Francesa tradutor Espanhol
3,202 parallel translation
- İtalyan, Fransız biraz da Cezayirli.
- Italiana, francesa y algo de argelina.
Stüdyoya kayda gittim ve geldiğimdi tıpkı bir Fransız hizmetçi gibi giyinmişti.
Entonces yo iba a una grabación y al volver me lo encontraba vestido de doncella francesa.
Her ülkenin bir sembolü vardır. Fransızların Paris'in göbeğinde ki kahve renkli çelik kuleleri.
La gran nación Francesa tiene una gran torre de alta tensión marrón en el medio de París.
Küçük fransız bir kızla dövüşeceğim, ve bence onun le kıçını tekmelemek üzereyim.
Estoy a punto de pelear con esta pequeña niña francesa, y pienso que estoy por patearle su trasero francés.
Fransız vanilyalısını aldım.
Lo conseguí con vainilla francesa.
Fransız malı diyeceğim, alamazsınız diyeceğim.
Decir que es francesa, decirles que no pueden tenerla.
Kaşlarını ve şu Fransız şeyi.
Lo de las cejas y esa cosa francesa.
- Vay, Fığansızca!
- Francesa.
Bir keresinde ben Fransız hizmetçi kostümünü giymiştim ve Orson da inatçı biri gibi davranıyordu.
Una vez me disfracé de mucama francesa y Orson fingió ser una mancha difícil...
"Sadece Mayıs'ta" adlı kitap, bir Fransızın, Trango Kuleleri'ne tırmanış hikayesinden.
El libro, "Solo en Mayo", el relato de una expedición francesa a las Torres Trango.
Bu Fransız hizmetçi olayını 400 kez falan yaptık.
Hemos hecho esto de camarera Francesa como 400 veces.
Gerçek hayat olsaydı bu Fransız filmi olurdu Ama üçümüz bu gerçekle sonsuza dek mutlu yaşayamazdık
Si en lugar de la vida real hubiera sido una película indie francesa, los tres habríamos terminado cogiendo y viviendo felices como un trio.
Fransız vanilyasından, evet.
- La vainilla francesa, sí.
Yani nüfusun % 30'u hala Fransız.
Así que, más o menos el treinta por ciento de la población es aún francesa.
Fransız, harika!
Francesa. Genial.
O bir Fransız, bu mesleki tehlikenin bir parçası.
Es francesa, viene con su naturaleza.
Ayrıca U.N.'e Fransız misyonundan gelen bir talebimiz var.
También tenemos un pedido de la misión francesa de la ONU.
Belediye başkanı, Fransız Elçiliği'nden gelen onuru neden geri çevirdiğini bilmek istiyor.
El alcalde quiere saber por qué rechazaste el puesto honorario de la embajada francesa.
Ben Fransiz'im, ingiliz degil.
Soy francesa, no inglesa.
Fransiz kiz Fransa'da mi kayboldu? Sanmiyorum.
La chica francesa que se perdió en Francia?
... Fransız ve Gürcü emniyet güçleri arasındaki işbirliği sonucu dün büyük çaplı bir uyuşturucu operasyonu düzenlendi.
- un excepcional decomiso de drogas, ayer, como resultado de la colaboración entre las policias francesa y georgiana.
Şu an o Fransız tekstil fabrikasının nerede olduğunu biliyor musun?
¿ Y sabes donde está esta fabrica textil francesa ahora?
Fransız Polinezyası'nda, Wapuni adındaki küçük bir adada.
Como sea, está en una pequeña isla llamada Wapuni en la Polinesia Francesa.
Bu iki sahne ; ses, ışık ve gerçeği kullanım şekliyle sinemanın muhteşem olabileceğini gösterir.
La escena del desembarco y la de la mujer francesa con su uso del sonido, la luz y la verdad muestran lo grande que puede ser el cine.
Fransa sinemada tamamen farklı bir şey yapıyordu. Bunun nedeni Fransız devrimi ve dünyaya bir şey katma düşüydü. Bu düşe biz, "le lumiere" deriz.
