Dünyanin tradutor Espanhol
211 parallel translation
Dünyanin en iyi ev hanimidir o.
Ella es la mejor ama de casa en el mundo.
Çünkü Roma, bütün dünyanin vergi vermesini hükmetmisti ve herkes sayiImak için dogum yerine gitmek zorundaydi.
Porque Roma había decretado que todo el mundo debía pagar impuestos y se forzaba a todos los hombres a ir a su localidad natal para ser censados.
Dünyanin en zengin insanisin. "
Sois el hombre más rico del mundo ".
Judy, dünyanin en büyük yalancisiyim.
Judy, qué mentiroso soy.
Garabato dünyanin en büyük matadorudur..
Garabato es el mejor torero del mundo.
Övünülür yanimiz olmasa da küçük bir engele çarptik diye... dünyanin sonu gelmedi ya.
Tenemos poco de lo que alardear, pero el mundo no se acaba... por haber sufrido un contratiempo.
Dünyanin en güçlü ordusu savasini kaybetti.
El mayor ejército de la Tierra ha perdido su guerra.
Dünyanin sonu degil ya!
Salvaré el pellejo.
CHARLEY : İşte size dünyanin en iyi fahişe taşıyan adamı, beyler.
Aquí está el hombre más fuerte del mundo.
Bölünme, bu dünyanin, gerçeklik ve görüntü olarak ikiye bölünmüs bir... küresel uygulamanin bütünlügünün ayrilmaz bir parçasidir.
La separación misma forma parte de la unidad del mundo, de la práctica social global que se divide en realidad y en imagen.
Gösteride, dünyanin bir kismi dünyaya karsi kendisini temsil eder ve ondan üstündür.
En el espectáculo, una parte del mundo se representa ante el mundo y le es superior.
gösteride gerçek dünyanin yerini, gösterinin üstüne yansiyan fakat ayni zamanda da kendisini bir gerçeklik örnegi olarak gösterme konusunda basarili olan bir imge seçkisi alir.
es el principio del fetichismo de la mercancía, fetichismo que se cumple de modo absoluto en el espectáculo, donde el mundo sensible se encuentra reemplazado por una selección de imágenes que existe por encima de él y que al mismo tiempo se han hecho reconocer como lo sensible por excelencia.
Sermaye artik üretim sürecini yöneten görünmez merkez degildir ; çogaldikça, elle tutulabilir nesneler halinde dünyanin her bir ucuna yayilir.
El capital ya no es el centro invisible que dirige el modo de producción, su acumulación lo exhibe hasta en la periferia bajo la forma de objetos sensibles.
Üreticileri dünyanin insasina katilmaya mecbur birakan sey ayni zamanda onlari dünyadan dislar.
Lo que obliga a los productores a participar en la edificación del mundo es también lo que los separa.
Bu yeni dünyanin sürekli degisen oyun sahasi ve oyun kurallarinin özgürce seçilmis çesitlemeleri, dar görüslü olmadan bagimsiz olan yerel sahne çesitlerini yeniden meydana getirecektir. Ve bu çesitlilik, özgün yolculuklarin
En este espacio movimiento del tiempo, y de las variaciones libremente elegidas de las reglas del juego, la autonomía del lugar se puede reencontrar, sin reintroducir una vinculación exclusiva al suelo, y con ello recobrar la realidad del viaje,
Bu az gelismis yönetici sinifi türü ayni zamanda ekonomik az gelismisligin bir yansimasidir dünyanin belirli kisimlarindaki bu az gelismisligi asabilmek için bir gündemi yoktur.
y no tiene otra perspectiva que superar el retraso de este desarrollo en ciertas regiones del mundo.
Egemen totaliter-ideolojik sinif, tepetaklak edilmis bir dünyanin yöneticisidir. Sinif ne kadar güçlü olursa, var olmadigini o kadar sik iddia eder ve gücü, her seyden önce bu iddiayi kuvvetlendirmek için kullanilir.
La clase ideológica-totalitaria en el poder es el poder de un mundo invertido, cuanto más fuerte es, más afirma que no existe, y su fuerza le sirve antes que nada para afirmar su inexistencia.
