Beraber tradutor Espanhol
46,847 parallel translation
Bundan sonra onunla beraber mutfakta çalışacaksın.
De ahora en adelante trabajarás en la cocina con él.
Evet, evimde sevdiğim kadınla beraber olduğumda normal olacağım, rüyamda onu öldürdüğünü gördüğüm adamla aynı hücreyi paylaştığımda değil.
Sí, bueno, seré normal cuando esté en casa con la mujer que amo en lugar de soñar que el tipo con el que comparto la celda la va a matar.
Bal gibi de cinayet gecesi Maria'yla beraber kafanızın iyi olduğunu söylemedin.
Pues no me dijiste que Maria y tú estaban drogados la noche de los asesinatos.
Herkesi yanında gelenlerle beraber not ettim.
Hice que anotaran con quién viajaban...
Kanca ve ben gibi. Beraber yaşıyor olmalıyız.
Ya debería vivir con Garfio.
Jacob'la prensin şatosundaki nöbet kulesinde buluşacağım. Sonra uzaklara gideceğiz ve beraber küçük bir çiftlik kuracağız.
Me reuniré con Jacob en la torre de guardia del castillo... cabalgaremos muy lejos y tendremos una pequeña granja.
Hayatımızı duraklatabilir ama beraber olabileceğiz.
Pondrá en pausa nuestras vidas, pero estaremos juntos.
Bölümündeki astlarınla beraber, ki hepsi de seni küçümsüyorlar.
Con subordinados de su departamento. Y todos ellos lo desprecian.
Küçük arkadaşının bizimle beraber gelmesine izin vermelisin. Tamam mı?
Tienes que dejar que tu amiguita venga con nosotros.
İlgilendiğim takas sona erdi, bununla beraber merhametim de.
- Mi interés en el intercambio ha terminado al igual que mi compasión.
Kimin yaptığını bilen insan, 7 / 24 burada onlarla beraber olacak.
La única gente que lo sabe va a estar encerrada en esta casa junta continuamente.
Roanoke kâbusumun ünlü ismi Lee Harris ile beraber ilk sezonun ardından gelecek yeni bir sezon dedikodularını konuşmaktan memnuniyet duyuyoruz.
Tenemos el placer de sentarnos con Lee Harris, famosa por Mi pesadilla Roanoke, para hablar de los rumores de otra entrega de la sorprendentemente exitosa anterior temporada.
Onunla beraber benim bir parçam da ölmüş gibi hissediyorum!
¡ Siento como si una parte de mí muriera con ella!
Ajan Fitz ile beraber bu hayalet virüsüne karşı kimyasal bir çözüm bulmak için çalışıyoruz.
El agente Fitz y yo estamos trabajando en una solución química para este... virus fantasma.
Ajan Albee'ye flaş diskin içinde yeni bilgiler olduğu söyledim. Diğerleri ile beraber götürecek.
Simplemente le dije a la agente Albee que había información nueva en esa memoria USB y la va a entregar con el resto.
Eskiden beraber çalıştığın bu kadının insanları öldürdüğünü söylediler.
Dicen que la mujer con la que trabajabas está fuera matando gente.
Ya kitabın peşine beraber düşelim, ya da arabama atlayıp tek başıma giderim.
O vamos tras él, o tomo mi auto y lo hago yo mismo.
İnsanlara zarar vermemekle beraber bu da ilkelerimden biri ve -
Es uno de mis principios, junto con no hacerle daño a los humanos y poder...
Gözcülerle beraber çalışıyor.
Está trabajando con los Watchdogs.
Biz herkesi güvende tutmak için beraber çalışırız.
Trabajamos juntos... para mantener a todos a salvo.
Ajan Fitz ile beraber bu hayalet virüsüne karşı kimyasal bir çözüm bulmak için çalışıyoruz.
El Agente Fitz y yo estamos trabajando en una solución química... para este... virus fantasmal.
Ajan Albee'ye flaş diskin içinde yeni bilgiler olduğu söyledim. Diğerleri ile beraber götürecek.
Simplemente le dije a la Agente Albee... que había nueva información en la memoria flash... y va a entregarlo con el resto.
Eskiden beraber çalıştığın bu kadının insanları öldürdüğünü söylediler.
Dicen que esa mujer con la que solías trabajar... está ahí fuera matando gente.
