Var efendim tradutor Inglês
4,562 parallel translation
Bir şey daha var efendim Kızıl Şelale Katili dosyasını yeniden açmamız gerekecek.
Oh, and, sir we're going to have to reopen the Red Falls Killer case.
Var efendim.
I do, sir.
Sizin için bir telefon var efendim. Londra hattında.
Here, eh... there's a telephone call for you, sir, on the London line.
Size bir özür borcum var efendim.
I owe you an apology, sir.
Aslında uçakta biri daha var efendim.
Actually, sir, we have one more on board.
- şüpheniz mi var efendim?
Is the Pope Catholic, sir?
- Neyimiz var efendim?
What you got, sir?
Bay Palach, saat sekizde acil bir telefonunuz var efendim.
Mr. Palach, please go to the post office at 8 pm for an urgent call.
EHF aracıIığıyla gelen sesli arama var efendim.
Call coming in via EHF voice, ma'am.
Öyle bile olsa, belli bir kıyafet kuralımız var efendim.
Even so, sir, we have a strict dress code.
Yeni dış işleri portföyünden dolayı başkan yardımcısının ofisinde çok coşkulu bir ortam var efendim.
The Veep's office is pumped about the new foreign policy portfolio, sir.
- Bir ihtiyacınız var mı efendim?
- Anything else, sir?
- Efendim, garip bir şey var.
- Sir, we've got something odd.
Efendim direkt NORTHCOM üzerinden gelen acil bir mesaj var.
Sir, we have an authentic emergency action message coming through NORTHCOM.
Problem mi var, efendim?
Any trouble, sir?
Takım arasında alışık olmadık derecede yüksek sinir seviyesi var, efendim.
Unusually high levels of aggression amongst the team, sir.
- Gelişmeler var, efendim.
- Developments, sir.
Efendim binanın içinde halen siviller var.
Sir the civilians are still in there.
Üzgünüm efendim, ama yolun ilerisinde bir olay var.
I'm sorry, sir, but we've got an incident up the road.
Daha fazla cin var mıydı efendim?
Erm, is there any more gin, sir?
Bakın efendim ; o gemide bir rehine olduğuna inanmam için sebeplerim var.
Sir, I have reason to believe That there is a hostage on board.
Efendim, sizin maniküre ihtiyacınız var.
You, sir, need a manicure.
Efendim, burada onun sağlık raporu var.
Sir, here's her medical report.
- Galiba gizli bir içkimiz var. - Efendim!
Look's like we've got secret lush.
- Gözden kaçırdığımız başka şey var mı? - Hayır efendim.
- Is there anything we might have missed?
Efendim, bir sorunumuz var.
Sir, we have a problem.
Efendim alınmayın çok çekici bir yüzünüz var fakat...
Oh. No offense, sir. You have an unusually appealing face, but...
- King. - Çalışıyorum efendim. - 4 dakika 38 saniyeniz var.
- You have four minutes, 38 seconds.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı efendim?
Is there anything you'd like to add, Sir?
Efendim, Maddox varmadan solo takılmak için 5 dakikalık vaktiniz var.
Hey, ma'am, you've got five minutes of Veep time before Maddox arrives. - Yeah.
Efendim, burada birkaç fırsatı değerlendirebileceğimiz fikirlerim var.
Actually, ma'am, I had some ideas about some opportunities here.
Efendim bagajda birisi var.
Sir, there's somebody in the trunk.
- Hayır, efendim, gerçekten... Bütçe sıkıntımız var.
No, sir, I really think that is that we have a budget situation.
Bir tane var, efendim.
Mmm. There is one, sir.
- Efendim? - Bir sıkıntı mı var?
- Sir, is there a problem?
Yanlışınız var efendim, olamaz öyle bir şey.
- There must have been a misunderstanding.
Efendim, bizi takip eden bir polis var.
Sir, there's a policeman following us.
Hala var, efendim.
I still do, sir.
- Şimdi ne var, efendim?
- What now?
Benim kulaklarım var, efendim.
I do have ears, sir.
Bende var, efendim, bende var.
I have it, sir. I have it.
Efendim, her ne varsa siyah çantanın içinde var.
Sir, whatever it is, it's in a black bag.
Efendim, orada da biri var.
Sir, there's another one there.
Efendim, orada da biri var.
Sir, there another one.
Efendim, bir araya getirmek için biraz zamana ihtiyacım var.
Sir, I need some more time to put it together.
Efendim, görgü tanığım var, Albert Pinto.
My witness is the eye witness, Albert Pinto.
Efendim, bu gece stüdyomuzda bu davayla ilgili çok özel bir programımız var.
Sir, we have a special program on this case in our studio tonight.
Efendim... Duruşmanın yeniden yapılmasını rica ediyorum. Çünkü yüksek mahkemeye intikal ettireceğim önemli bir konu var eğer sakıncası yoksa.
Sir... I request the court to reschedule the hearing... because I have an important matter in the Supreme court... if you don't mind.
Efendim, demek istediğim... biraz zamana ihtiyacımız var.
Sir, I meant... We need some time to settle.
Efendim, ameliyathanede bir karışıklık var.
Sir, uh, there's a disruption in the OR.
Bana ihtiyacınız var mı, efendim?
_