Sandviç tradutor Inglês
6,024 parallel translation
Ben sandviç alacağım.
I'll grab a sandwich.
Jambon, peynir, pastırma, yumurta ve hardallı bir sandviç isti- -
Toast with ham, cheese, bacon, mustard, and omelet.
Odysseas, sandviç hazır!
Odysseas, the toast's ready!
Jambon, peynir ve hardallı sıcak bir sandviç istiyorum.
Toast with ham, cheese, and mustard.
Peynirli sandviç ızgara cips, tatlı olarak iki Çokoprens.
It's a cheese sandwich, barbecue chips, couple of Oreos for dessert.
Biz sadece size söyleyelim dedik,... neyse. Sandviç zamanı.
We're just kinda, like, telling you, but whatever.
Sana bir sandviç yapayım.
Hey, let me get you a sandwich.
Bir bakmışsın ben fırının başına geçmiş ona sandviç yapıyorum.
Before you knew it, I'd be at the stove, making her a grilled cheese.
Neden sandviç hazırlar bir hâle düştün biliyor musun?
Do you know why you found yourself making all those sandwiches?
Sadece sosisli sandviç ve içecek satıyordu.
He was selling hotdogs and drinking.
Peki ya sandviç? Üzgünüm bu da yemek kuralına dahil.
Sorry, that falls under the food rule.
İki defa, neredeyse. Yaptıklarımın çoğunu da sandviç yediğim için yapabildim tatlım.
And a lot of what I just did, honey, fueled by sandwiches.
Sana sandviç vermedi diye mi?
Yes. Because she wouldn't give you a sandwich?
İçeride üzerinde adının yazdığı sosisli bir sandviç var Delma.
There's a sausage sandwich inside with your name on it, Delma.
Onu birisinin benim için birisinin kontrol etmesi gerek. Bir sandviç sipariş et, şöyle bir göz at işlerin nasıl yürüdüğünü bana haber ver.
I need someone to check it out, order a sandwich, take a look... let me know how it's running.
Çok hoş ve nüktelisin Victor. Sana sandviç yapayım.
Oh, Victor, you are light and you are laughter.
Oğluma bir sandviç yapmak istemiştim.
I just wanted to make my boy a sandwich.
Ben sadece odama sandviç isteyecektim.
I'll - - I'll just get a sandwich or order room service.
Hani ikiniz bir sandviç dükkânının etrafında gezerken yaptığın şey mi?
Oh, which you did when you and her were fooling around outside the sandwich shop?
Sandviç satsam daha çok kazanırım.
I could do a sandwich round and get paid more.
Tom çok iyi parmak sandviç yapıyor.
Tom makes the best finger sandwiches.
En sevdiğim sandviç hangisi?
What's my favorite sandwich?
Ben bunu sormamıştım, ve hamberger sandviç değildir.
Didn't ask you that question, and that's not a sandwich.
Sandviç bile var!
Even sandwiches!
Bizim yaşımızda her adam için iki kadın vardır. Her sosise iki sandviç.
At our age, there are two women for every man, two buns for every hot dog.
Bana iki sandviç yap. Yoksa açlıktan ölürüm.
I'm going to need two sandwiches, otherwise I'm starving to death.
- Bana sandviç mi yaptınız?
- You made me a sandwich?
- Evet, sandviç o.
- Yes, it is that.
Tamam. Ben de at etinden ve s'more at etinden sandviç yapayım.
And I can make some s'mores out of horse meat and s'more horse meat.
Merhaba Greendale, bildiğiniz gibi okulumuz yakında bir sandviç üniversitesi olacak.
Hello, Greendale, as you know, our school will soon be replaced by a sandwich university.
Greendale müthiş bir Subway Sandviç Üniversitesi olacak.
Greendale is going to make a great Subway sandwich university.
Sandviç Kanunu'na geçiş yapabileceğine inanıyor musun?
- Yeah. - Think you could make the transition to teaching Sandwich Law?
Yani Subway Sandviç Üniversitesi yeni dekanınızla tanışın, Russell Borchert.
So Subway Sandwich University, meet your new Vice Dean, Russell Borchert.
Bizler basit sandviç sanatçılarıyız. Dünyanın taze yemesini istiyoruz.
We are but simple sandwich artists who want the world to eat fresh.
Biliyorum, suşi yok sosisli sandviç yok.
[Anna] No, I know. That's sushi... you know hot dogs are the worst.
Sosisli sandviç sipariş ediyorum.
I'm ordering hoagies.
- Bir de spagetti sandviç yazıyor.
- This also says "spaghetti sandwich."
- Salatalıklı sandviç?
- Cucumber sandwich?
Sandviç gecesi!
Sandwich night!
Şimdi kendisine bir sandviç hazırlıyor.
Making himself a sandwich now.
Sandviç yaptım.
Just made a sandwich.
Öğleden sonra sandviç olacak.
And there will be sandwiches this afternoon.
O iki metrelik sandviçlerden almışlar ve kardeşimi bir günlüğüne rehabilitasyondan çıkarmışlar. Şimdi çocuk kayıpmış, sandviç kayıpmış ve tahminen Meksika'ya varmışlardır.
They got one of those six-foot sandwiches, and got my brother a day pass out of rehab and now he's missing and the sandwich is missing, and...
Şimdi, bir sandviç, bir haham ve annen bara giriyorlar...
So, a sandwich, a rabbi and yo mama walk into a bar.
Çok sınırlı bir süre olan sandviç.
- It's this sandwich that's only available for a very limited time.
Salamura, yağda, tatlı su balığı tıknaz tonbalığı, sandviç tonbalığı, mayonezli tonbalığı... -... yunusların öldürdüğü ton balığı, salsa...
Brine, oil, spring water, chunky tuna, sandwich tuna, mayonnaise, dolphin-killing tuna, salsa, must...
Bize yumurtalı salatalı sandviç yaptım.
I made us egg-salad sandwiches.
BABAN - Sen doğduğunda hastane kantininde sandviç yiyordum.
When you were born, I got a deli sandwich at the hospital cafeteria.
Mandragora ile savaşıp hikâyeyi anlatacak kadar yaşayan sosisli sandviç satıcısı mı?
Mystery man Who fought a mandragora and lived to tell the tale A hot dog vendor?
Çok iyi bir sandviç şehri.
It's a very good sandwich town.
Ateş mi? At etinden sandviç mi?
Build a fire?