Ortaya çıkın tradutor Inglês
2,363 parallel translation
Ortaya çıkın.
Come on out.
Burada durmak bir 14 yılıma daha mal olsa da lütfen ortaya çıkın demek için bir 14 yıl daha burada dikiliyor olacağım.
And if it takes another 14 years and standing up here and asking you to please come forward, then another 14 years I'm going to stand here.
Ortaya çıkın ve konuşun, sessizliğinizi bozun.
Rise and speak, break your silence.
Çocuklar, ortaya çıkın.
Guys, come on out.
Dedektif Rigsby önce babasıyla kontak hâlinde olmadığını söyledi, sonrasında yalanı ortaya çıkınca kaçamak davranmaya başladı.
Agent Rigsby initially claimed to have no contact with his father then became evasive when confronted with his falsehood.
Aslında var ya, tam arkadaşına çok özel bir sırrını verince fail ortaya çıkıyor.
You know, right when someone reveals something really intimate, the perp appears.
Sloganın ortaya çıkışı sırasında orada olmalısın. Takip et onu.
You gotta be there at the time of birth, so you follow her now.
Herhangi bir küçük varyasyon ortaya çıkıyorsa onlar bu tarafa siz şu tarafa bakıyorsanız belki de aniden her şey değişir ve şimdi de şöyle merak etmeye başlarsınız başka ne farklıdır?
If any small variation arises... they look this way, you look that way... suddenly, maybe everything changes, and now you begin to wonder, what else is different?
"Kızın en yakın arkadaşına hala aşık olduğu ortaya çıkıyor."
"It turns out that she is still in love with her best friend."
Kısaca demek istediğim, birini gerçekten tanıdığını düşünebilirsin, ancak sonradan o kişi hakkında herşeyi bilmediğin ortaya çıkar.
So my point is, you can really think you know somebody, and then it turns out that you don't know everything about somebody.
Sayın Hakim, ortada öyle belirsiz bir olta atma durumu var ki gereksiz yere ortaya çıkarılmış binlerce sayfalık belgelerle müvekkilimin vakit ve nakit kaybına yol açmasını umuyorlar.
Judge, this is a fishing expedition with no merit. To expect thousands of pages of documents is unduly burdensome to my client's time and money.
Bayan Hunter'ın zihni zaman zaman kaçamak yapıyor olabilir ama her zaman kurnazlık peşinde olduğu ortaya çıkıyor.
Mrs Hunter's mind may wander at times, but it always appears to be searching after subtleties.
Farkındalığın ortaya çıkmasıyla olasılıklar değişken ve karmaşık.
Meg said you freaked the fuck out. [Groans] Junin toiro, which... which means
Page kardeşler seni iyice bir dövmüşlerdi, intikam yemini ettin ve seni olay yerinde gördüğünü iddia eden tanıklarla Hixton'ın öldüğü ortaya çıkıyor?
Page brothers gave you a serious beating, you vowed revenge, and then Hixton shows up dead with witnesses claiming to see you at the crime scene?
Evlat edinildiği ile ilgili makaleyi okudunuz, biraz araştırma yaptınız sonra da "yıllardır kayıp olan anne" olarak ortaya çıkıverdiniz.
You heard an interview where she mentioned being adopted. You did a little research, and then showed up as the long-lost mother.
Onun karanlık tarafını ortaya çıkarıp oğlumun nasıl biri olduğunu öğrenmesini istiyorum.
I was trying to unleash his dark side, find out what my son is really made of.
Neden hedef seçildiğini anladım ama ne ile uğraştıklarını ortaya çıkaramamıştık.
I mean, that must have been why he was targeted, but, I mean, we never figured out what they were up to.
Toz boyutunda olsa da, sert olabilirler ve intikam çığlıkları atarak başınızdan ortaya çıkıverirler.
And though it rolls in the dust, may biting and cries of vengeance come forth from your head.
"Tanrım, aniden ortaya çıkışınız beni korkuttu."
"Oh, my, your sudden appearance startles me."
Bu sebeple de bilinçaltının en karanlık kısımlarının ortaya çıkması en büyük korkularını da su yüzüne çıkardı.
Which, in turn, initiated the darker part of her subconscious allowing her deepest fears to run rampant.
Açık olayım, bunu Serena için yapıyorum ve Ben ile ilgili yalan söylediğin ortaya çıkarsa bir daha bu şehre adımını atmanı engellerim.
To be clear, I'm doing this for Serena. If you're lying, I will make sure you never set foot in this town again.
Birden ortaya çıkıp vampir karşıtı şeyler başlatamazsın.
You can't come around and start up with all this anti-vampire stuff.
Pazarları ortaya çıkıp, birkaç ilahi söyleyince büyük adamın bizi kolladığını fark ettik.
So long as you show up Sundays and say a few Hail Marys we figure the big guy has us covered.
Araba patlamanızın üç boyutlu canlandırmasını bitirmek üzereyim. Arabanın patlama anında nerede olduğuna ve deposundaki benzin miktarına dayanarak normal sıcaklık ve basınç altında patlamanın ve ortaya çıkan şok dalgalarının büyüklüğünü hesaplayabiliyorum.
I'm almost done rendering a 3-D simulation of your car bombing, based on where the car was when it exploded, how much gas was in the tank, and using standard temperature and pressure,
Haskell, Ray'in ortaya çıkıp oynamasını istemiş.
Haskell wanted Ray to come out and play.
Evet ama bu arkadaşın ortaya çıkıp bize bir isim vermesi ve ona ne yaptığını anlatması gerek.