" Atomlarina ayrilmis bürokratlar müsterek mesruiyetlerini yalnizca Stalin'in dünyanin efendisi oldugu için kendisini kamil insan olarak gören, kendisinden üstün bir ruhun bulunmadigini düsünen Stalin – sahsinda bulabilir
Los átomos burocráticos solo encuentran la esencia común de su derecho en la persona de Stalin. Stalin es el soberano del mundo que, de esta forma, se conoce como persona absoluta para cuya conciencia no existe espíritu más elevado.
" Dünyanin efendisi kendi dogasinin – farkina, her yerde hazir ve nazir olan güç – tebaasinin kendisininkiyle taban tabana zit olan güçsüz kisiligine uyguladigi yikici siddet araciligiyla varir.
"El soberano del mundo posee la conciencia efectiva de lo que él es - el poder universal de la efectividad - en la violencia destructiva que ejerce contra el sí mismo de los sujetos que le hacen frente".
Dünyanin, bu karanlik çağdan önce nasil olduğunu öğrendim.
Aprendí cómo era el mundo antes de que advinieran las tinieblas.
Bir zamanlar dünyamizin uçsuz bucaksiz gözüktügü bir zaman, kesfedilecek sadece dünyamizin var oldugu eski günlerde, dünyanin gerçek büyüklügünün üzerinde akillica ilk kafa yorulan günlerde, burada, Misir'da milâttan önce 3. yüzyilda bir adam yasadi.
En una época, el planeta parecía inmenso. Era el único mundo explorable. Su real tamaño fue calculado de forma simple e ingeniosa por un hombre que vivió en Egipto, 3 siglos a.C.
Yani demek istedigim, eger çubuklarin dünyanin merkezine dogru izdüsümlerini uzatirsak, merkezde her birisi birbirinden 7 derece ile ayriliyordu.
Es decir : Si las varas se extendieran hasta el centro terrestre formarían un ángulo de 7 grados.
Yani, 7 derece ise, 360 derece olan, dünyanin çevresinin tamaminin yaklasik 50'de biriydi.
Siete grados son una cincuentava parte de la circunferencia terrestre, de 360 grados.
Bu da dünyanin çevresi olmaliydi.
Ésa es la circunferencia.
Bu aletlerle dünyanin çevresini, önemsiz bir hatayla dogru olarak hesapladi.
Con esto, dedujo la circunferencia terrestre con gran precisión y un error porcentual ínfimo.
Daha sonralari Eratosthenes'te dünyanin çevresini dolasmaya, tesebbüs etmis olmali mutlaka.
Después de Eratóstenes, se intentó circunnavegar la Tierra.
Bir yüzyil kadar sonra da dünyanin en büyük sehri olmustur.
Un siglo después, era la más grande del mundo.
Ve burada eski dünyanin en parlak zekalarina sahip insanlar çalisiyordu.
Ahí trabajaron los más eruditos del antiguo mundo.
Zamani dogru olarak belirleyebilme olayi dünyanin her yerinde yayginlasan uzun deniz yolculuklarina ve kesiflere olanak sagladi.
El cronometraje preciso permitió navegaciones de exploración y descubrimiento que delimitaron la Tierra.
250 yil sonra ise dünyanin tamami kesfedildi.
250 años después, se conocía todo el planeta.
Bu oyunlarin dogusunu Japonya'da gördüm. Sonra onlarla dünyanin dört bir kösesinde karsilastim ama bir detay farkliydi.
Vi nacer todos estos juegos en Japón y aunque después me los volví a encontrar por todo el mundo, un detalle era distinto.
Amerikali astronotlar ayi andirdigi için uçustan önce idman yapmaya dünyanin bu kösesine gelmislerdi.
Los astronautas americanos vinieron en tren, antes de ir a la luna, a este rincón de la Tierra que se le parece.
Dünyanin ucunda, adam Sal'de, fir dönen köpeklerim esliginde kara kara düsünürken... Tokyo'daki o Ocak ayini hatirliyorum, daha dogrusu Ocak ayinda Tokyo'dayken çektigim filmdeki imajlari hatirliyorum.
