English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ G ] / Günahkâr

Günahkâr tradutor Espanhol

489 parallel translation
Bir günahkâr doğruca kazanlardan birinin altında yanmakta olan ateşe atılıyor.
Un pecador es arrojado al fuego ardiendo bajo uno de los calderos.
Günahkâr düşüncelerim var. "
Mis pensamientos son pecaminosos. "
"Günahkâr vücudunla, zavallı ruhuna kırbaç ve duayla şifa vereceğim."
"Fustigaré tu cuerpo pecador y tu pobre alma con la fe curativa."
Günahkâr ve azize.
EI pecador y Ia santa.
Ve sen de günahkâr değilsin.
Y tú no eres ningún pecador.
Yani, kedini alırsın ve geceyarısından biraz önce mezarlıkta, daha önceden günahkâr birinin gömülmüş olduğu bir yere gidersin.
Pues, coges tu gato y alrededor de la medianoche vas al cementerio, donde hayan enterrado a alguien perverso.
Horse Williams'ın yeterince günahkâr olduğuna emin misin?
Hoss Williams, ¿ Supones que es lo suficientemente malvado?
O, buralardaki en günahkâr adamdır. Benim babam kasabadan gittiğinden beri!
Es el hombre más malvado por estos lugares... desde que mi padre escapó de la ciudad.
Tanrı eskiden nasıl azılı bir günahkâr olduğumu biliyor.
El Señor sabe que fui un gran pecador en el pasado.
Tüm dünyadaki en günahkâr adamdım herhalde.
Supongo que fui el hombre con más pecados del mundo.
Hazır elin değmişken, Dude'dan bahsedebilirsin çünkü evin en günahkârı odur.
Bueno, ya que estás... Podrías mencionar a Dude porque es el mayor pecador de la familia.
Dude gibi bir günahkâr için o dua çok kısa geldi.
Esa es una oración muy corta para un pecador como Dude.
Bilirsin, iflah olmaz günahkârın tekiydim.
Sabes que he sido un gran pecador.
Bilirsin, buradan Savannah'ya kadar benden büyük günahkâr yoktu.
No ha habido mayor pecador que yo de aquí a Savannah.
Fort Holland'daki kadının günahkâr olduğunu söyledim ve onu zombiye çevirmesini istedim.
Le dije que la mujer de Fuerte Holland era mala... y le pedí que la convirtiera en zombi.
O günahkâr bir kadındı ve hayattayken de ölüydü.
La mujer era perversa... y estaba muerta en vida.
Anne, ben günahkâr oldum.
Madre, he pecado.
Siz herşeysiniz. Bir azize, bir günahkâr, bir yılan ve bir ceylan.
Usted es santa, pecadora, serpiente y gacela a la vez.
Seni adi, günahkâr hırsız!
¡ Ladrón despreciable y sacrílego!
Adam bana adi, günahkâr hırsız dedi, beni kavradı.
Me llamó ladrón sacrílego y me sujetó.
Ne olduğumu biliyorsun öfke dolu, karanlık içinde bir günahkâr.
Me conoces por lo que soy. ; un pecador lleno de odio y oscuridad.
Ben de günahkârım.
Yo mismo soy un pecador.
Ruhunu günahlardan arındır, ey günahkâr!
¡ Purifica tu alma, pecador!
Bu tatsız yolu seçmektense memnuniyetle geri dönüp... mutlu bir günahkâr olarak yaşardım.
Preferiría ser una feliz pecadora... a seguir por este lúgubre camino.
Boston'da günahkâr olmadığı için mi?
¿ Por qué no hay pecadores en Boston?
Başarılı bir günahkârın günah yüzünden mutsuz olması pek alışılmadık bir şey de.
Es que es inusual que un pecador exitoso no esté feliz de pecar.
Günahkâr olmayanların da sorunları olabileceği geldi aklıma.
Se me acaba de ocurrir que tal vez los que no pecan también tienen problemas.
Günahkâr olduğuma inanmıyor musun?
