Sürü tradutor Inglês
43,245 parallel translation
Bir sürü kabataslak yabancı adamlarla ilgileniyor.
He deals with a lot of sketchy, foreign guys.
Bir sürü şey söylüyorlar. Ben de elektrik iki, borular dört hafta sürer, diyorum.
Command says lots of things, but I'm standing here telling you two weeks for electrical and four for the pipes.
Bir sürü para çaldı.
He stole a lot of money.
Hayat biraz zaman alır ve bir sürü ilişki içerir.
Life takes a bit of time and a lot of relationship.
Josh, Kate ve Nan ile ilgili bir sürü şey anlattım size.
I've been tellin'you all about Josh and Kate and nan.
Bir sürü şey ölüyor burada.
Too many things dying around here.
Bir sürü küçük eşyam var, mutfak gereçleri mesela ve ayakkabı çekeceklerim.
I got all this small stuff, like the kitchenware and, uh, my shoe horns.
Bir sürü para kazanma fırsatı yani.
You mean the opportunity to make a lot of money.
Ben gözlerimi kapadığımda bir sürü yüz görüyorum.
I see a lot of faces when I close my eyes.
Bir sürü film ve TV şovu yaptım Çünkü havadaydı, dostum.
I've done a lot of other movies and TV shows since that was on the air, buddy.
Bir sürü alıcı vardı.
There were plenty of buyers.
Oh, bu saçmalık bir sürü.
Oh, that's a bunch of bullshit.
Bir sürü odak var...
Plenty of solitary focus...
Bir sürü çocuk.
Lots of boys.
Bir sürü detay verdi.
He's got all these details.
Üç misafirimiz, bir sürü de yıkanacak bulaşık var.
We got three houseguests and a sink full of dishes.
Nate'in yaşına gelince bir sürü saçma sapan şey söylemeye başlıyorlar.
They get to be Nate's age, with the nonsense that comes out of their mouths...
Bir sürü ilaçım var...
I have an assortment of medications...
Burada bir sürü aday var, bazıları da oldukça cazip.
And many once, and some of them are very tempting.
Duyduğun bir sürü şey işte, patent aşamasındalar.
- As? Things you'll hear, patterns and money.
Biliyorsun, önce sana bir sürü yumruk atardım, Campbell.
You know, first I was just gonna punch you a whole lot, Campbell.
Bu sabah gitti, yanına da bir sürü adam aldı.
He left this morning, took many men with him.
Evet, onunla birlikte bozuk olan bir sürü şey var.
Yeah, well, that and about 10,000 other things.
Bir sürü meth.
A whole lot of meth.
Yani, bir sürü insan... Yemek alışkanlığı ve çalmak.
So, you got a whole lot of people stealing to feed habit.
- Peşimizde bir sürü çete var. Gidelim!
- We got a whole fucking gang after us.
Tiflis'teki İngiltere Konsolosluğu ele geçirildi, bir sürü rehine vardı.
The British Embassy in Tbilisi was taken over, lots of hostages.
Duymadım Bir sürü mandalina Burada, sende
Haven't heard a lot of mandarin around here, have you?
Bakman gereken bir sürü şey.
Whole lot of shit to go through.
Burada olmanın gerçek nedeni ne, Billy bir sürü şey anlattı.
So, uh, why are you really here? 'Cause Billy told me all kinds of stuff.
Bir sürü yemek var.
We have plenty of food.
Üssünde bulacağın tek şey, bir sürü insan cesedi olacak.
All you'll find on that base is the lot of dead bodies.
Bir sürü fotoğraf çektim.
So, shot of a lifetime.
- Biz de bir sürü insan kaybettik.
- We've all lost people here.
- Bir sürü.
- A lot.
Muhtemelen bu adada bir sürü tuhaf şey görmüşsünüzdür.
You probably noticed a lot of weird things on this island.
Asıl tehdit o. Burada onlardan daha bir sürü var.
And there are more of them down there.
Bir sürü büyük adamlar oynadı. Papalar, Mediciler, Caravaggio.
Many great men played it, popes, medicis, Caravaggio.
Eğer bir cinayeti saklamak istersen bir sürü cinayeti saklamak isterseniz tek bulmanız gereken bir hastanedir.
And if you want to hide a murder, if you want to hide lots and lots of murders, just find a hospital.
Özünde bir sürü hayvanının hayatta kalma stratejisinden fazlası olmayan bir şeye duygusal önem atfedecek şekilde evrildik.
'We have evolved to attach an emotional significance'to what is nothing more than a survival strategy of the pack animal.
Ölmeden önce benim için bir sürü küçük mesaj kaydetti.
Oh, he recorded lots of little messages for me before he died.
Bir sürü insan var ama hepsi uyuyor, onları uyandıramıyorum.
Lots and lots, but they're all asleep, I can't wake them up.
Bir sürü toplantı.
Lots and lots of meetings.
-... bir sürü adamımız var.
- if that one don't work out.
Bir sürü yedin zaten!
You had some already!
Burada bir sürü balık var!
Look at all the fish here!
İçine bir sürü şey koydum.
I put in this and that.
- Bir sürü malzemem var ve...
- I have all this stuff and...
Bir sürü beyaz yalan söylemek zorunda kalmamız ne acı.
Such a shame we had to tell all those little white lies.
Orta Batı ve Kanada'dan bir sürü insan geliyor.
Lot of folks flying in from Midwest and Canada.
Dünyada açlıktan ölen bir sürü insan var.
Well there's people starving all over the world.