Fılm tradutor Espanhol
626 parallel translation
Skandalların, tartışmaların protesto ve tenkitçi bağırışların ardında heyecan uyandıran fılm gösterime giriyor.
Precedido por un gran rumor de escándalo, polémica, protesta, anatema y exaltación, ha llegado una película sensacional.
Dinleyin bayanl eğer sizebir şey olursa, sanki kalbime bir bıçak fırlatılmış...
Escucha, muchacha... si te ocurriera algo, sería como echar mi corazón a los lobos...
Dörde kıvrılmış 1000 franklık bir banknot çıkartırsınız. Onu çizginin her iki tarafında kalacak şekilde yerleştirirsiniz.
Cojan entonces un billete de 1.000 F, dóblenlo por la mitad, y colóquenlo a caballo sobre la línea de apuestas.
tam dolgun pürüzsüz karışım tonları, çok maharetli fırça darbeleri sol elle yapılmış.
Es, eh, sfumatura, los tonos suavemente gradados, de manera muy sutil, y su manejo de pincel es el de un zurdo.
St. Petersburg opera salonu için yazdığı, Fındıkıran isimli bir bale eserinden alıntılmış danslardan oluşmaktadır.
Es una serie de danzas sacadas de un ballet completo llamado "el Cascanueces" que él escribió una vez para la Ópera de San Petersburgo.
Fırlatılmış bir taş gibi sisin içinde ilerliyordu. Kaptan Stuart'ı ne zamandır tanıyorsunuz?
Pues, atravesó la niebla rapidísimo... como para partir el lastre.
Bu bıçak, 1.80 boylarında bir adam tarafından 15 metre mesafeden, eğimle fırlatılmış.
Este cuchillo fue lanzado desde una distancia de unos 15 metros por un hombre de 1, 60.
Ama bulduğunuz ilk fırsatta dağlara tırmanmaya ya da 600 yıl önce kenara atılmış bir şeyi araştırmaya gidiyorsunuz.
Pero en cuanto tiene ocasión, sube montañas o desentierra objetos que hace 600 años sólo eran basura.
Loş ışıklar, masanın üzerine yayılmış harfler, baş aşağı çevrilmiş şarap bardağı birinin amcasından kaybolmuş diş fırçasını bulmak için gelen mesajlar.
- Luces tenues, el alfabeto escrito en una tabla, una copa de vino puesta al revés, mensajes de algún tío Oswald, de cómo encontrar un cepillo de dientes perdido... ¡ Oh!
Fırtınalarda yeteri kadar açılmıştır zaten.
Tiene experiencia con los temporales.
Los Angeles'ın altındaki boş ve karmaşık fırtına drenaj sistemleri yağışlı günlerde sel baskınlarını önlemek için yapılmıştı.
Bajo Los Ángeles hay un extenso e intrincado sistema de drenaje... construido para desviar las inundaciones en la época de lluvia.
Evlerinizi yıkılmış, sürülerinizi dağıtılmış... ve topraklarınızı fırsatçılarca elinizden alınmış buldunuz.
Encontraron sus casas desaparecidas, su ganado disperso... Encontraron sus casas desaparecidas, su ganado disperso... y su tierra que había sido robada por explotadores.
Bu yüzden bizler güçlü kadınlarsa zayıf yaratılmış.
Por eso somos fuertes : y las mujeres, débiles.
Belki bir fırtınada veya otoyoldan beş tonluk bir kamyon geçtiğinde mermer vazo kırılmış...
Pero si con una tormenta, o al pasar un camión de cinco toneladas, esa urna se rompe...
Dahası, söylendiğine göre bu şarapla dolu her fıçıya genç bir anneden bir damla süt ve genç bir aygırdan da bir damla döl atılmış.
Se dice que en cada barril que se ha llenado con este vino... se ha vertido una gota de leche del rebosante seno de una primeriza... y una gota de semen de un joven semental.
