Belediye başkanı tradutor Espanhol
4,307 parallel translation
Teşekkür ederim, sayın belediye başkanı.
Gracias, Señor Alcalde.
Ya belediye başkanı seçildiğin gün?
¿ Y el día en que te eligieron alcalde?
Bu şehrin belediye başkanı benim.
Soy el alcalde de esta ciudad.
Belediye başkanı, Bay Claybourne'un bir alkolik olduğunu iddia ediyor.
El alcalde afirma que el señor Claybourne es un alcohólico.
Bay Wyatt jüri üyelerimle gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde bu konu hakkında kızının ve belediye başkanının gizliliği tercih edeceğini bildirmiş.
El Sr. Wyatt hizo una llamada a mi despacho, diciendo que su hija y el alcalde preferirían privacidad en este asunto.
Juliette, gitmek zorunda... Sayın belediye başkanı, Dashell Brinks hatta.
Juliette, no tienes que... Señor Alcalde,
Alışveriş merkezi belediye başkanı için umutsuz bir girişimdi.
El centro comercial era un imposible para el alcalde.
Ve sonra Newport News belediye başkanı ile akşam yemeğiniz var.
Y luego está la cena de esta noche con el alcalde de Newport News.
- Belediye başkanı basın toplantısı yapmıyacak.
El alcalde no va a dar una rueda de prensa.
Chicago'da belediye başkanına yardım ediyordum.
Estaba cubriendo una elección de alcalde en Chicago.
Belediye başkanı Poole için dua ederiz.
Rezaré por el Alcalde Poole.
Belediye Başkanı Poole?
¿ Señor Poole?
Ama bugün seni ve çeteni New York şehrinin tarihindeki ikinci siyah belediye başkanına yapılan suikast girişimine bağlayabilirsem, bu da bir şekilde hapisteki "kardeşlerin" kulağına giderse sence hayatı hangi pozisyonda geçirirsin?
Pero hoy, si logro conectarte a ti y tu banda a la tentativa de homicidio de, qué, el segundo Alcalde negro en la historia de la ciudad de New York, cuando el rumor circule en la prisión entre los hermanos, de que tu banda baleó al Alcalde, ¿ en qué posición crees que te dejará eso?
Carter'ın durumunun ne olduğunu daha iyi bir şekilde anlayana dek sizin makamınızda olan insan belediye başkanı vekili olur.
Bueno, hasta que tengamos una idea clara de cómo se desarrolla la prognosis de Carter, el Defensor del Pueblo actúa como el Alcalde en Funciones.
Emniyet müdürü de belediye başkanına bağlıdır.
Y el Comisionado de Policía a satisfacción del Alcalde. Sí.
Bir muhabir, ilk kez "Yarım saattir belediye başkanı olan bir kadından emir almak nasıl bir şey?" diye sorduğu zaman...
Y cuando el primer periodista le pregunte, "¿ Qué se siente recibir órdenes de una mujer que ha sido Alcalde por toda una media hora completa?"
New York'lulara hizmet ettiğimi ve belediye başkanı bunu uygun bulduğu sürece ona bağlı çalıştığımı söyleyeceğim.
Que sirvo al pueblo de la ciudad de New York y también lo hago a satisfacción de la Alcalde, por tanto tiempo como él o ella permanezca.
Belediye başkanının bir isteği var.
Y ella tiene una solicitud : hacer lo que sea.
Ama belediye başkanı vurulduğu sırada hepsi kesilmiş.
Ahora, el patrón fue recogido otra vez anoche, pero murió alrededor del momento en que el Alcalde fue baleado.
Belediye başkanının vurulması yüzünden işleri bölündü.
¿ La agenda quedó interrumpida por el pequeño alboroto con el Alcade?
Kitapta, belediye başkanına suikast girişimi bölümü yok.
No hay capítulo en el manual sobre una tentativa de asesinato de un Alcalde.
Belediye Başkanı Poole'un katkılarıyla.
Cortesía del Alcalde Carter Poole.
Polis Memuru Vincent Cruz'un cinayeti Belediye Başkanı Poole'a karşı cinayet girişimi uyuşturucu bulundurmak ve satmak çete kurmak ve haraç almak ve başka ağır suçlamalarla... Bitterman'ı olduğu gibi taramıştır. Los Lordes çetesinin 47 üyesini tutuklamışlardır.
posesión de narcóticos con intención de distribuir, asociación ilícita y crimen organizado y un número de otros cargos importantes... dirigieron un barrido del Proyecto Residencial Bitterman y arrestaron a 47 miembros y asociados de la organización criminal Los Lordes,
Fakat bu tepetaklak olmuş dünyada bir parça peynirin belediye başkanı Donna Karan'in ise bir hiç olduğu gizemli bir arka oda kesinlikle var.
