Yaziyordu tradutor Inglês
39 parallel translation
Gazetede söyle yaziyordu "Kizilderililer dayanmak için söz verdiler."
And the newspaper said "Indians Vow to Endeavor to Persevere."
Çinli misafirlerin kullanacagi yemek çubuklarinin paketlerinde... okunakli bir sekilde "Tayvan Mali" yaziyordu.
When they unwrapped the chopsticks to be used by the Chinese guests the packages were clearly stamped "Made in Taiwan."
Gece trenleri, hava akinlari, serpinti barinaklari, gündelik hayatta tavaf edilen küçük savas parçaciklari, diye yaziyordu.
night trains, air raids, fallout shelters, small fragments of war enshrined in everyday life.
Gün dogarken Tokyo'dayiz, diye yaziyordu.
At dawn we'll be in Tokyo.
Bijagós adalarinda, genç kizlarin nisanlilarini seçtigini yaziyordu.
He wrote me that in the Bijagós Islands it's the young girls who choose their fiancées.
Tokyo banliyölerinde kediler için takdis edilmis bir tapinak oldugunu yaziyordu.
He wrote me that in the suburbs of Tokyo there is a temple consecrated to cats.
Hayatimi, hatirlamanin islevini anlamaya çalisarak geçirmis olacagim, diye yaziyordu,... unutmanin zitti degil de, sanki astari olan.
He wrote me : I will have spent my life trying to understand the function of remembering, which is not the opposite of forgetting, but rather its lining.
söyle yaziyordu : Sahel, yalnizca çok geç kalindiginda gösterilenden ibaret degil ; ... çorakligin, tekneye sizan su gibi, girdigi topraklar.
He used to write to me : the Sahel is not only what is shown of it when it is too late it's a land that drought seeps into like water into a leaking boat.
söyle yaziyordu :
He wrote me :
Japonlarin sirri - Lévi-Strauss'un seylerin çarpiciligi dedigi seylerle bir olma, onlarin içine girme, bir anligina onlar olma yetilerini çagiriyor, diye yaziyordu.
He wrote me that the Japanese secret — what Lévi-Strauss had called the poignancy of things — implied the faculty of communion with things, of entering into them, of being them for a moment.
Gine-Bissau görüntülerine Cape Verde adalarindan bir müzigin eslik etmesi gerektigini yaziyordu.
He wrote me that the pictures of Guinea-Bissau ought to be accompanied by music from the Cape Verde islands.
– Bay Akao ise odak noktalari, diye yaziyordu.
— Mr. Akao is their focal point.
söyle yaziyordu : "Dalgalarla ve firtinalarla dolu büyük bir nehrin ucundayiz sanki onu geçmeye çalisip bogulan insanlarla birlikte... ancak baska çareleri yok, karsi tarafa geçmek zorundalar."
He wrote : "It's as though we were at the edge of a great river full of waves and storms, with people who are trying to cross it and drown, but they have no other way out, they must get to the other side."
Miguel Torga, söyle yaziyordu :
Miguel Torga, who had struggled all his life against the dictatorship wrote :
Ryoji Uebara son saké'sini içmeden yaziyordu :
Before drinking his last cup of saké Ryoji Uebara had written :
Seraplari anladim, diye yaziyordu.
He wrote me : I've understood the visions.
Japonya'dan yaziyordu.
He writes me from Japan.
Afrika'dan yaziyordu.
He writes me from Africa.
Praia'da, pazarci kadinin yüzündeki bakisi simdi animsayabildigini yaziyordu, hani bir film karesince süren...
He writes that he can now summon up the look on the face of the market lady of Praia that had lasted only the length of a film frame.
Alman sinemasi icin yaziyordu yine, elcilikteki beraber gunlerimizden dolayi, bana da yorumlarimi sordu.
He was writing on German cinema again, and he asked me for my comments, because of... our days together at the embassy.
Senaryoda bir masada oturacagim yaziyordu.
The script says I'm sitting at a table.
Arabanin plakasinda, Kaliforniya yaziyordu.
uh-huh. the cense on the car. it says california.
Mektupta Filistinde Yahudi toplumuna verilecek ulusal bir yer konusuna Ingilizler tarafindan olumlu bakilabilecegini ve gerçeklesmesi için ellerinden ne geliyorsa yapilabilecegi yaziyordu
The Balfour Declaration said the British would "view with favour the establishment in Palestine " of a national home for the Jewish people, and use their best endeavours to make it happen. "
Ayrica açik bir sekilde "Filistindeki Yahudi olmayan halklarin, varolan sivil ve dini haklarinin hiçbir kosul gözetmeksizin ayni kalacagini, yada bu haklardan ve politik statülerden baska bir ülkedeki Yahudilerinde yararlanabilecegi" yaziyordu.
It also said it was clearly understood that "nothing shall be done " which may prejudice the civil and religious rights of existing non-Jewish communities in Palestine, "or the rights and political status enjoyed by Jews in any other country."
Mart 1943'te söyle yaziyordu : " hava degisimiyle kendimi toplamam için talimat aldim.
In March 1943 he wrote : I have received instructions to take sick leave and get myself back into shape.
- Fakat ona mektuplar yaziyordu?
- But she's writing him letters?
Gecen gun bir sans kurabiyesi actim, soyle yaziyordu :
I opened a fortune cookie the other day, it said,
Sen hayatimda icinde bulunmaktan hosnut oldugum yeni bir sayfa actin gibi seyler yaziyordu.
I mean, they were like you've opened up a new chapter in my life where I am content just being.
bu velet gene ayagima dolaniyor benim kahraman olarak donecegim yaziyordu buda onlarla dovusecegiz demek oluyor.
It's time I stood up to that brat! It would've said lfwe're meant to fight them.
- biliyormusun orada baska ne yaziyordu?
- Know what else was written there?
Elime Dr. Banks tarafindan imzalanmis bir kitap geçti. Üzerinde hayatinin kontrolünü geri almak hakkinda bir seyler yaziyordu.
I came across this signed book by Dr. Banks with some quote about taking back control of her life.
- Kuponlari yaziyordu.
- She's writing the coupons.
OKUDUGUM'EMAiL'i HEPiNiZ OKUDUNUZ. "ZOMBiLER" YAZIYORDU.
You all read the same email I did, and it said "zombies."
- Ne yaziyordu?
What did it say?
"Küçük arabalar için" yaziyordu ve biz minivan kullaniyorduk. Yani...
It was marked "compact" and... and we're driving a minivan, so...
- Lanetle ilgili bir sey yaziyordu, değil mi?
There was something about a curse in there, was it there? Was it there?
Happy Days icin de kurabiye fali icin de yaziyordu.
Yeah, he wrote for Happy Days and fortune cookies.
Tokyo denen o bestede, elektronik yedek parçalarin... – bazi düsük bel pantolonlarin mücevheri olarak - satildigi tezgahlarda bile... söyle yaziyordu :
He wrote me :