Şanslı mı tradutor Inglês
8,093 parallel translation
Oradan sağ salim çıktığım için şanslıyım.
Lucky I made it out of there alive.
Eğer şanslıysam sizin davalarınızdan birinde görev alabilirim.
Well, maybe if I'm lucky, I'll be assigned to one of the cases you're arguing.
Bence oğlunuzla birlikte olduğum için dünyanın en şanslı adamıyım.
Uh, well, I think I'm the luckiest man in the world to be with your son.
Ne kadar çok savaşçımız olursa o kadar şanslı oluruz!
The more fighters we have the better our chances!
Çok şanslıyım ki iyi çalıştım, yoksa gerçekten korkabilirdim.
It's fortunate I trained so hard, or I might actually be scared.
Bir tarikat bulmadan beni bulduğun için şanslıyım.
Really, I'm lucky you found me before a cult did.
Kendimi tekrar bu duruma sokamazdım ama onu tanıdığım için gerçekten şanslıyım çünkü bence o gerçekten çok özel bir hatun.
And I wouldn't... I wouldn't let myself get into that situation again, you know, but... I'm really thankful that I got to know her'cause I think she's a really... she's a really special chick, you know.
- Evet. Bunu bulduğum için sanşlıyım.
Well, I'm glad I caught this.
Ne kadar da şanslıyım.
Aren't I the lucky one.
Şanslıydım.
I was fortunate.
Bunu düşündüğüm zaman, Anne ve babam evliydiler Çoğu arkadaşımın ailesinin evli olduğundan çok daha uzun bir süre, O yüzden çok da şanslıyım aslında.
When I think about it, my parents have been married for way longer than most of my friends'parents, so in that way I'm actually really lucky.
- Onlar gibi olmadığım için şanslısın.
Luckily for you, I'm not one of those niggas. Oh, really?
Çok şanslı bir kadınmışım gibi hissettim.
I felt like I was a very lucky woman.
- Hayır, şanslı değilim.
No, I'm not lucky.
Ayrıcalıklıyım, şanslı değil.
Privileged, not lucky.
Yürüdüğüm için şanslıyım sanırım.
Probably lucky I can even walk.
Tanıdığım en şanslı insanlar be.
They're the luckiest damn people I ever met.
Ve seni hapse attırmadığım için kendini şanslı saymalısın.
Nine months? I haven't thrown you in jail.
Eğer şanslıysan, sana fıstıklarımdan tattırırım.
And if you're lucky, I'll let you taste my nuts.
Hayatta kaldığım için şanslıyım.
I am lucky to be alive.
Onu da asmadığım için şanslıydı.
She was lucky I didn't hang her, too.
Hayatımda yeni bir sayfa açtığım için şanslı hissediyorum. Tıpkı Lemon gibi.
I just feel lucky to start a whole new chapter in my life.
Şanslı hanım yine vurdu!
Lady Luck has struck again.
Şanslıyım.
I'm lucky.
Dansky ile benim, birlikte yaptığımız ilk iş gizli bir değiş tokuştu. Buranın şanslı yeri olduğunu düşünüyor.
Dansky and I... our first mission together, this was the dead drop, so she thinks it's her lucky charm.
Yufka yürekli olduğum için şanslısın.
You're lucky I'm a pushover.
Bana göz kulak olduğun için çok şanslıyım.
I'm so lucky to have you looking out for me.
Ne şanslıyım!
Well, lucky me.
Sana sahip olduğum için şanslıyım.
I know I'm lucky to have you.
Tek gece kapabildiğim için şanslıyım.
I was lucky to get one. [Chuckles]
- Seni çöpten çıkaran şanslı kız.
I'm the lucky girl who pulled you out of the garbage.
Şanslı numaralarımı öğrenmek ister misin?
Do You Want To Know My Lucky Numbers?
Hafta boyunca yetecek ilacımız varsa şanslıyız.
We're lucky we have enough medicine to get us through the week.
Ne şanslı adamım?
How lucky am I?
Herkesin söylediği gibi, seninle evli olduğum için çok şanslıyım.
I'm very lucky to be married to you. Everyone says so.
Çok şanslı bir kadınım.
I'm a very lucky woman.
Şanslısın ki bıçağım yoktu.
You're lucky I didn't have a knife.
Düştüğün yerin yüksekliğine bakarak çok şanslı olduğumuzu söyleyebilirim.
From the height you fell from, I'm gonna count ourselves lucky.
- Çok şanslıyım.
- I'm very lucky.
Hızlıydım... ve şanslı.
I was fast... And lucky.
Ne zaman hastanede uyansam ve biri bana hayatta olduğum için şanslı olduğumu söylese, bir tane daha alıyorum.
Every time I wake up in hospital and someone tells me I'm lucky to be alive, I get another one.
Onlara... Teşekkür ederim. Bu tıbbi soykırımın tam ortasında, şehirdeki en şanslı emlak satıcısı olduklarını söyleyin.
Tell them that in... thank you... in the middle of this medical holocaust, they're the luckiest real estate sellers in the city.
Resifin dibinde götüne zıpkın yemediğin için şanslısın.
I'm surprised you're not at the bottom of a reef with a harpoon up your ass.
Yanımızda olduğu için çok şanslıyız.
We're lucky to have him.
Eğer şanslıysam.
If I'm lucky.
Eğer şanslıysam, o zaman o duvarın üzerinde bir yerinde olurum,... inanılmaz derecede dar,... parıldayan altın şortu giymiş halimle.
If I'm real lucky, then I'll always be on it somewhere, wearing incredibly tight, sparkly gold shorts.
Sanırım seninle birlikte birkaç ay geçirecek kadar şanslıydım, değil mi?
( Sighs ) Well... guess I was lucky enough to get a couple of months in with you, huh?
Şanslıyım.
Lucky me.
Ama, ev hapsi ve toplum hizmeti öneriyor, bu yüzden de sanırım şanslıyım.
But, yeah, she's recommending house arrest and community service, so, yeah, I guess I'm lucky.
Sen ve Blaine, Lima'ya taşınırken, eski Glee Kulübü'ne öğretmen olduğunuzda delirdiğinizi düşündüm ama bu kararı verdiğiniz için çok şanslıyım.
When I first heard that you and Blaine were moving back to Lima to teach your old glee clubs, I thought you were crazy, but I'm so lucky you made the decision that you did.
Şanslıydım,... çünkü orada küçük bir inek vardı seni yalayarak temizledi ve seni yerde bulduğum bir sandviç kağıdına sardım.
And I was very lucky,'cause there was a little cow over here and he helped lick you clean, and I swaddled you in a Mr. Submarine wrapper that I found on the ground and I carried you back to the car,