Yok canım tradutor Inglês
7,007 parallel translation
- Yok canım.
- No. No, no, no.
Yok canım. Hoş şarkı.
Lovely song.
- Yok canım.
- No.
Yok canım.
No way.
Yok canım. Birkaç saat böyle takılalım sonra sürpriz yapıp söylersin.
Nah, why don't we just hang out for a couple hours, and you can just surprise me later.
- Yok canım, ele geçirilmişti.
Oh, no. Of course he was.
- Bir şey yok canım.
It's all right, honey.
Yok canım...
No way...
- Yok canım, harika.
Yeah. It's great.
- Yok canım!
- What?
Yok canım, ben giderim.
No, I could use the walk.
- Yok canım.
- Surely not.
- Gülme bak. - Yok canım.
- Don't laugh.
Yok canım öyle demek...
No. I mean, that's- -
Yok canım. Kötü de o kadar kötü değil.
Nah, it's bad, but it's not that bad.
Yok canım... Ne?
That's not--what?
Yok canım, yok.
Oh, no, no, no, no.
Yok canım.
Never.
Yok canım, söyleyemem.
No. No. Oh, I couldn't.
Yok canım.
Nope.
Fazla konuşamayacağım, ama gerekte yok.
I can't say much, but I don't need to.
Anladığım kadarıyla üstünde yürütülen herhangi bir çalışma yok. Bu garip çünkü...
And as far as I can tell, nobody has developed on it, which is strange because...
Şimdiye kadar hiç koşmuşluğum da yok ama canım isteseydi bile bu süt dolu güğümler gözlerimi morartırdı.
Not that I even went for a run, but if I wanted to, these milk jugs will give me black eyes.
Kendi gözünle görmen için seni oraya götüreceğim ama şu an buna vaktimiz yok.
I'm gonna take you up there so you can see it with your own eyes. - But we don't have time for that now.
İyiyim, şikayet edecek bir şeyim yok.
I'm all right. I can't complain. Who'd fucking listen?
Yapacağım başka birşey yok.
I can't do anything.
'Geçmişi geri getirme gibi bir şansım yok.' 'Ama acısını paylaşabilirim.'
'I can't bring back the time that's passed...''... but I can share the pain.'
Bugün söyleyebilirsin, ben gidiyorum ve etrafta hiç kimse yok.
You can tell me today... I'm leaving and there's nobody around.
Tarım için 170 dönüm hibe edebilirim. Ama viski yapmak, silah satmak, tütün kaçakçılığı ya da adam kaçakçılığı yapmak yok.
I can grant 170 acres for farming, but no whiskey brewing, gun running, tobacco smuggling, or frontier riff-raffing.
Ben bir tesisatçı ihtiyacım yok, ama sen bana muslukçu anahtarı alabilirim?
I don't need a plumber, but can you get me the plumber's wrench?
Ama korumanıza ihtiyacımız yok, emin olabilirsiniz.
I can assure you we don't need your protection.
- Görebildiğim kadarıyla bir kazancımız yok.
- Not that I can see. - You certain?
Ama eğer halkımı bir yabancının savaşına neden gönüllü yazdırmadığımı anlayamıyorsan açıklamanın bir anlamı yok.
But if you can't understand why I won't enlist my people in a foreigner's war, there's no point explaining.
Silahın bile yok ki, bu da hayrına. Yoksa tıkardım Amerikan kıçını Meksika kodesine. Ne bok yersen ye, vız gelir tırıs giderdi.
And... you don't even have a gun, which is a good thing, or else I'd stick your yanqui ass in a Mexican prison where you can eat shit for all I care.
Onlara gidip tek kelime etmeme gibi bir şansım yok.
I don't think I can just go back to them and say nothing.
- Gerçekten size bilgi vermeye yetkim yok.
I'm really not allowed to give you information... But just can...
Yok bir şey canım.
You're alright, darling.
Dün gece aptallık edip tek başıma izledim ama bunun bende olduğunu bilen yok, tamam mı?
Made the mistake of watching this alone last night, but nobody can know I have this, okay?
Zaten yarın ayrılıyorum canını sıkmana gerek yok.
I'm leaving tomorrow, don't even worry about it.
Yarın Jim Hobart ile toplantımız var, iptal etme şansımız yok.
We're meeting with Jim Hobart tomorrow and we can't cancel.
Kendine sıkmak için bir silah var mı yok mu bakabilirsin. Sana bir kuruş maliyeti olmaz.
So you can check out a gun... shoot yourself right there.
Özür dilerim ama ağaçtaki adamın bir daha ölecek hali yok.
Now, I'm sorry, but your man in the tree can't get any more dead than he is!
Sana teklif filan ederlerse,... "Mayom yok, yüzemem!" diyeceksin. Tamam mı?
And if one day the ask you to swim in this pool you'll say "I have no bathing suit, I can't." Understand?
Yok canım.
No.
Yok canım.
Oh, you don't say.
Sizden kral arkadaşım yok. Beni uçuruma yuvarlanmaktan kurtardınız. Taraf tutamam.
You are my two all-time best friends, and you brought me back from the brink, so I can't choose sides.
Gerek yok. Kendim halledebilecek miyim diye bir bakacağım.
I'm gonna see if I can handle this one by myself.
Annenin canını yaktığımı bana anlatmana gerek yok.
You don't have to point out to me that I hurt your mother!
- Yok canım, daha çok saç bakım malzemeleri ve iç çamaşırlar birkaç tane de kitap vardı. - Buna gerek yoktu.
You didn't need to do this.
- Hayır, söylemek istediğim bütün bu yaşananların canını sıktığına eminim ama sırf Hayatın 4 Gücü hedeflerine ulaşmakta sana uygun değil diye bunu kendine bahane edip hedeflerinden vazgeçmene gerek yok.
- No, that's what I'm saying. I'm sure this whole experience has soured you on us, but... you know, and just because Power 4 Life wasn't the right fit for you in helping you achieve your goals doesn't mean you should use that as an excuse to, you know, to give up on those goals.
Chester'ın içli-dışlı olduğu bir sürü kız yok mu zaten, canım?
Girl, don't he have a lot of girls that he been messing with, girl?
canım 2922
canim 19
canım benim 155
canımın içi 23
canım kızım 16
canım arkadaşım 16
canım istemiyor 59
canım acıyor 40
canım yanıyor 88
canımı sıkma 19
canim 19
canım benim 155
canımın içi 23
canım kızım 16
canım arkadaşım 16
canım istemiyor 59
canım acıyor 40
canım yanıyor 88
canımı sıkma 19