¡ donde una pieza de queso es mayor y Donna Karan es nadie!
Polisler, Amir'in adamları, görev dağıtımı, Belediye Başkanı ofisi...
Uniformados, comunicaciones, gente de la jefatura, la oficina del Alcalde...
Tamamıyla buz ve çamurdan yapılma bir kulübede büyümüş sonra bölgenin belediye başkanı ve polis şefi olmuş ve de en iyi porsuk terbiyecisi.
Se crió en una cabaña hecha de hielo y barro, después llegó a ser alcaldesa, luego jefa de policía y la mejor luchadora.
Belediye Başkanı, benimle konuşmak istiyor.
El alcalde quiere tener una charla abajo en la calle central.
Belediye başkanının buradan haberi var mı?
¿ El alcalde sabe de este lugar?
Belediye başkanı olman işe yarıyor.
Ayuda que seas el alcalde.
Sayın bakan, belediye başkanı sizi büyük meydandan bekliyor yanında güvenlik şefi Abu Musa var.
[Árabe] : Distinguido Ministro, el alcalde está esperando en la Plaza Ìanger, y con él, Abu Ìusa, jefe de de Seguridad Preventiva.
Damon, zaten tüm bunları çözene kadar belediye başkanının ölümünü kimseye söylememe konusuna tamam dedim. Ama daha burada olup olmadığını bilmediğimiz bir kişiyi aramak için bu tür bir kaynak harcaması yapamam.
Damon, acepté esperar para decirles a todos lo de la muerte del alcalde, hasta entender todo esto, pero no puedo dedicar todos estos recursos para encontrar a una persona que quizá esté o no ahí abajo.
Belediye Başkanı'nın duygularını hayal kırıklığı kelimesi bile ifade edemiyor.
Decepción no se utiliza para expresar el estado de la Alcaldía.
Kulağım sizde Belediye Başkanı Yardımcısı.
La escucho señora, la escucho.
Belediye Başkanı hafta sonu haberleri gelmeden televizyonda yayınlamalık bir düzenleme görmek istiyor.
El Alcalde quiere un arreglo y que aparezca en la televisión. antes del fin de semana ¿ está claro?
Belediye Başkanı seni hayalarından kapmadan bu davayı sonlandıracağım.
Y cerraré esto antes de que sus bolas acaben delante del Alcalde
- Belediye Başkanı Yardımcısı fena haşlamış.
La Oficina del alcalde le dio una sacudida.
Belediye Başkanı robot resimlerin dağıtılmasını istiyor.
El alcalde quiere que los dibujos estén en todas partes. - De consumo público.
Belediye Başkanı, bu durum için aşırı yüklenecek.
La oficina del Alcalde se va a empalmar con esto.
Yarın Belediye Başkanı'na sunum yapacağım.
Mira, tengo una presentación ante el alcalde mañana.
Belediye Başkanıyla görüşmemize 12 saat kaldı.
Tenemos 12 horas hasta que veamos al alcalde.
Incheon Belediye Başkanı.
El Alcalde de Incheon.
Stanford Belediye Başkanı Jeff Triplett polis departmanının kararını reddederek 911 kaydını basına yayınlayınca davanın şekli değişti.
El caso dio un giro hoy, cuando el alcalde de Sanford, Jeff Triplett, desautorizó a su Departamento de Policía y publicó la cinta del 911 en la prensa.
Sayın Belediye Başkanı.
Sr. alcalde.
Sanırım belediye başkanını arayıp kent merkezini yeniden adlandırabilir mi diye öğrenebilirim.
Bueno, supongo que podría llamar a la alcaldesa y ver sobre el cambio de nombre de la plaza de la ciudad.
- Belediye Başkanının karşısında böyle söylüyordun.
- Esto fue tú maldito rollo al alcalde.
İki onur madalyası, övgüye değer hizmet madalyası Belediye Başkanı yurttaşlık madalyası, cesaret madalyası- -
Ha tenido dos distinciones, informes de servicios meritorios, La medalla al civismo de la alcaldía, medalla al valor...
Belediye başkanın cebimde olması iyi bir başlangıç olurdu.
El alcalde en mi bolsillo trasero sería un buen comienzo.
Belediye başkanı seçildiğimde bu şehire huzuru getirip...
Cuando estoy juramento como alcalde, restaurar la paz en esta ciudad...
- Bu benim belediye başkan yardımcım Patty Harris.
- Ella es mi vice alcalde, Patty Harris.
Dawson Belediye Başkan Yardımcısı'nı uykusundan kaldırdı.
Dawson despertó a la mujer de la oficina del alcalde.
Bana ve belediye başkan vekiline LeFevre'i yeniden sorguladığına dair yalan söyledi.
Me mintió a mí, a la Vice Alcaldesa, sobre entrevistar de nuevo a LeFevre.