Tabii bu tradutor Inglês
6,421 parallel translation
Ama tabii bu para meselesi değildi.
But then again, this wasn't about the-the money.
Muhtemelen biraz vakit alacaktır. Tabii bu arada adamların evimde ve iş yerimde işlemediğim bir suça dair kanıt arayacak.
Meanwhile, your men are busy searching my home and place of business to find evidence of a crime
Hastaneyle görüştüm, Jared Stone tamamen iyileşecekmiş tabii bu başındaki belanın bittiği anlamına gelmiyor.
So, I talked to the hospital. Jared Stone will make a full recovery, though clearly his troubles aren't over yet.
Tabii bu arada birde bu terör dosyasını çözersek elimizde bir taşla iki kuş olur...
If that means solving a terrorism case along the way, I'm fine with that.
Tabii bu da bariz bir soru çıkarıyor. Tüm o yıldızlar nereden geldi?
Which raises an obvious question - where did all those stars come from?
Onlarla iletişim kurmanı istiyorum tıpkı sana daha önce öğrettiğim gibi... tabii bu işten kurtulmak istiyorsak.
Well, I'm gonna need you to connect with them, like I was trying to teach you before, if we're gonna survive this.
Tabii bu benim fikrim, anlarsın ya?
That's just me, personally, though, you know?
Oğlumun katilini de bu kanunlara tabii tutun.
Hold the murderer of my son accountable to these same laws.
Bu da var tabii.
That's another one.
Ne demek bu? Dayanacaksın tabii.
What do you mean "what should I do"?
Bu benim fikrim tabii.
Just my opinion.
Tabii eğer silah yasasına aleyhte oy kullanmazsan bu bir rekabete dönüşecek.
If you don't vote down this challenge to the gun law.
Bu kurallara aykırı. Yani tabiî ki bazı çocukların hoşuna gidiyor olabilir. Yani tabiki bazı çocukların hoşuna gidiyor olabilir.
Yeah, I've been having an issue with him, too.
Artık bu şehirde standartın ne olduğunu bildiğimden çok emin değilim. Mantıklı bir fikrim olduğundan değil tabii. Vampir ya da kurtadamı kabullenecek hâldeyim.
Uh, I'm not sure I understand what average is anymore in this city, not that I have any opinion that makes sense,'cause, you know, I'm ready to go with vampire or wolfman.
Dolayısıyla bu hikaye bu sabah yayınlanacak, tabii ki The Guardian baskısında bir değişiklik olmazsa bu sabahın hikayesi bu olacak. İnsanların kafasında yer etmesi için gerçeklerin ortaya çıkmaya devam ettiğini görmeliler.
So today is gonna be the story in the morning, assuming that it doesn't change with The Guardian, it's gonna be the story in the morning, just to keep the momentum going, just to keep the disclosures coming,
Bu hikayenin nereye varacağı konusunda bir fikriniz var mı? Sizin ve tabii ki Snowden'ın, Amerikan medyasının ve ABD yönetiminin geleceğine yönelik bir soruydu benimki.
And where do you think the story is going, for you and of course for Snowden, and of course for the US media and the US administration in general?
Bu tabii ki işin içinde olduğun gerçeğini değiştirmeyecek.. ... ama bu konu araştırılırken, kitaptaki her bir hileye başvuracaktır.
This is obviously not to say you can't claim your involvement, but as every trick in the book is likely to be used in looking into this,
Yani tabii ki tanıştığım bazı kişilerden bazı cevaplar bekliyorum... Ama bu cevapların yakın bir zamanda geleceğini sanmıyorum. Çünkü önce cevapları öğrenecekler.
I mean, I'm still waiting on some answers from a few people I met, but I wouldn't expect anything anytime soon because they have to find it out, then get on a ship and come here.
Eğer hâlâ cadıysan tabii. Bizdeki şansa ve sendeki yeteneğe bakarsak bu söz konusu bile değil.
If you're still a witch, which with our luck and your skill probably ain't the case.
Köpeği yıkamanın bir yolu da bu tabii.
Well, that's one way to bathe the dog.
- Tabii. Bu seni daha da zeki yapar.
Right,'cause that's gonna make you smarter.
Tabii ki, siz onu tanımıyorsunuz çünkü biz hiç tanışmadık, ben Nikki Heat'i yazmadım onun yerine bu lanet olası şeyi yazdım.
Exactly. You don't know who she is, because she and I never met, so I didn't write "Nikki Heat,"
Ve bu etkinliğin canlı yayını bütün sabah boyunca tabii ki CNN'de yayınlanacak.
And this live coverage of the event will be broadcast all morning, of course, on CNN.