- İçinden çıkarılmış önünde yakılan ateşin içine fırlatılmış. Annen dindar bir kadın olduğu için, tanrıları yatıştırmak istemiş.
- Se lo quitaron y lo arrojaron al fuego en sacrificio ante sus ojos pues tu madre es religiosa y desea complacer a los dioses.
Uzlaşılmış bir tartışmanın ardından, fırlatmaya teşebbüs edildi.
Luego de un razonado argumento el artefacto es lanzado.
Yastık kılıfı yırtılmış. Bırak öyle.
La funda de la almohada está rasgada
Bu gece yarısı bir fırtınanın kuyruğuna takılmış olacağız.
Pillaremos una tormenta a mitad de guardia.
Bir bıldırcın sürüsü arasında, fırtınaya kapılmış bir kaz kadar bile beynin yokmuş gibi davranıyorsun.
Un grupo de codornices, y te comportas como si tuvieras el cerebro... de un ganso ciego en una tormenta de granizo.
Kırılmış sazlıklar, zayıf ruhlar.
Juncos rotos, almas débiles.
Oldukça genç görünüyorsun, Bayan Clara yatağına kıvrılmış yatarken ellerini yeni yıkamış ve dişlerini yeni fırçalamış ve dualarını okumuş küçük bir kız gibi.
Luce muy joven, Srta. Clara, acurrucada en su cama... después de asearse... y de haber orado como una niña.
Birliklerimiz birinci sınıf. Havan toplarıyla ve makineli tüfekle donatılmış askerler.
Nuestras tropas son las mejores, y están armadas con pistolas y morteros.
Fırtınaya kapılmış.
Maneja un torbellino.
Chu Chin Chow, ya da ismin her neyse, Biftekler önceden 400 derece ısıtılmış fırında... tam olarak 11 dakika pişecek.
Chu Chin Chow, o como quiera que te llames, asa los filetes durante exactamente 11 minutos de cada lado en el horno precalentado a 400º.
Herhalde fırtınalı bir gece bir kafes içinde kapınızın önüne bırakılmış olmalı.
La debían dejar en tu puerta una noche de tormenta en una jaula.
ve krematoryum müdürünün, fırınının yanına koydurduğu bu küvet, artık kullanılmıyor.
Ni siquiera esta bañera funciona ya. El comandante del crematorio la quería aquí, cerca de los hornos.
Sana fırlatılmış çürük yumurtaları geri postalamak değil.
No resentirse por los huevos podridos que te arrojaron.
Bu durum işçi sınıfına, öğrencilere ve köylülere yapılmış siyasi bir hakarettir.
Es una ofensiva política de la clase obrera de estudiantes y campesinos.
Parçaları kalmış, ama nöbetçi doktor da benimle aynı fikirde, kimyasal aşınma, neredeyse bir asit fıçısının içine atılmış gibi.
Solo quedaron varios fragmentos, pero el médico coincide conmigo : una corrosión química, como si se hubiera caído en un tanque con ácido.
Tüm Kuzey Kutbu büyük bir buz fırtınasına kapılmış durumda.
Toda la capa polar es inaccesible debido a una tormenta de hielo.
En adi, en iğrenç ifadelerle yazılmış olan bu mektubu okuyan Amalia, onu yırttı ve kağıt parçalarını habercinin suratına fırlattı.
por medio de una carta redactada en términos infames. Amalia leyó la carta, la rompió y se la tiró a la cara del mensajero.
Dieppe komando birliğinden iki Kanadalı subay paraşütle kurtulmuş üç RAF pilotu ve ayrıca Almanlarca idam cezasına çarptırılmış iki Belçikalı.
Dos oficiales canadienses, del comando Dieppe, tres aviadores de la R.A.F., y también dos belgas sentenciados a muerte por los alemanes.
Kalbinizin yerinden fırlayacak gibi çarptığı, içinizdeki coşkuyu bir türlü durduramadığınız uykusuz gecelerde yazılmış imajı oluştu bende.
Fue proyectado en noches en vela... con los latidos del corazón y el entusiasmo suprimido.