¿ No cree que sea un pecador?
Hayatımda gördüğüm en büyük günahkâr olduğunuza inanmaya hazırım.
Estoy preparada para creer que es el pecador más grande que haya conocido.
- Dedim ya, ben mutsuz bir günahkârım.
- Le dije que soy un pecador infeliz.
O toplantıya en az bir düzine halis günahkâr getirmeyi garanti ediyorum.
Garantizo que proveeré al menos una docena de pecadores para la reunión.
Borç senedi. En az bir düzine halis günahkâr teslim edeceğime dair.
Dice que le debo al menos una docena de pecadores a entregar.
Ruhları kurtarılacak en az bir düzine halis günahkâr.
Una docena de pecadores listos para la salvación.
Buradan çıktığında üzgün olmanın nedenini kötü yürekli bir günahkârın, saf ve temiz bir genç hanıma...
No quiero que salga de este cuarto pensando que el motivo de su enojo... es que un pecador malvado hizo avances inapropiados.
Şu anda burada günahkâr bir düşünce varsa senden kaynaklanıyor, benden değil.
Cualquier pensamiento sucio que esté presente en el cuarto en este momento... sale de usted, muñeca, no de mí.
- Kardeş Sky Masterson, eski bir günahkâr.
Hermano Cielo Masterson, ex pecador.
General Cartwright size şahsen en az bir düzine halis günahkâr garanti edecek durumdayım.
Generala Cartwright... puedo garantizarle personalmente... por lo menos una docena de pecadores genuinos.
Bir günahkâr bir iki saatlik yardımla nasıl kurtulabilir ki? Hele diğer zamanlarda akıl çelici şeylerle tek başına savaşması gerekiyorsa?
¿ Cómo puede esperar salvarse un pecador con una o dos horas de ayuda... cuando el resto de las 24 horas debe luchar solo contra la tentación?
Hatırlatmak istedim bu gece en az 12 günahkâr getireceğime söz vermiştim.
Sólo quiero recordarte... que tienes mi pagaré por 12 o más pecadores antes de hoy a medianoche.
O toplantıya birkaç günahkâr getireceğime söz verdim.
Prometí proveer la reunión con pecadores.
Şubelerimizin hiçbirinde bu kadar çok sayıda kötü görünüşlü günahkârın bir araya toplandığını görmemiştim.
Raramente estuve en una reunión en ninguna de nuestras sucursales... que mostrara tantos pecadores de aspecto malvado.
Her fani ameline bakıp kendini günahkâr bulana kadar soru sormamalı.
No cuestiones a un hombre hasta que hayas examinado sus acciones y las hayas encontrado pecaminosas.
Günahkâr, Tanrı uğruna haftanın her günü seninle savaşacağım!
Pecador, lucharé contigo cada día por Dios y dos veces los domingos.
Önemli olan, günahkârımız günah çıkarıyor ve kurtarılıyor.
Lo importante es que el pecador confiesa y logra salvarse.
Beş dakikada günahkâr bir hayattan kurtulmak mı?
¿ A redimirse en cinco minutos de una vida de pecado?
Ama eğer günahkâr Jim'i kurtarabileceksen, senden bunu yapmanı istiyorum.
Si puedes salvar a Jim el pecador, me gustaría que lo hicieses.
Bizler, her birimiz günahkârız.
Somos todos pecadores, hasta el último de nosotros.
- Günahkâr kadın!
- Eres una pecadora.
Özür dilerim, papaz. Ben... Bunlar günahkâr sözler.
Perdone, Padre, no debo hablar así, he perdido el control de lo que digo.
Zavallı bir günahkâr, ölüm anında bize korkunç bir sırrını ifşa etti.
Cuando pasaba por aquí, junto con su cómplice robaron y asesinaron a un lugareño y ocultaron el cadáver en vuestra propiedad. ¿ Hay por aquí un árbol en medio de un campo completamente desierto?
İşte bir günahkâr.
¡ Vaya, un penitente!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]