Francia estaba haciendo algo distinto con el cine por la Revolución Francesa y por ese anhelo de proyectar algo al mundo y a sí mismo lo que llamamos "las luces".
Sinemayı Lumiere icat etti ama çok önceden beri Fransız Devrimi, "le encyclopedie" ve Kant filan "le lumiere" di zaten.
Ahora eran las luces del cine pero antes lo habían sido la Revolución Francesa la Enciclopedia, Kant...
Oda numarası 114, Fransız devrimi sergisi.
Sala 114... exposición de la Revolución Francesa.
Pahalı, Fransız olandan.
De la cara, la francesa.
Pahalı, Fransız olandan.
Una cerveza. La francesa cara.
Muhtemelen barlarda takılıp pahalı Fransız içkiler içerken yakışıklı adamlarla konuşuyorsundur.
Seguro andabas en bares bebiendo cerveza francesa de la cara, hablando con hombres guapos.
Hoş, küçük bir Fransız köyüydü.
Hermosa, pequeña casa colonial francesa.
Örneğin Fransız filmi "Yüzü Olmayan Gözler" de bir cerrahın kızının biçimi bozuk bir yüzü vardır. Bu yüzden bir maske takar.
En la película francesa Los ojos sin rostro, la hija de un cirujano tiene la cara desfigurada y lleva una máscara.
Ben de kizi Fransiz sanmistim.
Creía que era francesa.
Bardot'nun saçları dağınık. Şık Parisliler gibi giyinmeyi reddeder. Fransa ekonomisine, Renault'dan daha çok para kazandırmıştır.
Llevaba el pelo despeinado y se negaba a vestir como una parisina de clase alta, pero acabó reportando más dinero a la economía francesa que la empresa automovilística Renault.
Bu bölümde muhteşem Federiko Fellini ile tanışıp Fransız Yeni Dalga akımının patlayışını keşfedeceğiz.
Descubriremos al genial Federico Fellini y veremos la irrupción de la Nouvelle Vague francesa.
Hulot, eski moda, Fransa'nın tipik bir bölgesinde yaşar.
Hulot vive en una zona pasada de moda y típicamente francesa de la ciudad.
Ama sonra bu adam geldi, Jean-Luc Godard. Fransız yeni dalgasının en büyüleyici karakteri, gerçek bir sinema teröristi.
Pero llegó este hombre, Jean-Luc Godard el personaje más fascinante de la Nouvelle Vague francesa.
Fransız yeni dalgasının idealizminin içi boşalır.
El idealismo de la Nouvelle Vague francesa se derrumbó.
İkinci aşamayla sonuçlanacak yedi dakikalık bir yiyişme.
Besos a la francesa. Siete minutos en el cielo culminando en segunda base.
Doğu Afrika'daki Senegal, bir Fransız kolonisidir.
Senegal, en el oeste de África, había sido una colonia francesa.
Beyaz bir Fransız ailesi için çalışan genç bir siyahi kadın hakkındadır.
Va de una joven negra que trabaja para esta familia francesa cuidando a sus hijos.
- Fransız usulü tost.
- Tostada francesa
Bir keresinde, Fransız İhtilali'ne dayanan bir şarkı bestelemiştim.
Una vez escribí entero un musical original basado en la revolución francesa.
Senin bu inek damarına bastığım için özür dilerim ama Les Mis zaten Fransız İhtilal'i hakkında bestelenmiş bir şarkı.
Perdóname por entrometerme en tu terreno de empollona, pero Les Mis ya es un musical sobre la revolución francesa.
Fransız yapımı.
Fabricación francesa.
Fransiz misin?
¿ Eres francesa?
Benim ekmeğim o.
Esa es mi tostada francesa.
Playboy'un bu ayki Fransa baskısında.
Está en la Playboy francesa de este mes.
Fransa baskısında daha çıplak oluyorlar.
Y en la Playboy francesa salen aún más desnudas.
Yerler Fransız kireçtaşından ve tezgah Brezilya granitinden.
Los pisos son de caliza francesa y los mesones de granito brasileño.
Sen de Fransız'sın o zaman.
Entonces debes ser francesa.