Yüz yüze tradutor Inglês
3,325 parallel translation
Olanları ona yüz yüze anlatmak için evine gittim.
I went to Phil to tell him face-to-face.
Onunla sadece bu riske değecek konularda yüz yüze görüşürsünüz.
You only get together when face-to-face contact is worth the risk of getting killed.
Sizinle yüz yüze konuşmak çok zor.
Hard to get face-to-face time with you.
Mekanlarına girip o pisliklerle yüz yüze geldiğimizde sen altıda poziyonunu alıyorsun.
You bring that attitude at six o'clock when we're all up in their grill, when we're face to face with these bastards.
Benim hakkımda sorular sorduğunu duydum ondan zaman ayırıp yüz yüze buluşalım dedim.
I heard you were asking questions about me, so... I figured I'd save you some time and catch up face-to-face.
Sana para veremeyeceğimizi yüz yüze söylemeye geldik.
We just came to tell you in person that we can't give you any money.
Müvekkilinizle görüşeceğim. Sadece onunla ve yüz yüze görüşeceğiz.
I will see your client... but only him and only face-to-face.
Bennett'e görüşmenin yüz yüze olması gerektiğini söyledim.
I told Bennett the meeting had to be face-to-face.
Müvekkilinizle görüşeceğim ama sadece onunla ve yüz yüze.
I will see your client, but only him, and only face-to-face.
Onunla yüz yüze görüşmek istediğini söyledin mi?
Did you hold out for a meeting in person?
Yüz yüze hallet bunu.
Do it, face-to-face.
Ama dün ona Brody'le yüz yüze konuşmasını söyledim.
But I told him yesterday that he should really talk to Brody in person.
Akbari'nin isteği doğrultusunda yüz yüze bir görüşme olacağını varsayıyoruz.
We're expecting a personal encounter, initiated by Akbari.
- İlk seferimiz olduğu için, bu işi yüz yüze halletmemizin daha iyi olacağını düşündüm.
Ah, I thought it would be nice doing this in person you know, seeing it's the first time and all.
Aramadığım için kızgınsın biliyorum o yüzden yüz yüze özür dilemek istedim.
I know you're upset that I didn't call, so I just wanted to apologize in person.
Galiba arada bir yüz yüze sohbet etmiyorsunuz.
I'm guessing you guys haven't had an actual face to face conversation in some time?
Yeni işim ajanslarla yüz yüze görüşmemi gerektiriyor.
My new job has me face-to-face with ad agencies.
Yüz yüze konuşmak istiyorum.
Can we discuss this in person?
Genç adam doğal olarak bu acımasız durum karşısında çok kırılmış ve yer altındaki ıssız bir otoparkta duygularıyla yüz yüze gelmiş.
And the young man was understandably upset by this cruel rejection, so confronted the object of his desires in a deserted underground car park.
Yüz yüze konuşmak buraya kadarmış.
So much for a face-to-face.
Bugün tehlikeyle yüz yüze gelip zaferle ayrıldık, Anthony.
Today we met danger head-on, Anthony, and emerged victorious.
Sonunda seninle yüz yüze geldik.
Face-to-face with you at last.
Louis seninle yüz yüze görüşmeye çalıştım sana not bıraktım sesli mesaj bıraktım...
Louis, as I have been trying to tell you in person, and in the note I left, and in your voice mail,
Konuşacak yarım kalan bir işimiz var ve yüz yüze konuşmak iyi olur diye düşündüm.
Well, we have some unfinished business to discuss, and I thought it best to do it in person.
Eğer onlarla yüz yüze gelemiyorsak ifadeleri kabul edilemez demektir.
If we can't confront them, then their statements are inadmissible.
Gidip onunla yüz yüze olmanı istiyorum.
I want you to go to his face.
Yüz yüze olup ne yapmamı istiyorsun?
And do what?
- Adayla yarım saat yüz yüze görüşmek istiyorum.
I'd like a half hour face-to-face with the candidate. - Me, too.
Suçuyla yüz yüze geldiğinde, Wickham itiraf etti.
When confronted with the misdeed, Wickham confessed.
Yüz yüze görüşeceğimizi sanmıştım.
I thought we were gonna have a face-to-face.
Biz de oraya gidip yardım bulabiliriz, hatta onlarla yüz yüze konuşabiliriz dedik.
So we're like, well, let's go there, maybe we can get some help, actually talk to these guys face-to-face.
- Teo onunla yüz yüze görüşmüş mü hiç?
Has Teo ever met her in person?
- Yüz yüze konuşmak gerek yani.
That's not gonna work. Just go over in person.
Günün birinde kendi iblislerinle yüz yüze gelebilirsin... ve işe yarayabilirler.
One day you might have to face down your own demons... and they might come in handy.
Önümüzdeki birkaç gün içinde iş verimliliğinizi değerlendirmek için hepinizle yüz yüze bir görüşme yapacağım. Bazı egolar hasar görecek.
Over the next few days, I'll be meeting with each of you one-on-one to fully evaluate your job efficiency, and some egos are gonna get bruised.
Yüz yüze tanışmak ister misin?
I want to meet face to face.
Tüm bunları söylemek için seni aramak istedim.. .. ama telefondan bıktım, mesaj da yazmam.. .. bu yüzden, yüz yüze konuşarak söylemek istedim.
I wanted to call you and tell you this, but I'm sick of the phone and I'm not gonna text, so I wanted to say it face to face.
Böyle bir anda uğradığım için üzgünüm sadece uğrayıp yüz yüze yapsak daha iyi olur diye düşündüm.
Look, I'm-I'm sorry that I, uh, dropped by like this, but I just needed to talk to you and thought it was better if I did it in person.
Yüz yüze görüştüğümüze sevindim, doktor.
Nice to meet you in person, doctor.
Sonunda yüz yüze tanıştığımıza sevindim.
So nice to finally put a face to a name.
Artık yüz yüze bakmıyor olabiliriz ama senin için her zaman burada olacağım.
We may no longer see eye-to-eye, but I'll always be here for you.
Ve sanıyorum ki iş teklifini yüz yüze reddedecek kadar da üstün biri?
And I assume he also has the class to decline a job in person?
Üzgünüm, yüz yüze görüsmemizin bir telefon çagrisindan daha iyi olacagini düsündüm.
I'm sorry, I thought a face-to-face would be better than another phone call.
Tamam, eve git, yüz yüze konuş.
All right, go home, talk to her in person.
Konuşuruz, yüz yüze tanışırız.
And talk, you know in person.
Artık yüz yüze tanışmak istemez misin?
Wouldn't you like to meet in person?
Birçoğunuzla ilk defa yüz yüze tanışma fırsatını elde ettiğim için çok mutluyum...
So happy to get to meet many of you in person for the first time, and...
Bize sakın Ölümle Yüz yüze Gelmek filmi gibi bir şey yaşatayım deme.
Just don't show us any goddamn Faces of Death shit right now.
Bunu yüz yüze yapacak cesaretin yok muydu?
You couldn't have the courtesy to do it in person?
Herhalde bu özel, yüz yüze görüşmemiz evet demek oluyor.
So I'm guessing this special, in-person visit means yes.
Bu adam burada çalıştığımı biliyor yüz-yüze iş yapmayı tercih eder gibi görünüyor.
This guy knows I work here, and he seems to prefer doing business face-to-face.