Obur tradutor Inglês
235 parallel translation
- Obur!
- Glutton!
Bir topal, bir çolak, bir de kambur hepsi olmuş obur domuza tambur. *
The cat... the rat... and Lovel the dog... rule all England under the hog.
Eğer bu açgözlülük ise ben dünyanın en obur insanıyım.
If that's being greedy, then I'm the biggest glutton on earth.
Şey, büyük biri olabilir, ama bu onu obur biri yapmaz.
Well, he may be a big man, but that doesn't make him a glutton.
Et obur bitkiler çabuk acıkıyorlar.
These carnivorous plants get quite hungry.
Sense beni obur kedilere benzetiyorsun.
You say I look like the cat who eats too much.
Seni obur bitki, şimdi mahvoldun.
Tu, gluttonous.
Bir obur gibi yiyorsun.
You eat like a glutton.
Bahse girerim ki bir obur kadar yerim de.
You bet I do.
İnsanoğlu geldi ; yiyor da, içiyor da. "Vergi toplayanların, günahkarların dostu ve obur" diyorlar.
The Son of Man came, ate and drank and they call him a glutton, friend of publicans and sinners.
Cimri'yle Obur'u ayarlayayım. İkisi de hoş kızlar. Öğleden sonra benden olsun.
I'll round up Avarice and Gluttony, two lovely girls.
Sen dene Obur.
You have a go, Gluttony.
Obur'un tatlılarına 3 sterlin 79 peni harcadık.
That's three pounds-seven and nine pence without Gluttony's sweets.
En yakın tuvalet beş kilometre uzak. Tabii, Şehvet ve Obur banyonun yanındaki odada kalıyor.
Of course, Lust and Gluttony are right next door to the bathroom.
Şehvet ve Obur banyoya yakın olmalı tabii.
Well, I suppose Lust and Gluttony... really have to be rather near the bathroom.
Ve o köpekler çok obur.
And those dogs of his, can they eat.
- Çünkü ben obur biriyim.
- Well, that's because I'm a glutton.
satıyorum... satıyorum... sattım... obur olmadığını söyleyemem...
♪ Going, going ♪ Gone ♪ I could not say He isn't very greedy ♪
Pekala, sizi obur dağ sıçanları, gelin ve tıkının!
All right, you chuckwallers, come and bury it!
Eğer obur değilsen, buradan uzaklaş
If you're not greedy, you will go far
- Bunlar, dışarıdaki obur için.
- It's for the glutton outside.
Dört obur gurme ve lezzetçi tarafından, on iki derste üç genç bayana sunulan yağlı ve etsiz sote.
A sauté of fat and lean given by four gourmand gourmets, epicures... for three young ladies in twelve courses.
O bir ayyaş, bir obur!
She is a drunkard, a glutton!
Doğadaki en obur balıktır.
It's the most voracious fish there is.
Tahrip edici, obur, yağmacı ve tek zihniyetli bir sürü halini alırlar.
They become a destructive, voracious, marauding swarm, with a single mind.
Kendimi tam bir obur gibi hissediyorum. Bana uyan en güzel tanım, bu.
I feel like a total glutton, Answaw.
Tam bir obur gibi hissediyorum, Answaw.
I feel like a total glutton, Answaw.
Bir de Amerikalılara obur derler.
Don't tell me they don't see Americans coming.
Obur seni!
Glutton!
Obur Bufa balıklarının şarkısı.
It's the song of the Lamprey Guzzlers.
Hem hareketli, hem obur, hem de kültürlü.
Active, voracious, cultivated.
Şisş erek şarkı söyleyen obur bir kuşa benziyordu.
Showing off like the greedy songbird she was.
Bu obur herife 30 kilo köpek maması yedirebilirsin.
I'II make that fat bastard eat 30 pounds of dog food.
Seni obur.
You... gourmet.
Tembel, açgözlü, obur...
Sloth, greed, gluttony...
Seni obur.
You glutton.
Uğraşıp durduğumuz bütün o ayaktakımı ve asalaklar hızla götürülecek obur kişilikler.
All the riff-raff and the spongers dealt with and gargantuan quantities of tuck to be gobbled.
Kirlenmiş olanlar sadece onun obur iştahını gidermeye adanır.
Those who have been sullied are merely offered... to satisfy his voracious appetite.
Bu kadar mükemmel bir kadının o şişko, iğrenç, yağlı, şişman, çirkin, hıyar, pis kokan, obur bir piç kurusu ile ne işi var?
What would a woman that fine want with a fat, nasty, greasy, fat, stank, bloated, cheesy-backed, twelve-sandwich-eating bastard like him?
Neden senin gibi bir kadın onun gibi şişko, iğrenç, yağlı, hıyar, pis kokan, obur bir ayıyla ilgilensin?
Why would a woman like you be interested in a big, fat, greasy, bloated, stinking, gelatin-ass motherfucker?
Obur olarak biliniyor. Bu yüzden, onu etkilemek için aşçılığımı konuşturmam gerek.
He is known as an epicure so I'll have to give my very best to win him over.
Afiyetle yiyin bademli şaheseri. - Obur musunuz?
Your almond tarts!
Şu obur, koca göt Smitty var ya.
That curry-goat-eating, skinny-ass, Fat Smitty.
Hadi.Seni obur.
Come on. You're quite a hog.
Benim kilo sorunum vardı ve bana Obur Peter dediğini hatırlıyor musun?
I used to have a weight problem. You called me Peter the Eater.
"Neden bunu yedin, obur?"
"Why did you eat that, greedy?"
Obur şey.
Glutton.
Belki de Vortalar obur, alkolik seks manyakları çıkar.
For all we know the Vorta could be gluttonous, alcoholic sex maniacs.
Ne obur şey!
How very curious
Fazla obur olmayalım.
We won't get greedy.
Amma da obur herifsin.
You one greedy motherfucker, man.