Yeah, well, we need this friend to come forward and give us a name, and tell us what he did to her.
Vegas'ta ortaya çıkan kızın durumu gibi değil.
It's another shakedown, like the Vegas girl.
Tetiğe bastığında, patlamaya neden olur, yani kıvılcım ortaya çıkar, ki bu da benzine bulanmış bir adamın düşünmesi gereken bir şey.
When the pin hits the cap, makes the charge explode, meaning there's a spark, which should be of some concern to a man soaked in gasoline.
Daha sonra Dük'ün karısı sonunda başardığını sezer ve çocuğunun öz babasıyla ilgili korkunç gerçek ortaya çıkabilir diye bir grup hizmetçisiyle kampı yıkıp yakar ve kamptaki herkesi öldürür.
Later, sensing that she has finally succeeded and fearful that the truth about her child's natural father might become known, she leads a group of servants who destroy the camp and kill all the occupants :
Vahşi suç kurbanını, ortaya çıkıp ifade vermeye ve muhtemelen hayatını mahvetmeye zorlamayacağız.
Look, we're not going to arm-twist a violent crime victim into testifying by outing him and possibly ruining his life.
Güneşimizde ortaya çıkan ve doğrudan onların evrenine bağlı bir yarıktan çıkıp gelmişler.
They came from a rift in our sun, a rift that connected directly to their universe.
Evet, hayvanlara insanlık dışı davranıldığını ortaya çıkarmak için.
Yes! To expose their inhumane practices!
Çıkın ortaya, ödlekler!
Show yourselves! Cowards!
Neden öldürüldüğünde ortaya çıkıp bildiklerini insanlara anlatmadın?
Why didn't you come forward when she was murdered and tell people what you knew?
Siz ortaya çıktınız ve daha karmaşık bir hâl aldı.
It was very complicated for me. You arrived and things became even more complicated.
Davalarla nasıl başa çıkılacağını bilirim ben dava sürecinde ortaya çıkacaklardan korkuyorum
I know how to handle lawsuits. I'm worried about what comes out in lawsuits.
Eş zamanlılık uzayın vasiyetini ortaya çıkarıyor, Doktor Edwards.
Synchronicity reveals the will of the cosmos, Dr. Edgars.
Koyun kılığındaki kurtlara dikkat et Bir günahkar şeytanın güçleriyle ortaya çıkacak.
Watch the wolf dressed in sheep's clothing. A sinner will come with the powers of Satan.
Beni acılarını paylaşan biri olarak değil Arthur'a yalakalık yapan ve hainleri ortaya çıkaran biri olarak görecekler.
They won't see that I share their suffering ; they'll see me as Arthur's lackey, sniffing out traitors.
Bir milyon yıldan fazla bir zaman önce... Eskiler, arka plan radyasyonunun derinliklerine gömülmüş karmaşık bir yapı keşfettiler ; ... zamanın başlangıcına çok yakın bir zamanda ortaya çıkmış bir zekanın parmak izleri.
Over a million years ago, the ancients discovered a complex structure buried deep within the background radiation, the fingerprints of an intelligence that existed very near the beginning of time itself.
- Belki de bilinçaltın yalnız öleceğinden korkuyordur. Bu da abuk sabuk konuşmalar ve aksırıp tıksırma olarak ortaya çıkıyor.
Maybe your subconscious is afraid that you're gonna die alone, and it just comes out as gibberish and sneezing.
Çıkın ortaya, çıkın hadi, her neredeyseniz artık!
Come out, come out, wherever you are!
Ona ihaneti yüzünden, sana da bu ihaneti ortaya çıkardığın için kızgınlar.
They're angry at him for the betrayal and at you for exposing it.
"K" ile başlayan kelimeyi ortaya çıkarmana inanamıyorum.
I can't believe you're pulling out the "n" word.
Şimdi, eğer bay mutlu uygunsuz bir zamanda ortaya çıkarsa, yapacağın ilk şey, buna "sıkıştırma" diyoruz, basit.
Now, if Mr. happy comes out at an inappropriate moment, the first thing you're gonna do is what we call "The Tuck" - - simple.
Aslında, çoklu evrenlerin tümünün,... önümde ortaya çıkışını hatırlıyorum.
Basically, I recall the whole multiverse being out in front of me.
Giulio Tononi, beyindeki bilinci görmenin bir yolunu buldu ancak, nöronların karmaşık ağının arasından nasıl ortaya çıktığı sır olarak kalıyor, sadece tahminde bulunmaya başlayabileceği bir sır.
Giulio Tononi has found a way to see consciousness in the human brain, but exactly how it arises amid the complex web of neurons - - that remains a mystery at which he can only begin to guess.
Dolayısıyla, insanların sezgisel olarak karmaşık dediği pek çok şey vardır, fakat onların sadece çok azı bilincin ortaya çıkmasına imkan verebiliyor gözükmektedir...
So there are many things that people intuitively call complex, but only a few of them seem to be able to give rise to consciousness.
Bana göre ruh ortaya çıkaran bir süreçtir, gelişen bir varlık yılların algı... ve geribildiriminden çıkıyor.
To me, the soul is an emergent process, an emergent entity that comes out of decades of perception and feedback.
Kadının ortaya çıkardığı her büyük olayda raporlarda aynı isim ortaya çıkıyor
Every big case that she ever broke the same name keeps popping up in the reports.
"Kıçımın ortaya çıkmamasından memnunum."
"Glad that it didn't come out of my ass."