Kanı Akıtılmış Helal Fıtık Bağı ile Nil'de gezinin.
¡ Bajen el Nilo con el braguero Israel!
Sence nasıl? Yatağa fırlatılmış.
Puta, date vuelta.
Kim olursa olsun bir erkeği cezbetmemek kaçırılmış bir "iş fırsatı" olarak algılanacaktır.
Y no ser seductora de cara a un hombre, cualquier hombre... es considerado como una incapacidad de seducir.
İlki : okul hapishanelerine gençler ırkçı, şovenist jingoist, komünist karşıtı ve işçi sınıfı karşıtı yalanlarla tıkıştırılmışlardır.
Primero : en las escuelas-prisiones... a los jóvenes se los atiborra de una papilla de mentiras racistas... patrioteras, anticomunistas... y antiobreras.
Bir mancınık tarafından fırlatılmış gibi görünüyor.
Parece que fue lanzada con una catapulta, señor.
Ana giriş kapısı, hatta bazı yan kapılar bile gulyabaniler ve fırfırlarla donatılmış durumda.
Las puertas principales, e incluso algunas secundarias, están recargadas de florituras y filigranas.
Belli başlı bir tutum sergileyerek kendinden geçmiş bir şekilde hedefe doğru uçan bir ok ya da kuvvetlice fırlatılmış bir mızrak gibi insanlığın ihtiyaçlarına hizmet edebilir misin seni kokuşmuş adi?
¿ Eres capaz, piojo podrido, de servir las necesidades de las especies tomando una posición básica para un vuelo extático al blanco como una flecha o una vigorosamente lanzada lanza?
Tümüyle yatak yapmak için alıştırılmış, A sınıfı.
Condicionado a hacer camas, grado A.
Denizdeki bir fırtınayı andırıyor ama "katılaştırılmış".
Como una tormenta en el mar, pero solidificada.
Almanların karşısında, zayıf donatılmış ve tecrübesiz 80.000 Amerikan askeri vardı.
Oponerse a ellos sólo estaban 80000 mal equipados, los estadounidenses inexpertos.
Sivil halkı Leningrad dışına çıkarma fırsatı kaçırılmıştı.
Se perdió la oportunidad de retirar Los no combatientes en Leningrado.
Ve çok pahalı finalde pahalı kostümlü binlerce goril gökten inip özel olarak yapılmış bir şehri tıkayıp her şeyi çok pahalı bir şekilde denize fırlatıyor.
Y se llega al clímax cuando miles de simios con disfraces muy caros... caen del cielo y aterrizan en una ciudad construida aposta... y echan a todo el mundo al mar, y cuesta un montón de pasta.
Bu da fırındaki işverenin Eberhardt tarafından yazılmış... bir mektup, antetli kağıtlar onun.
Ésta es una carta escrita por su jefe Eberhardt... en la panadería, con su propio membrete.
Dehşete kapılmış katı organım sperm fırlattı ve beyaz çarşafın üzerine damladı.
"Del miembro erecto por el pánico," "salió esperma y goteó sobre la sábana blanca".
"Geminin kasten yakılmış olma olasılığı diğer olası sebeplerin zayıf olmasından ötürü daha muhtemeldir ve bunun itiraf edilmesi gerekmektedir."
Dice : "La probabilidad de destrucción intencional no debe ser descartada... ya que ninguna otra causa ha podido ser demostrada"
Cennetten fırlatılmış... ve çevremizi bir sis gibi saran bulutlar... bizi kötü niyetli dedikodulardan ve patavatsız gözlerden koruyacaktır.
Está todo oscuro. Es un velo, lanzado desde el cielo... que nos protege de las malas lenguas.
Nakliye sandığı kırılmış ve Marinaro ringe fırlamıştı ve sonra Curro Rangel, şal değneği ve kılıçla içeri atladı.
Se rompió una valla y... Marinero entró en el ruedo. Y Curro saltó con su espada y su muleta.