English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Ş ] / Şanslıydın

Şanslıydın tradutor Inglês

549 parallel translation
Şanslıydınız...
You got lucky...
Şimdiye kadar şanslıydın.
You've had such luck so far.
Şanslıydın.
- You were lucky.
- Şanslıydın.
- You were lucky.
- Umarım bu geceden daha şanslıydınız.
- I hope you were luckier than tonight.
olurdun. Şanslıydın.
If you'd taken one step farther down, you would have been.
Şanslıydın.
You were lucky.
Bugün şanslıydın.
You were lucky today.
- Şanslıydın Karl.
- You've been lucky, Karl.
Sen şanslıydın.
You were just lucky.
Bu sefer şanslıydın.
You were fortunate once.
" Sen her zaman şanslıydın ve ben sana hep imrendim.
" You always were lucky and I envy you.
Ve sen, gelini öptüğün için şanslıydın, yoksa kurşunu kafana yiyecektin.
And you, you're lucky you kissed the bride, or else my bullet'd be in your head!
- Sadece şanslıydın, yoksa...
- You were just lucky, otherwise...
Şu ana kadar şanslıydın.
You were lucky so far.
Şanslıydın.
You've been lucky.
Çok şanslıydın Tubal.
You were very lucky, Tubal.
Siz ikiniz baştan beri çok şanslıydınız.
You two were fortunate from the beginning.
Şimdiye kadar çok şanslıydın Morgan.
You've been lucky so far, Morgan.
Şanslıydın.
So you were lucky.
Kabul edelim, burada olduğun için şanslıydın.
Let's face it, you're lucky to be here.
Sadece şanslıydın.
You just got lucky.
Çünkü şanslıydın.
because you have been lucky.
Şanslıydınız!
You were lucky!
Geçen sefer şanslıydın!
You were lucky last time
Bence son olayda şanslıydınız.
I think you were lucky the last time.
Belki de sen daha şanslıydın?
Maybe you had better luck?
- Hep şanslıydınız değil mi yüzbaşı?
- You always was lucky, eh, sergeant?
Bu sefer şanslıydınız.
You're lucky this time.
Şanslıydın. O şekilde hazırlıksız yakalanmana şaşırdım.
You got lucky. I'm surprised you could be caught off guard that way.
- Chickamauga'da şanslıydınız değil mi?
Were you, by chance, at Chickamauga?
Şu ana kadar şanslıydın ama daha son kozumu kullanmadım.
You've been lucky so far, but I haven't tried yet.
Sana burdan gitmeni öneririm civarda olduğum için şanslıydın ama gelecek sefer o kadar şanslı olmayabilirsin
You're lucky that I'm around You might not be so lucky next time
Aynı onun gibi. Sen şanslıydın, yabancı.
You were fortunate, stranger.
- Bu sefer şanslıydın.
- You got lucky once. That's not enough.
Fakat bilirsiniz, siz çok şanslıydınız, kaza konusunda demek istiyorum.
But you know, you were very lucky, I mean with that accident.
Çok şanslıydın dostum.
You've been lucky, friend.
Sen şanslıydın, Huw.
You've been lucky, Huw.
Acı çektiğin bitkinlik dolu günleri yatakta geçirdiğin için şanslıydın.
Lucky to suffer, and lucky to spend these weary months in bed.
Belki de bir reform hükümetinin şehri devralıp çark politikacılarını yerinden ettiği ve şehir planlamasına yeni bir hız getirdiği yaşamının son döneminde çoğu papazdan daha şanslıydı.
Maybe he was luckier than most pastors... for late in life a reform government took over the city... ousting the machine politicians and bringing fresh impetus to city planning.
Her şeyi buraya getirmekte haklıydın. Çok şanslısın.
You were lucky to find this
Dün akşam çok şanslıydın, Sefton.
You got off lucky last night, Sefton.
Belki de aylıklı çalışan birinin hayatının nasıl olduğunu bilmediği için çok şanslıydı.
Maybe he was lucky never knowing what a salaried worker's life is like.
Senin durumunda biz şanslıydık. Er Ackerman'ın davranışlarının sebepleriyle ilgili Araştırmayı yeni bitirdim.
I've just completed an investigation of the reasons for Private Ackerman's behaviour.
Haklıydın, bu senin şanslı günün.
You were right, it's your lucky day.
Diğerlerinin aksine kahramanımız çocuğun gerçek babasını zamanında öğrenecek kadar şanslıydı.
Our hero, unlike many other men, was fortunate enough to discover the father of his child in time.
Yeah, Şanslıydım.Burda dışarıda bir içki alırmıydınız?
Yeah, I was lucky. Would you like a drink out here?
Sanırsınız ki marangoz işler yolunda gittiği için şanslıydı- - sadece o bankaya gittiği için şanslıydı.
Sure, you think that carpenter was lucky the way things work out... that he was lucky to go in just that bank.
40 şanslı kişiden bir tanesi Farlan'ın karısıydı.
Fardan's wife was one of the lucky 40.
Bizim köyümüz, şanslıydı, çünkü biz, bazı yiyecek stoklarını sakladık, bu yüzden kış boyunca, yaşamayı bir şekilde başardık.
Our village was lucky, because we had kept some food reserves so we managed to live through the winter somehow.
Bu yeni dünyada çocuklarımızın sahip olamayacağı güzel bir çocukluğumuz olduğu için şanslıydık.
That we were lucky to have a childhood our kids may not. In this new world where you're old at 17.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]