Sonuçta tradutor Inglês
13,933 parallel translation
Onun için gitmemiştim sonuçta.
Wasn't what I was there for.
Ölü insanları kesmede kendine güveniyorsun. Sonuçta o da ölü, aynı şey.
Well, she's dead so it's the same thing.
Sonuçta hayat nedir ki?
After all, what's a life anyway?
Tamam, kısa keselim, sonuçta senin FBI için paralı bir muhbir olduğunu biliyoruz.
Okay, I reconsider cutting this short, since we know you're a paid informant for the FBI.
Sonuçta hepsi söylentiden ibaret.
It's just gossip.
Güvenli olmasa annenin kalmasına izin vermezdin sonuçta.
I mean, you wouldn't let your mother stay if it weren't.
Bu işten bir çıkarın yok sonuçta.
You have no skin in this.
İki öksüz konuşuyoruz sonuçta.
Orphan to orphan.
Sonuçta ben bir iskeletim. Vücudum da evim. Yani sürekli kendi evimdeyim.
I simply imagine that my skeleton is me, and my body is my house, and that way, I'm always home.
Birlikten kuvvet doğar sonuçta.
Safety in numbers.
Barmenim sonuçta. Bilimsel konuşmalardan ne anlarım ki?
Well I'm a bartender, I wouldn't understand all the science-y talk, right?
Bana anlattığına sevindim, sonuçta şu an biliyorum.
Well, I'm glad you told me,'cause now I know.
Rayna öldü sonuçta.
Well, Rayna's dead.
Açık olalım, akılları yerinde değildi sonuçta.
To be fair, they weren't exactly in their right minds, were they?
Sonuçta o bir çocuk.
He is a boy, after all.
Onlar da doğanın parçası sonuçta.
It's part of life, even the vipers
Hem zararımız karşılansa bile, kurtları beslemek istemeyiz, sonuçta.
And even if we're covered, we don't want to feed the wolves.
Uzun yol, sonuçta.
And it's a long drive.
Sonuçta, içimizdeki değişim daima Tanrı'dan gelir.
In the end, the change in us always comes from God.
Sadece... Bana öyle geliyor ki, sonuçta kilisede bir şeyleri rayına oturttuk ve ben...
It's just, for me, I've been feeling things were getting on an overall, you know, nice track at the church with us, and I just...
Sonuçta sen bir 10B'sin.
You're 10R, after all.
Bunun olduğu gün, oradaydım sonuçta.
I was there, after all, the day it happened.
- Sonuçta seni yendi.
In the end, she defeated you.
Sonuçta belki bu onu ortaya çıkarmaya yardımcı olabilir.
In the end, it may help draw her out.
Sonuçta senin patronun.
Well, he is your boss.
Sonuçta kardeşin.
He is your brother.
kankalık düzeyine ulaşmış olacağımızı düşündüm, ve sonuçta hala kalacak yere ihtiyacım var.
I reached out to a couple dudes I know, but no one's gotten back to me yet.
Sonuçta, ailen.
I mean, he's family.
Mirasımda hakkım var, sonuçta artık evliyim.
Well, I'm due an inheritance... now that I'm married.
- Özür dileme, sonuçta evine gelen biziz.
- Don't apologise, it's us who have come into your home.
Sonuçta evde iki çocuğu var.
I mean, Annie's got two kids.
Evleniveriyoruz sonuçta.
It's only my wedding day.
Sonuçta o eski bir kralın karısı.
She is, after all, the wife of a former King.
Sonuçta babam burada olmadığı için veremiyor.
Particularly now my father isn't here to give his.
Sonuçta bir toplumun kültürü o toplumun hoşgörüsüyle ve affetme yeteneğiyle ölçülür.
Surely the sophistication of a society can be measured by its tolerance and ability to forgive.
Sonuçta bir şey olma ihtimali yokken neden böyle bir şeyi söyleyeyim ki?
What would be the point of telling him how I feel when nothing can possibly come from it?
- Sonuçta dersimiz aldık.
- Point is, we learned our lesson.
Uzaklaştırılmış polisler ama sonuçta polisler, evet.
Suspended cops, but still cops, nonetheless.
- Sonuçta bu gemi 10 kilometre.
This ship spans a total of ten kilometers, after all.
Sonuçta özel konuklarımızsınız.
You are VIP customers here, after all.
Sonuçta bu nihai kumar.
This is the ultimate gamble, after all.
Sonuçta ondan bahsediyoruz.
It's him we're talking about.
Sonuçta korsanız!
We're pirates, you know!
Sonuçta ben, özgür olmak istiyorum!
After all, I like being free!
Sonuçta bu bir gösteri.
This is a show, after all.
Ayrıca, sonuçta babam, yani ailemizi seçemiyoruz.
Plus, he's my dad, so... We don't get to pick'em.
Max, hikâyenin büyük bir yerini kaplıyor sonuçta.
Max is a huge part of the story.
Olabilir. 5 yaşında işe başlattı sonuçta.
Maybe. She let me get a job at five.
Çok heyecanlanmadım ama sonuçta Scorpion bir teknoloji ekibi değil mi?
Not thrilled about it, but Scorpion's a tech team, right?
İlk kez olmuyor sonuçta. - Ne?
What?
Oğlum sonuçta.
He's my son.