Ya kitabın peşine beraber düşelim, ya da arabama atlayıp tek başıma giderim.
O vamos juntos... o cojo el coche y lo hago por mí mismo.
İnsanlara zarar vermemekle beraber bu da ilkelerimden biri ve -
Es una de mis doctrinas... junto a no dañar a los humanos y ser capaz de...
Gözcülerle beraber çalışıyor.
Trabaja con los Watchdogs.
Biz herkesi güvende tutmak için beraber çalışırız.
Trabajamos juntos... para mantener a todo el mundo a salvo.
Radcliffe ile beraber Ajan May'i öldürdüğünüz zaman olduğu gibi birinin ölümünden çok fazla şey öğrenebiliyoruz.
Podemos aprender mucho cuando alguien muere, como cuando tú y Radcliffe matasteis a la agente May.
S.H.I.E.L.D. ile beraber gelip onlarla beraber gittiğini biliyoruz.
Sabemos que entró con SHIELD, y se fue con SHIELD.
- Beraber gidiyoruz.
Vamos juntos.
Dünyanın gözü S.H.I.E.L.D.'ın üzerinde bir katil ile beraber çalışamayız.
Pero este otro tío es un problema. El mundo tiene los ojos puestos en SHIELD y no nos podemos permitir relacionarnos con un asesino.
Eli hapiste olduğu sırada Chinatown çetesi ile beraber çalışıyordu.
El equipo de Chinatown estaba trabajando con Eli cuando estaba en prisión.
Onu Radcliffe ile beraber yaptık tamam mı?
Porque Radcliffe y yo la construimos, ¿ de acuerdo?
Ben ve çocuklar beraber başaracağız.
Los niños y yo la vamos a pasar muy bien.
Yap yoksa sen ve beraber çalıştığın Asyalı kız ölür.
Hazlo, o tú y esa chinita con la que trabajas están muertos.
Bununla beraber, burada kayda değer bir eksiklik var.
Con eso dicho, hay una brecha significativa en esto.
Bununla beraber, sanırım cinayet silahının ne olduğunu biliyorum.
Dicho eso, creo que puedo identificar el arma asesina.
Ben de hep kaptanın gemisiyle beraber battığını sanırdım.
Creí que el capitán siempre se hundía con su barco.
Mary ile beraber olmam seni neden ilgilendiriyor?
¿ Por qué le importa que esté con Mary?
Ama onunla... o şekilde beraber olabileceğimi sanmıyorum.
Pero no me imagino... estando con él de esa manera.
Yani, biz... biz... beraber olabilirdik.
Quiero decir... hubiéramos...
İki aile arasında geleneksel bir şeydir. Sürekli beraber yürürüz.
Es una tradición que las dos familias... suelan hacerlo juntos, ¿ sabe?
Bayan Elliot, geçen gün hep beraber bir yürüyüşe çıktığınızı söyledi. Yalnızca size nereleri gezdiğinizi sormak istedim.
La Sra. Elliot dijo que todos fueron a dar un paseo juntos el otro día... y sólo quería comprobar con usted por donde fueron.
Yıllar boyunca çorbacılarda beraber yemek yedik bunun gibi yağmurun bir türlü dinmek bilmediği günlerde sokak ve barınaklarda beraber uyuduk, değil mi?
Durante años, comí junto a Uds. en los comedores, y dormí junto a Uds. en las calles y en los refugios en días como estos, cuando la lluvia sólo no paraba, ¿ cierto?
Hep beraber güçleniyoruz.
Todos somos cada vez más fuertes.
Bunu beraber deneyelim mi?
¿ Deberíamos intentar esto juntos?
Bununla beraber, gönüllülerin bu tecrübeleri birbirleriyle tartışması yasaktır.
Sin embargo, los voluntarios no podrán adoptar estas sensaciones con otros voluntarios.
Eminim herkes birbiriyle beraber olurdu.
Apuesto todo el mundo estará de conectar.
Büzükdaşlarınla beraber.
Rozándote con los pelados.
Ama bunu kanıtlaması güç çünkü panel de meclisle beraber patladı.
Pero le cuesta probarlo porque el panel explotó junto con el Capitolio.
Yo-Yo da Daisy ile beraber.
Yo-Yo ya está con ella.