Yaptığım bu tradutor Inglês
9,626 parallel translation
- Yaptığım bu değildi!
- at the same time? " - That's not what I did!
- Yaptığım bu değildi!
- That's not what I did!
Benim yaptığım bu.
That's what I do.
Çünkü yaptığım bu.
Because that's what I do.
Tercüme edersek, bu yaptığın siber sapığı bulmazı sağlayacak mı?
Uh, translated - - will that give us our cyber stalker?
Bu, en iyi yaptığım şeydir.
It is the thing that I am good at.
Bilmiyorum, Ama eğer ben haklıysam bu Lucifer, Hatırlıyor sen ve benim ona ne yaptığımızı.
I don't know, but if I'm right and this is Lucifer, he's gonna remember what you and I did to him.
Bu yüzden de sakın bana senin yaptığının benimkinden daha önemli olduğunu söyleme.
So don't tell me that what you're doing is more important than what I'm working on.
Teknik olarak yaptığımız şey yasadışı sayılabilir ki bu yüzden en can sıkıcı 11 avukatımızla çevrili durumdayım.
Technically what we're doing might be considered illegal, which is why I'm surrounded by 11 of our most annoying lawyers.
Dunlop Yatırım'daki bir bilgisayara girdi ve onları zayıf yaptığım için bunun benim suçum olduğunu söyledi. Bu saçmalık.
He broke into a server at Dunlop Investments and said it was my fault because I'd made them vulnerable, which was crap.
Bana bak, sinirlerim gergin diyorum ve yaptığımız bu muhabbet canımı sıkıyor. Ve bu bir mizahçının kitabı için çok tuhaf bir isim.
Okay, I am really on edge and this thing we're doin', I'm not happy about it, and that's a very odd title for a humorist's book.
Bu benim yaptığım.
That's what I did.
Beş, bu da seni oldukça güvenilmez yapar ve bunları tahrik olmak için, arabaya binip az önce yaptığımızı yapmak için yeterli bulduğum halde uzun vadede kesinlikle tipim değilsin.
Which makes you, five, pretty damn untrustworthy, and while I find that enough of a turn-on to get into this car and do what we just did, in the long run, definitely not my type.
Ashildr, madem bu konuşmaları yaptığımızı unutacağız dün gece burada, ölüm cezası vermeni gerektirecek neler yaşandı söyleyebilir misin?
Ashildr, given we're all going to forget this conversation anyway, perhaps you could tell us what happened here yesterday to necessitate a death sentence?
Bu yüzden şu anda yaptığımı yapıyorum.
That's why I'm doing what I'm doing.
Bu kadar klinik değerlendirme deneyimi olan tek aday sensin, ama bunun yaptığımız işle pek ilgisi yok.
Well, you're the only applicant with this much clinical evaluative experience, but it's not really relevant to what we do here.
Sen... bu kahrolası madalya yaptığım yanlışın daimi bir hatırlatıcısı.
You... this goddamn medal, is a constant reminder of what I did wrong.
Yaptığım şey bu.
That's what I do.
Alex, yıllardır yaptığımız bu uygulamayı çözen ilk acemi.
Alex is the first recruit in the years we've run this exercise to figure it out.
Yaptığım şey bu.
That's what I'm doing.
Keşke bu yılı, yaptığımız ve kaybettiğimiz her şeyi temizleyebilsek.
I wish we could wipe away this whole year... Everything we've done, everything we have lost.
Yaptığım şey bu değil.
It's not what I'm doing.
Bu yaptığınız tam olarak şaklabanlık iş arkadaşlarım.
This, my associates, is the very definition of "shenanigans."
Onda beni rahatsız eden bir şey var. Bu olduğunda ne yaptığımı biliyorsun.
Something about him bugs me, and you know what I like to do when that happens?
Erik'in ölümünden beri yaptığım her şeyi bu bölgeyi korumak için yaptım.
Everything I have done since Erik's death, I do to protect this shire.
Bu aramayı yaptığımda tarafımı seçtiğimi hatırla yeter.
You just remember when I come calling that I chose a side.
Bu şey de çocuklar gerçekten herhangi bir günde kendi görünüşleri hakkında doğal olarak endişeliler bu şekilde rutinleri bozulacak bazılarımızın güç bela sıkıca tutunduğumuz sadece üstlerini giydirip kapıdan çıktığımız ve kovulduğumuz ve öğlen yemeği yaptığımız, güneş kremi sürdüğümüz ve onları arabayı bindirdiğimiz ve burada onlarla zaman geçirdiğimiz bir rutinimiz vardı....... ve sonra sen, ve onlar, delice tuhaf bükülen saçları planladınız.
