Went tradutor Inglês
123,670 parallel translation
Company yapımında April olarak karaktere öyle kaptırmıştım ki erkek arkadaşım bile tanıyamadı.
I once went so method as April in a production of Company, my boyfriend didn't recognize me.
Güreş maçına mı gittin?
You went to a wrestling match?
Üç rehabilitasyona gittim.
I went to three rehabs.
Kara Panter toplantısındaymışsın, kovulmuşsun ve... Ve onun barına gitmişsin. Sonra evine gitmişsiniz.
You were at a Black Panther rally, you got kicked out, and... you went to her bar and you went home with her.
Belle'i aramaya gittim ve bunu buldum.
I went looking for Belle and this is what I found.
İçeri beraber girmiştik.
We... went in together.
Sizi buraya getirebilmek için mahkemeye gittim.
I went to court to get you here.
Her kız gibi özel okula gittim.
I went to an all-girls'private school.
Alex savcıya gitti ve anlaşmayı kabul etti.
Alex went to the D.A. and took a plea bargain.
Savaşta topçu mermisi yüzünden tek kulağı sağır oldu.
Artillery shell in the war. Went deaf in one ear.
Az önce gittiğin yere odaklanmaya çalış.
Try and focus on where you went just now.
Müvekkilim ile aramdaki konuşmalar özeldir.
What went on between myself and my client is privileged.
Daireye O gitti.
She was the one that went to the flat.
İçerideydi!
She went inside!
- İçeri girdi mi?
- She went inside?
Belki gerçeği söylüyor - evine gitti.
Maybe he's telling the truth - - he went home.
Birisi Tim'in kanı gibi görünmesini sağlamak için başını belaya soktu.
Someone went to a lot of trouble to make that appear it was Tim's blood.
Ve GPS verileri, Tim'in evini terk ettikten sonra evine gittiğini doğruladı.
And GPS data confirms that she went home after leaving Tim's flat.
Cinayet gecesinde Tim'in evine gidiş... izlerini silmek için aldığı önlemin aynısı. - doğru.
And that's the exact same precaution she took to cover her tracks - when she went to Tim's flat on the night of the murder. - Right.
Yani, o zaman aralığında nereye gittiğini bulma şansımız var.
I mean, there's a chance we'll spot where she went to in that time.
Ne yaptı, nereye gitti.
What she did, where she went.
Ona meydan okumak için Tim'in dairesine gittim, hepsi bu.
I went to Tim's flat to challenge him, that's all.
Bir Amerikan Londra Çay Dükkanı'na gitimş.
"An American went into a London tea shop."
Birkaç ay geçti. O utanç hissi tümör gibi büyüdü.
So a couple months went by, and that feeling, that embarrassment, man, it just grew like a tumor.
Şimdi giriş yaptım. Uyuyor musun bilmiyorum ama ne olur ne olmaz diye birkaç dakika bekleyeceğim.
I'm logged on now, but... yeah, I don't know if you went back to sleep or whatever, but I'll stay on for a few minutes, um, just in case.
Bana çıkma teklif etmiştin ama bir düzine süper modelle İbiza'ya gittiğini görünce beni unuttuğunu anladım.
And I know that you asked me out, but, you know, when you went to Ibiza with, like, a dozen supermodels, I figured you were over me. - Yeah, I am.
Kendimi bulaştırmadan, kıpırdayan her şeyi izleyebiliyordum.
I could watch everything that went on without having to involve myself.
Düşes ve arkadaşları hazır kendi zaferlerini kutlarken ben de bunu fırsat bilip, Kralın işini yapmaya koyuldum.
So while the Duchess and her friends enjoyed their revelry, I made good use of it and went about the King's business.
Jasper'a gittim.
I went to Jasper.
Banyoya girdik sonra.
We went into the bathroom.
Sanırım Bölük-3'e gitti.
Think he went to D3.
David, evine gitti.
He went home. David.
İsmi Kıvırcıkmış. Büyük ve eğlenceli bir maceraya atılmış. Çok büyük bir aksilikle karşılaşmış.
Once upon a time, there was a fuzzy little rabbit named Frizzy-Top who went on a quantum, fun adventure only to face a big setback, which he overcame through perseverance and by being adorable.
Gerçeği aramaya geldik.
We went looking for truth.
Clockworks'den önce David'e ne olduğunu bulmanız gerekiyor.
We need to find out exactly what happened to David before he went to Clockworks.
Alice tavşan deliğinden içeri girmişti.
Alice went down the rabbit hole.
Hastaneye sana bakmaya gelmiştim.
I went to the hospital to look for you.
Kendini inandırmak için o kadar ileri gittin ki aklını ve bilincini kaybettin.
You went too far into the make-believe and got lost... your mind, consciousness.
"Alışveriş listenin hayaliyle Neon manavına gittim."
"I went to the neon fruit supermarket, " dreaming of your enumerations.
Her yere benimle gelirdi.
He went with me, like, everywhere.
Sonra tedavisini kesti. Bir de şu arkadaşı vardı, Benny.
But then he went off his medication, and he had this friend, Benny.
Nereye gidersek David ve Lenny vardı. Hastanedeki kız arkadaşı.
Everywhere we went, it was David and Lenny, his old female friend from the hospital.
Ama bunu bıraktığında...
But when he went off it...
Güvende olmam için diğer annem ve babamla yaşamak zorundayımdır. Evlâtlık olarak. Gizlice.
So instead, to keep me safe, I went to live with my other mom and dad... my adopted... in secret.
- Maskeli...
- When he went...
Tartışma esnasında hayatta kalan tek kişinin zamanda geriye gidip zaman çizgisini değiştirdiğini düşünüyorum.
In the moment of our altercation, I believe that lone survivor went back in time and altered the timeline.
Her yer yanıp kül olmuştu. Bunu bekliyormuş gibi o da oradaydı.
Whole place went up in smoke, and there she was, like she was just waiting for it.
Geçmişe gidip üç ay önce getirmiştim.
I went back, brought her here three months ago.
Yumurta avına çıkmıştım.
I went on an egg hunt.
Sonra her şey berbat oldu.
Then the whole world went to shit.
- İyi geçti.
- That went well.