arkadaşımın ismini verin, parasını ben ödeyeceğim der.
"Put my girl's name on them and I'll pay the tab."
Kırmızılı pimi gördünüz mü?
You see that red pull tab?
Günlük rutinlerde birbirimizi göz altında tutmayı kolaylaştırdık.
For day-to-day routine matters, we dont make it difficult to keep a tab on each other.
Ona bıyık bırakmasını ve sana iki fotoğraf ya da tab edilebilecek şekilde negatiflerini bırakmasını söyle.
Tell him to grow a moustache and to give you two pictures, or a negative I can develop.
Lütfen kırmızı ışığı yakın sonra da tab etme tablasındaki örtüyü kaldırın.
Please put on the red light, then remove the cover from the developing trays.
Takechi hesabını ödemiyor mu artık?
Takechi won't pay your tab anymore?
Peki iki araba ve Chez'de açık hesap nasıl oluyor?
So what's he doin'with two cars and a tab at the Chez?
Haplara karşılık bahse girmeye var mısın?
I'm gonna bet you the tab for the bennies.
Evet, tab edilmesini istiyorsanız, çıkışta lütfen kulübeye uğrayın.
Yes, and if you would like a print of it, please stop by the booth on your way out.
Evet, tab ¡ ¡ k ¡.
Why, yes. Certainly.
- Tab ¡ ¡ k ¡.
- Of course.
Tab ¡ ¡ k ¡... zeng ¡ nl ¡ g ¡ m bana en ¡ konu ¡ y ¡ b ¡ r nüfuz sagladi.
Of course, my wealth provided me with considerable influence.
- Tab ¡ ¡ k ¡ hatirliyorsun.
- Sure you do.
Tab ¡ ¡ k ¡ f ¡ nans dünyasindak ¡ poz ¡ syonunuzun büyük etk ¡ s ¡ var.
Of course, your position in the financial community carries a lot of weight.
- Tab ¡ ¡ k ¡ okuyamazsiniz.
- Of course, you can't.
Bütün gün buradaydık. Bize artık hesap açmıyorlar.
We've been here all day and they won't run us no more tab.
Tabı karanlık odada yapabilirim.
I can do the developing at the darkroom.
400 dolarlık yemek faturasını mı?
A $ 400 lunch tab?
Hesabı ona yıkıp gittim.
Stuck him with the tab.
Bu gece hesabı fazla kabarık ha Caesar?
He ran up a tab tonight, huh, Caesar?
Neyse onun güzel küçük ülkesinde misafiriz hesabı o ödediğine göre ona zorluk çıkarmayalım ve harcamalarımızı kısıtlayalım.
Anyhow, we are guests in his lovely little country and since he is paying the tab let's go easy on the guy and curb our expenses.
Artık bu senin bileziğin.
This is your tab.
Artık Bayan Wynette'in himayesinde olmadığınıza göre otel masraflarını nasıl ödeyeceksiniz?
Seeing as how you're no longer on Miss Wynette's tab how do you propose to settle this bill?
A çıkıntısını B girişine sok.
Insert tab A into slot B.
" tabıkı savaşın korkunç durumu Yunanistanda ortaya çıktı
" Greece of course emerged from the war in a terrible state.
Fitili çektim ve yetinin kıçını sisle kapladım.
I pulled the tab and I just fogged his yeti ass.
Tanıdığım kızlar, kapılarını açmanı hesabı ödemeni bekliyorlar, ama tabakları durulamalarını istediğinde, "ben feministim" diyorlar.
The girls I know, they want you to get the door and pick up the tab but ask them to rinse a few dishes and it's "Whoa, I'm a feminist." What?
tabıkı her daim Prem ( Aşk )'da.
And where there are songs, Prem ( love ) is ever present.
- Tabı kı.
- Sure.
Tabıkı yapacagız.
Of course we will.
- Tabıkı
- Sure.
Lanet olası açma halkası kırıldı.
Damn tab busted off.
Bir daha sevdiğin ve saklamak istediğin bir şeyi kaydettiğinde şuradaki çıkıntıyı kopar, o zaman alet bilir ve der ki :
Hey, you know something? I have an idea. Next time, if you have something on tape that you like and you wanna save it, you see the tab right there?
Oradaki o çıkıntıyı koparman yeter.
You pop the tab out.
Bunları kasete çekip, kasetin çıkıntısını derhal kırarız.
Then we'll videotape those and we'll pop the tab out of that right away.
Yan tarafta açmak için kırmızı bir şerit var.
Well, there's a tab. That red, plastic thing.
- Sizde açık hesabı mı var?
- You let him run a tab?
- Harry hepsini hesabıma yazar artık.
- We'll put it on my tab at Harry's.
Şu çıkıntıyı gördün mü?
Yabloko. See this tab?
Hesabı kafanıza takmayın kızlar.
Don't worry about the tab, now, ladies.
Kesenin ağzını açmadıysa tabi. Bu eşyaların hepsi özel tasarım. Bu kırmızı süet ayakkabının bir çifti 450 dolar.
Not if he was picking up the tab This stuff is all designer Red suede 450 bucks a pair Price alone coulda killed her
Mercedes'te açık hesabım var.
I have a tab at the Mercedes dealership.
Traktörle geldiğime kızdın mı?
Are you mad that I came for your tab?
Tıkınacak bir şeyin var mı?
Got any Tab?
Ucu açık bar hesabı 800 doları geçmiş.
Open tab. Over 800 bucks.
Kırmızı yeri imzala.
Sign by the red tab.
- Yok, benim açık hesabım var, çabuk ol.
- No, I have an open tab. Move it!