The thing is, kids are naturally anxious about their appearance just really on any given day, so to disrupt the routine, you know, a routine that some of us are barely hanging on to just to get them dressed and out the door and get the snack made and get the lunch made and get the sunscreen on and get them in the car and get them here on time, and then you, kind of, add this, um, lunatic wacky hair wrench into the works...
Eğer ne yaptığımıza gelirsek benim için tek önemli olan bu ortaklık yani sen gidersen ben de giderim.
When it comes to what we do, the only thing that matters to me is our partnership, so you go, I go.
Bu parlak beynin bu zamana kadar yaptığının kendini belaya sokmak olduğunu fark ettim sanırım.
I guess I just recognize that all that big brain has ever done is get you into trouble.
Bu savaşı gördüğümde eğitim yaptığım yere gidiyordum.
I was on the way to my training zone when I glimpsed this battle.
Eğer bu gezegende de tıpkı benim Ütopya'da yaptığım gibi hüküm sürersek başarısız makinalara asla bel bağlamak zorunda kalmayız.
If we ruled this planet like I did Utopia, we would never put faith in failed machinery.
Bu benim ev sahipliği yaptığım ilk partiydi.
In my defence, that's the first party I've ever hosted.
Bu yaptığım yanlışsa da, sizi sevdiğimden yaptım korkaklıktan değil.
And if that was wrong, then it was wrong out of love, not from cowardice.
Hayır, bilmiyorum. Yaptığımız şeyin amacı da bu zaten.
That's the whole point of what we're doing here.
Tıpkı bu anlaşma için yaptığımız gibi.
Because we do our homework, sir, just like we did our homework on this deal.
Yani siz bana karşı her zaman bu kadar dürüst davranmışken,... yaptığımı asla kanıtlayamayacağınız bir şekilde arkanızdan iş çevirdiğimi düşünmeniz çok ayıp doğrusu.
I mean, after you've been so aboveboard in all your dealings with me, to think that I would go behind your back and leak news of that meeting with no possible chance of it being linked back to me, that's really offensive.
Orada sana neler yaptığımı gördün bu kesinlikle yapmak istemediğim bir şeydi.
You saw what I did in there to you, and that was something I didn't want to do.
Hayır, bir tane daha yapana kadar yaptığım en güzel şey bu oldu.
No, it's the sweetest thing I've done until the next thing I do.
Burada en azından bin tane tecavüz tehdidi var sadece bir tek bu sitede bana, bir kadın ve siyahi olarak doğma küstahlığını yaptığım için kızgın olan insanlardan gelen.
I have... At least 1,000 threats of rape here, just on this one site, from guys who are mad that I had the audacity to be born female and black.
İşbirliği yaptığımı düşünmesini sağladım. ... biraz bilgi almak için bu fırsatı kullandım.
I let her think I was cooperating, used that as a cover to collect a little Intel.
Umarım tek yaptığımız bu olmaz.
Hopefully that's not all we're doing.
Yani, onu aldım, katıldığı bu gizli poker oyunlarında hep yaptığım gibi bana söylediği yere bıraktım.
So I took him, dropped him off where he told me to, like I always do at these underground poker games he plays in.
Yoksa geçmişte kızları toplamak için yaptığım bir çeşit yol muydu bu?
Or was that just some line I've been using to pick up girls?
Ne yaptığım beni ilgilendirir ama en iyisi bu.
What I'm doing is my business, but it's for the best.
Yaptığım her şeyi, bu geleceği yaşatmak için yaptım.
Everything I've done has been to keep that future alive.
Bu yaptığımız yalnızca lanet bir kıyamet zamanında doğru olurdu.
Only in a messed up apocalypse was that the right thing to do.
Bu yaptığımız konsey işine darbe vuruyor.
This sure beats normal council business.
Bu kez, tam olarak nerede hata yaptığımı biliyorum.
This time, I absolutely know where I went wrong.
Anlaşmaya varacaktım ama Rachel bu avukatın geçmişte birçok şirketlere şantaj yaptığını öğrendi,... o yüzden tek seçeneğimiz karşı dava açmaktı.
I was gonna settle, but then Rachel found out their lawyer has history of blackmailing companies so our only option was to counter-sue.
Yaptığımız anlaşma bu.
This is the deal we made.
MERKEZ ADALET SARAYI, ADALET YOLU NO : 700, 5 MART 2015 Zabıtlar gösteriyor ki, bu hakimlik yaptığım en salakça dava.
Let the record show, this is the single dumbest case I've ever adjudicated.