Meslektaşım tradutor Inglês
1,473 parallel translation
Ben sizi tedavi edemem ama size bir meslektaşımı önermekten mutluluk duyarım.
I wouldn't be able to treat you, but I'd be happy to refer you to a colleague.
Meslektaşım açıkça ifade etti.
My colleague was frank.
Yani bizzat gerçeğin bile beyni farklı çalışan bir meslektaşımın kaleminde git gide bir tür hikayeye dönüştüğü bir dönemde?
When reality is becoming more and more. Like a story that has been hatched. From the twisted mind of one of my fellow authors.
Meslektaşım gelir gelmez, işe koyuluruz.
When my colleagues arrive, we'll get down to work.
Çok saygıdeğer iki meslektaşımızın hayatlarını birleştirdiği haberini senin yapmanı istiyorum.
And I want you to be the first to report on this particular union as it is between two of our most esteemed colleagues.
Birlikte iş yapabileceğim meslektaşım vahşice katledildi.
Well, my colleague was murdered, brutally, from what I've been able to piece together.
Geçmişte bir meslektaşım için bir cihaz yapmıştı.
He made a machine for a colleague of mine some time ago.
Meslektaşım Mock'ın uzmanlık alanıdır.
My colleague Mock's area of expertise.
Ama bu gece, şen ruhu neşeli partimizin üzerinde dolaşan rahmetli bir meslektaşımızın anısına size en sevdiği lafını aktaracağım.
This evening, however, in memoriam of a passing colleague whose jocund spirit hovers over our gay fiesta, I will give you his favorite epithet.
Ama anladığım kadarıyla meslektaşımla anlaşma üzerindeydiniz. - Pardon?
I understand you've been dealing with a colleague of mine.
- Meslektaşım, telefon etmeye gitti.
I'm sorry? My colleague, he's just taken a call.
Meslektaşım Bay Morris'ten sipariş ettiğiniz muhteşem pul bu.
It's for you, it's that stamp thing you ordered off my colleague, Mr. Morris.
Bu benim kıymetli meslektaşım dedektif Tyler.
This is my esteemed colleague, DI Tyler.
Bu meslektaşım. Adı Lewis!
I've got a colleague!
- Bir oda dolusu meslektaşım var. - Hepsiyle tanıştım.
- I was in a room full of colleagues!
Baban benim meslektaşım ve arkadaşımdı.
Your father was my colleague and my friend.
Bir meslektaşım.
He's a colleague of mine.
Bir meslektaşım kayıt cihazı için izin aldığınızı söyledi.
Uh, a colleague told me you have a warrant for a body recorder?
Bizim de meslektaşımız.
One of our own.
Meslektaşım kalp rahatsızlığı olan yaşlı bir adamdı.
My colleague was an old man who had a heart condition.
Evet, aramızda tanışmanızı istediğim bir meslektaşımız var...
So, to those of you who haven't met him yet, let me introduce...
Özel koruma. Meslektaşım.
Private chaperon, same business that I'm in.
Arkadaşım, meslektaşım.
He's a friend, he's a colleague.
Bu gece çok eski bir meslektaşımı aradım.
I called a colleague of mine earlier tonight.
Meslektaşım Wakamiya'yı da kaybettim.
I lost my colleague, Wakamiya.
İşte oradalar. Benim iki meslektaşım teknik konuşmak gerekirse.
There they are - - my two colleagues technically speaking.
Seni meslektaşım Dr. Reid ile tanıştırmak istiyorum.
I'd like you to meet a colleague of mine. Dr. Reid.
Meslektaşım tüm konuştuklarımızı dışardaki monitörlerden izliyordu.
My colleague has been outside watching us as we talked on monitors.
Meslektaşımın işe silah getirdiğini silahı meslektaşlarına karşı kullandığını söylemediler mi?
I mean, they didn't tell my co - worker to bring a gun to work, much less use it against his colleagues.
Ben ve meslektaşım başhekimler buranın tozunu attıracağız.
Me and my fellow Chiefs of Medicine are gonna tear this bitch up!
Bay Neemith, ikinci bir fikir almak için, meslektaşım Dr. Tuvalet'i çağırdım.
Mr Neemith, I wanted a second opinion, so I've called in my colleague, Dr Toilet.
Robin, bu meslektaşım benim de birkaç kilo almam gerektiğine dikkat çekti, ben de ikiyüzlü olmak istemiyorum, ikimiz beraber yapalım, ne dersin?
Robin, this colleague of mine pointed out that i could also stantic pain a few pounds, and...? I don't wanna be a hipocrite, so how about you and I do it together?
Doug Devette işyerimden eski bir meslektaşım.
Doug Devette is an old colleague of mine from the force.
Buradaki meslektaşım yakınındaki insanların yeteneklerini bastırabiliyor.
My colleague here is able to suppress The abilities in people around him.
Lütfen sahte meslektaşımın varlığını bağışla.
Please excuse my pseudo-colleague's presence.
Meslektaşımın görevi devralmasını bekleyin.
- No, my colleague will continue.
Hiç bir şey bir meslektaşıma yardım etmekten daha fazla zevk vermez.
There's nothing that gives me more pleasure than helping out a colleague.
Adam bir meslektaşımızı rehin almıştı.
He threatened the life of a colleague.
Meslektaşım Sarah Lund artık bu davada değil.
By the way, Sarah Lund isn't on the case anymore.
Tek bildiğim, bir meslektaşımın vurularak öldürüldüğü ve dosyanın kötü göründüğü.
I know a colleague was killed. I know your case doesn't look good.
Orada işlerimi temsil eden bir meslektaşım var.
Well, I have a colleague who represents my business there.
Sanırım bir meslektaşınız.
One of your colleagues, I think.
Meslektaşım, gelmedi mi?
Haven't my colleagues arrived?
Meslektaşın var mı? Düşün efendim!
Do you have a colleague?
- Meslektaş mı?
Colleague?
Karısını ve senin meslektaşını delik deşik eder, olay yerini kurgular, seni tuzağa düşürür ve sen tüm bunlara sırtını dönüp yok sayar mısın? Sırf, bir mafya ailesini hapse tıkmak uğruna?
while framing you in the process, and you just turn your back and ignore it all because you want to put a mob family in prison?
Meslektaşın mı ya da...?
- Like a colleague, or...
Ben onun meslektaşıyım, şoförü değil.
I'm his colleague, not his chauffeur.
Eminim ki, Perry, yalnızca meslektaşı değil, aynı zamanda arkadaşı olduğumu da kabul edecektir.
Heck, I bet that Perry would admit that I'm not just a collegue, I'm a friend.
Senin ne dostun ne de meslektaşınım.
I'm not your friend. I'm not your coworker.
Meslektaş olduğumuz için sana indirim yaparım.
Since we're in the same business, I'll make it cheap.