Rabbits tradutor Inglês
1,372 parallel translation
Ayrıca ağırlığı doğru ölçen bir tartım ve tavşanları paketleyeceğim yerde üç lavabo olması gerekiyormuş.
I have to have a scale that weighs properly... and I have to have three sinks where I dress the rabbits.
Şu ana kadar başım belaya girmeden önce kestiğim tavşanlardan 135 kürk elde ettim.
Right now, we've only got 135 furs... with all the rabbits I've done so far... before I got in trouble.
Tavşan gibi üreyip, hiçbir iş yapmadan zengin olmayı umuyorlar.
They breed like rabbits, don't do any work and expect Welfare to put them on Sutton Place.
Tabanları yağlayıp tavşan gibi kaçacaktır.
They'll shit down their pants and run like rabbits.
Geyikler, tavşanlar... ve yüzlerce ayı.
Every animal I'd ever killed - moose, elk, rabbits, deer... and hundreds of bears.
Bir taşla iki kuş vurduk, öyle değil mi, Ajan Burt?
We killed two rabbits with one alone blow, it was not, Mr. Burt?
Burada tavşan avlamıyoruz.
We are not hunting the rabbits.
Tavşanlar hariç hiçbir canlı için zehirli değilmiş.
It's nontoxic to everything but rabbits.
Televizyonda tavşanlarla ilgili bazı programlar izledim.
I've been watching these television shows about rabbits.
" Tavşanlar deliklerine kaçarken...
" When rabbits to their burrows run...
Tavşanları kovalamayı sever.
He likes to chase rabbits.
Tavşanların da gülmeye ihtiyacı var zaten.
Even rabbits deserve a good laugh now and then.
Tombul bir Amerikalıyla evlenip tavşan yetiştireceğim.
I will marry a round American woman and raise rabbits.
Tavşanları sevmez misiniz?
Dont you like rabbits?
Yatma zamanı geldi tavşanlar!
Bed time rabbits!
- Tavşanlardan kimse nefret etmez.
Nobody hates rabbits.
Tavşanlar Catherine... tavşanlar nasıl sesler çıkartır?
Rabbits Catherine... what sound does rabbits make?
Dr. Martin Luther King'in 1963 Washington yürüyüşünde... etkileyici biçimde dile getirdiği güzel düşü... bu gece Tennessee, Memphis'de bir katilin kurşunuyla paramparça oldu.
Tell me what I'm shooting at, rabbits or Fascists? - I hunt. - You hunt?
Warren Komisyonu bu davanın çocuk oyuncağı olduğunu sandı.
I just don't have rabbits on my mind.
Ne yani, bizi iki tavşan mı sanıyorlar?
What, they think we're two rabbits?
Bizim korkak tavşanlar gibi burada bekleyeceğimizi düşünüyorlar.
They expect us to wait here for them like frightened rabbits.
Bir silah almalıyım, eğer birkaç tavşan görürsem harekete geçmeliyim.
I might have a gun, see if I could pull a few rabbits.
Şu pencerenin kenarında otururduk. 22'lik tüfekle bahçedeki tavşanları avlardık.
We used to sit right in that window... and pick off rabbits in your garden with a.22 all night long.
Ve bu da tavşanların, insanların ve sopa çekirgelerinin yangınlardan farklı olduğu noktadır.
And this, of course, is where rabbits and humans and stick insects differ from fires.
Ama tavşanlarla insanların hem annesi hem de babası olduğu, sopa çekirgelerinin ise yangınlar gibi sadece anneleri olduğu gerçeği sizi yanıltmasın.
Don't be misled by the fact that rabbits and humans have a mother and a father. Stick insects only have a mother, like fires. In this particular respect stick insects are like fires.
Tavandaki tavşanları sayıyordu.
He was counting rabbits on the ceiling.
Tavşanları anımsıyorum ama.
I remember about the rabbits.
Tavşanların canı cehenneme.
The hell with them rabbits.
- Tavşanları. - Bu gece olmaz.
- About the rabbits.
Bir el yağda, bir el balda yaşayacağız, tavşanlarımız da olacak.
- Pig and chic... We gonna live off the fat of the land, and have rabbits.
Bahçede neler olacağını da söyle.
And have rabbits. - George, tell what we got in the garden.
Sonra da kışın tavşanları, sobayı ve sütün kaymağının... nasıl da kalın olacağını anlat.
- OK. Then tell about the rabbits in winter, and about the stove and, uh... - how thick the cream was on the milk.
Tavşanlara ne... nasıl bakacağımı anlat.
Tell, um, what... how I get to tend the rabbits.
-... tavşanlar için yonca tarlası olacak.
... little field of alfalfa for the rabbits.
- Ben de tavşanlara bakacağım.
- And I get to tend the rabbits.
- Sen de tavşanlara bakacaksın.
- Yeah, you get to tend the rabbits.
Başını belaya sokarsan tavşanlara bakmana izin vermem.
If you do get in trouble, I ain't gonna let you tend the rabbits.
Bence tavşanlarımız başka başka renklerde olmalı.
I... I think we should get them different color rabbits.
Kırmızılar ve maviler ve yeşil tavşanlar.
Red rabbits and blue rabbits and green rabbits.
Başım derde girerse, tavşanlara bakamayacağım.
If I get in any trouble, I don't get to tend them rabbits.
Tavşan yok mu?
Got rabbits, George?
Ve tavşanlar. Ve şu...
And rabbits, George.
Onlara nasıl bakarım?
How do I tend them rabbits?
Bir köpeğimiz, kedilerimiz olacak, ama bak, kedilerin tavşanlara dokunmasına engel olmalısın.
We'd have a dog and a couple of cats, but you got to make sure them cats don't get them rabbits.
Tavşanlara ben bakacağım.
I get to tend the rabbits.
Hâlâ tavşanlara bakabilecek miyim?
Do... do I still get to tend the rabbits?
Yatağına oturmuş tavşanları düşünüyor.
He just sat in the bunkhouse, figuring about the rabbits.
Ne tavşanından söz ediyorsun?
What rabbits you talkin'about?
Alacağımız tavşanlardan, onlara ben bakacağım.
The rabbits we're gonna get, and I get to tend'em.
- Tavşanlardan nefret ederim.
I hate rabbits.
Ve kardeşim eğer bedenlerinden güçlü -... bir manyetik alan geçirirsen tavşanlarda... - Öp onu aptal.
My brothers found out you can generate electrical currents in rabbits if you pass a strong magnetic field along their body, so what it could be...