Öldürebilir tabii ama sadece kendini bu kutsal olmayanlardan korumak için. Değerli olabilmesi için çekici bir ismi olmalı.
It can kill, sure, but only to protect itself from those it doesn't divine... hence the catchy name...
Bu mükemmel ev hanımının kusuru değil tabii.
So, it turns out our house has mold - -
Tabii aslında bu kuş değil bir UHA'dır, ufak hava aracı.
Except, it's not a bird, it's an MAV, a micro air vehicle.
Tek açıklaması bu tabii.
That's the only explanation.
Tabii ki bu durumda hiçbir ekmeği Brick yememişti.
Of course, in this case, none of the villagers were Brick.
Bu tabii ki bir kostüm.
That is obviously a costume.
Sert çocuklar olarak ün salmışlardı. - Bu lisede ne anlama geliyorsa tabii?
They had a rep for being tough guys- - as much as that means in high school.
Hemen edeceksiniz, gecikme olmadan! An itibarıyla burada olmamasının sebep olduğu gecikme hariç tabii ama zaten bu da şans eseri oldu!
- You will see him now, without delay, other than the brief delay of him not being here in this specific second, which is just circumstantial.
Ama onların buldukları bu tabii.
But that's just the ones they found.
- Hayır, tabii, bu...
No, sure, it's...
- Buraya bu yaralarla birisi gelmiş mi? - Tabii ki kıyafetsiz birisi.
So did any stiffs come in with those kinds of wounds?
İşte mafyaya katılmanın güzel yanlarından biri de bu. Geçici olarak tabii.
See, this is the beauty of me being mobbed-up.
Bolin ve ben bu gemi ile birlikte batmaya hazırız ki bu durumda tren oluyor tabii ama görünüşe göre senin yaşamak için çok sebebin var. Hayır, hayır!
Bolin and I are ready to go down with the ship... or train in this case... but you seem like you have a lot to live for.
Evet ama Erin Wilson ile aynı hapishaneye gitmezse tabii çünkü Jared Stone'u bu işe sürükleyen şey en ilkel duyguydu, aşktı.
Yeah, unless he goes to the same prison as Erin Wilson, because in the end, Jared Stone was driven by the most primal of emotions... love.
Tabii, ama bu şekilde değil.
Well, not like this.
Beni öldürmeye çalıştığı onca seferi düşünürsek bu ironik tabii.
That's ironic, given the number of times she's tried to kill me.
Colin'in ailesinin şatosu Devonshire'daydı. Tabii sanırım bu da uydurmaydı.
Colin's family's castle in devonshire... [chuckles ruefully]... Which was obviously made up, too.
Bu şarkı söyleyen şirin oyuncak ayıyı piyasaya sürdüler ve tabii ben de kasedini bir taşla parçalayıp kendi versiyonumu yaptım.
Yup, they came with this adorable Teddy Bear singing cassette, so of course, I smashed that with a rock and made my own.
- Tabii ki, bu aklını peynir ekmekle yemiş adam bizi kim bilir nereye getirdi.
- Yeah, who knows where we are by now with that guy acting all bananas.
Bu okula minnettarım tabii. Çocuklara ve velilere de.
Well, I'm grateful to this school, you know, and the kids and the parents.
Bu bizim, uzay ve zamandaki yerimizi artan bir kesinlikle nasıl ölçtüğümüzün muhtemel sonsuz evrende ne denli ufak zerreler olduğumuzun keşfinin ve tabii ne kadar değerli olduğumuzun hikâyesi.
This is the story of how we are measuring with increasing precision our place in space and time. How we've discovered that we are an infinitesimal speck in a possibly infinite universe, and, in doing so, just how valuable we are.
Bu tabii ki de başkası olamazdı. Wolfgang Amadeus...
It was none other than Wolfgang Amadeus...
Bach'ın hamurunda pastırma var, bu hoşuma gidiyor ama sen tabii ki pastırmayla Mozart'ı tercih edersin.
Well, the Bach has the bacon which I like, but, of course, you can get the Mozart with the bacon.
Bu güvenilir bir kaynak mı? Tabii.
And is Only Bears Allowed a reliable source?
Kimse bizi aramak için bu kadar uzağa gelmez tabii ki amaçları sorun çıkarmak değilse.
No one would go this far out of the way lookin'for us, Unless it meant trouble.
Geri almak da yalnızca benim isteğimle olabilir. Tabii kan kaybından ölmezsem ki 30 dakika içinde olacak olan bu.
Taking it back is also my choice unless I bleed to death, which will happen in the next 30 minutes.
Tabii ya bu her şeyi açıklıyor.
Oh, sure, that explains it.
Bu kadar sıvı kaybettiğine göre normal tabii.
Well, I'm not surprised. She's losing a lot of fluids.