Shoots tradutor Inglês
2,069 parallel translation
Sesi gümbür gümbür.
It shoots at sound.
Onları aya fırlatacak bir havan topu yapan bir grup maceraperesti anlatıyor.
It's about a group of adventurers who build a cannon that shoots them to the moon. Is that even possible?
Anıları bilirim, Ve ne olduğunu bir parça olsun hatırlarım... Birisi diğerini vurduğu zaman neler olur...
I know something about memories, and I know a little something about what happens when someone shoots someone else.
Görüyorsun, benim takımım... Evan sana ateş açmadan önce, onu vuracaklar.
You see, my team is going to shoot Evan before he shoots you.
Kızıl leşveler bu güzelliğin tadını ilk çıkartanlardan.
Red lechwe are the first to take advantage of the young shoots.
Whiplash ilk atışını yapana kadar sen ateş etme.
You do not have a shot unless whiplash shoots first.
Yoo, sadece- - Küçük ponponlar gibi olana kadar sallarlar.
Nah, they just- - wag it around till it shoots little puffs of dust.
Seni zapt edip, kafana çiviler sokuyor gibi duruyor.
It looks like it holds you down and shoots bolts into your head.
Senin gibi ateş eden birinin bunun için zaman harcamamış olması.
Nobody shoots like you didn't spend a lot of time doing it.
Sadece bacağı kırıldığında, atınızın kafasına ateş eden bir doktor.
He's just a regular doctor who shoots your horse in the head when its leg is broken.
Aşağılık herif tüm aileyi vuruyor ve giderken gülümsüyor.
Son of a bitch shoots his whole family, comes out smiling.
Yüzbaşı Rehder olay yerine erişimime engel olurken bir başkasını vurursa ne olacak?
What if he shoots someone else while Captain Rehder refuses me access to the crime scene?
Sık sık ateş eden hedefi mutlaka vurur.
He who shoots often will surely hit the mark.
Umarım babam babanı gözlerinin arasından vurur.
I hope Dad shoots him between the eyes.
Ebeveynlerini bambu yaprakları ve filizleriyle besliyorduk...
We were feeding its parents bamboo leaves and shoots- -
Silahı ilk alan ve ateş eden kazanır.
The one who grabs this gun and shoots first is the winner.
O zaman silahı ilk alan ve ateş eden kazanır!
Then the one who grabs the gun first and shoots is the winner!
Phantom asla öldürmek için ateş etmez.
The Phantom never shoots to kill.
Christine neden Lundy'yi vursun ki?
Christine shoots Lundy. Why?
Kendini vurmuş, yere kapaklanmış...
Shoots herself, collapses...
Hayır, anlaşmamıza göre o birini vurursa sen de onu vuracaktın.
No, the agreement was that, if he shoots someone you shoot him.
Fakat bazen, deniz tabanı yüzeye çıkar.
But sometimes, the seabed shoots to the surface.
Lazer atabiliyorlar!
They shoots lasers!
Beni vurdugunda sekil degistirip, arkana bakmadan kaçarsin.
Listen, when he shoots me, you change and you run and you don't look back.
Burada daha sık fotoğraf çekimi yapmalıyız.
We should have photo shoots here more often.
Ve buna minnettarım ama çekim perşembe günü ve birinde karar kılmamız lazım.
And I appreciate that. But this thing shoots on Thursday and we gotta lock somebody down, man.
Yani bu demek oluyor ki, fotoğraf çekimleri, dergi kapakları
THAT WOULD'VE MEANT PHOTO SHOOTS, MAGAZINES,
Çünkü Turtle seni suratından vurduğunda harika bir hikaye olacaktır.
It's not gonna be a great story if Turtle shoots you in the face.
Ama Yeni Zelanda'da çekiliyor.
But it shoots in New Zealand.
Baba, kimse artık filme çekim yapmıyor.
Dad, no one really shoots on film anymore.
Saçınıza doğru bir kaç kere sıkın ve işte!
You just give your hair a couple of good shoots and voila!
Bir tanesinin elinden ateş çıkıyor diğerinin yanında büyülü işkence sopası var ya Confessor'e ne demeli.
One shoots fire out of his hands, the other carries a magical torture stick, and the Confessor?
Yazın elk odunsu yiyeceklerini yeşil bitki yapraklarından ve filizlerinden sağlar.
in the summer, the elk supplements its woody diet with green plant leaves and shoots.
Çekimlerden de mankenlerden de bıktığını söylemiştin.
You said you've had it with shoots and models.
Tek kurtuluş yolu pencereydi. Çocuğun orada olabileceğini düşünmeden silahı ateşledi.
The only way out is through the passenger window, so she shoots it out not realizing he's on the other side.
Deamon'ı vuruyor. Bir kazık alıyor ve gidip Crow'u öldürüyor.
He comes here, shoots Daemon, grabs the stake, goes off and kills Crow.
Önce beni vuruyor, sonra boğmaya çalışıyor.
First she shoots me, now she tries to drown me.
Birbirlerini festivallerde vuruyorlar.
One shoots up the other's festival over turf.
Yeni değil ama iş görür.
It's got some miles on it, but it still shoots just fine.
Gücünü ikiye katlayan bir kemer ve öldürücü yıldırımlar saçan bir çekiç.
A belt that doubles his strength and a hammer that shoots lethal bolts of lightning.
Efsanede, yıldırımlar saçarak Thor'a dev canavarları yenmesinde yardımcı olmuştur.
In the myth, it shoots lightning and helps Thor vanquish giant monsters.
Top Chef'de tüm o yolculukları yapıyoruz ve gün boyunca çekim var.
Top chef has all this traveling and allday shoots.
Kız, adamı öldürüp kafasını kesiyor cesedi ortadan kaldırıyor, bir sandığa tıkıştıyor ve koca bir park alanı boyunca tek başına taşıyor.
She shoots him, cuts off his head, picks him up, tosses him in a crate, then drags the crate across a parking lot.
"kandırdık seni! bayrakları çekilene kadar" 60 dakikamız var
60 minutes until the flag shoots out saying, "Fooled you!"
Yatak odasına saklanıyor, katil onu bulup vuruyor.
He hides in the master bedroom, The unsub finds him and shoots him.
Ne olacak, onlar yemek yerken sizi vurursa?
What if somebody shoots you while they eat.
İnsanları vuruyor.
She shoots people.
Dili saniyede 15 metreyle fırlar ve sadece hedefine vurmakla kalmaz, aynı zamanda onu sımsıkı tutar.
Its tongue shoots out at 15 metres per second. And not only hits, but grasps its target.
Eğer beni reddederse, gidip bir iki tane mısır unlu sosis alırım ben de.
- Why? If she shoots me down, then I can go buy a couple corn dogs.
sarah sizi vurursa, ölürsünüz.
She shoots you, game over.
şimdi 8 veya 9 milyar veriyoruz, şimdide heryere saçıyor :
And now we give him 8 to 9 billion, and he shoots them everywhere :