Perdido en el fin del mundo, en mi Isla de Sal, en compañía de mis juguetones perros, recuerdo aquel mes de enero en Tokio, o más bien, recuerdo las imágenes que filmé del mes de enero en Tokio.
Nestle'nin çikolata tadi dünyanin disina tasmistir.
El sabor del chocolate Nestle está fuera de este mundo.
Ve simdi dünyanin en çok arzulanan erkegi bana güzel oldugumu söylüyor. ingiltere prensi evimde benim için kivraniyor.
Y ahora el hombre más deseable me dice que soy muy bella. Tengo al Príncipe de Inglaterra en mi casa, suspirando por mí.
ve dünyanin düz oldugunu düsünürlerdi. Ögret ona.
Y el mundo, solía pensar que era plana.
Hizmetçileri, asçilari, bahçivanlariyla dünyanin en pahali malikanesidir.
La casa más cara del mundo. Con mucamas, cocineros, paisajistas, de todo.
Haydi simdi bu güzel dostumu sicak ve samimi biçimde Auckland Yeni Zelanda'ya yarasir biçimde karsilayalim. Ve karsinizda dünyanin en mükemmel satis egitmeni Bay Jordan Belfort.
Así que quiero que ustedes le den un aplauso caluroso de Nueva Zelanda a mi buen amigo y el mejor entrenador en ventas el Sr. Jordan Belfort.
bakiyorum ve dünyanin duracagi bir dönem Böyle olasi kutlama!
Vamos a celebrarlo ¡ que todos lo vean!
Bir anne.Dünyanin en iyi annesi.
Una madre. La mejor madre del mundo.
Dünyanin gözünde, asla geri dönmeyecegim ölsem bile.
A los ojos del mundo, los muertos nunca regresan.
Dünyanin sonundan, sonsuz buzu onun üstüne yig!
De los confines de la Tierra, ¡ envía un frío ilimitado sobre él!
Köy yollarindaki ihtiyar soförler dünyanin en iyi ögretmenidirler.
Con buenos muchachos en caminos rurales, ¡ los mejores maestros del mundo!
Dünyanin uyanin çagrisina ihtiyaci var.
El mundo necesita un llamado de atención.
Yüzyillarca, Atlantis dünyanin merkezi oldu. Dünya baris içindeydi.
Por siglos, Atlántida fue el centro del mundo y el mundo estaba en paz.
Solon'a göre o, dünyanin aynasi imis, geçmisi, bugünü ve gelecegi yansitirmis.
Bueno, Solón dijo que es el espejo del mundo reflejando el pasado, presente, y futuro.
Belli ki dünyanïn en iyi dedektifleri davetli.
Invitaron a los mejores detectives del mundo.
Dünyanïn en büyük suç uzmanïnïn bu masada oturdugunu süphe götürmeyecek sekilde kanïtlayacagïm ve hepiniz ona bakïyorsunuz.
El significado es que voy a demostrar, sin duda alguna que el mejor criminólogo del mundo está sentado en esta mesa y ustedes lo están mirando.
Biz bunu çözemezsek dünyanïn en iyi dedektifi o olacaktï.
Si no resolvíamos el crimen, él sería el mejor detective.
Dünyanïn en güçlü adamlarïndan Marcel tavanïnïzïn bizi ezmesini 135 santimetrede önledi.
Él, uno de los hombres más fuertes del mundo detuvo el techo a 1 metro de morir aplastados.
Dünyanin sonu geldi sandi.
Creyó que era el fin del mundo.
dünyanın 28
dünyanın sonu 17
dünyanın sonu değil 21
dünya 1278
dünyayı 22
dünyada 53
dünyaya 17
dünyalı 32
dünya birliği 17
dünya savaşı 157
dünyanın sonu 17
dünyanın sonu değil 21
dünya 1278
dünyayı 22
dünyada 53
dünyaya 17
dünyalı 32
dünya birliği 17
dünya savaşı 157