Haın tradutor Espanhol
105,870 parallel translation
Kaçağın şimdiye kadar kaçtığına eminim ama önemi yok.
Seguro que la fugitiva ya se ha ido, pero no importa.
Bir ekip toplayıp babasının katilinin peşine düştü.
Ha cogido un equipo para perseguir a la asesina de su padre.
Aida'nın kazandığı anlamına geliyor.
Significa que Aida ha ganado.
- Yaptığın hiçbir şey kaza değildi!
¡ Nada de lo que has hecho ha sido un accidente!
Dünya sonsuza dek süren bir savaşın içinde sadece bir bölge.
La Tierra solo es un territorio de una guerra que ha existido desde hace mucho tiempo.
Buradaki insanların yarısının kıyafetleri ve bavulları kayboluyor.
A la mitad de la gente le ha desaparecido ropa y equipaje.
Belki Fitz kaçınılmaz sonu yavaşlatmak için bir yol bulmuştur... en azından şimdilik.
Quizá Fitz ha encontrado alguna manera de retrasar nuestra desaparición... al menos por ahora.
Tuzağın başarısız oldu.
Tu trampa ha fallado.
Ve inan bana orada olanların üstesinden gelebilmem yıllar sürecek.
Y créeme, voy a tardar años en procesar todo lo que ha pasado allí.
Damadın ortadan kayboldu.
Tu yerno ha desaparecido.
Sen bana sürümüze musallat olanların adını ver, ben de seni nehrin karşı tarafına, Meksika'ya geçireyim.
Contarme quién ha estado robando nuestro ganado y dónde puedo encontrarlos, y te llevaré al río, te veré cruzar hacia México.
Cesar'ın ne işler karıştırdığını biliyorum.
Sé lo que ha estado haciendo Cesar.
- Yağmura mı yakalandın?
- ¿ Te ha atrapado la lluvia? - Sí.
Odette biraz daha kilo alırsan seni kapının önüne koyacağını söyledi.
Odette me ha dicho que como engordes más, te echa a patadas.
- Kartınız reddedildi.
Lo siento. La ha rechazado.
Sana bildirilen bu suçun doğruluğuna dair Tanrı'nın şahitliğinde yemin ediyor musun?
¿ Y jura en nombre de Dios que el informe que ha enviado no dice...
Umudumuzu korumak gerçekten çok zordu. Ama işte buradasın.
Ha costado mantener la fe, pero aquí estás.
Size diyordu ki korkunç, bencil ve ilgisiz bir babaymışsınız.
Ha estado diciéndole... que ha sido un padre horrible, egoísta y ausente.
Nesiller boyunca, Kâse, bu kutsal soyu korudu ve tek bir şeye hazırlandı. Dünyanın sonu.
Durante generaciones, El Grial ha protegido este sagrado linaje como preparación a un evento... el fin del mundo.
İlk günden beri dünyanın sonu geliyor.
El mundo ha estado terminando desde que empezó.
İnancımızı korumak zordu ama işte sen buradasın.
Ha costado mantener la fe, pero... aquí estás.
- Sınırı geçmiş.
- Ha cruzado la frontera.
Bayıldığını söyledi.
Dice que se ha desmayado.
Sana verilen bu büyük şansın farkında mısın?
¿ No te das cuenta de qué oportunidad se te ha dado?
Öne çıkamamasının nedeni emin ol evliliği ile ilgili değil.
La razón por la que no ha hecho nada no tiene nada que ver con su matrimonio.
Ya da James Palmer'la buluştuğun tüm zamanları bize anlatacaksın... ve bir daha da bizi görmek zorunda kalmayacaksın.
- ¿ O? O me va a decir sobre cada vez que ha hecho esto para James Palmer y nunca volverá a oír de ninguno de los dos.
Kusura bakmayın ama sizin için nefesimi boşa harcamaktan sıkıldım çünkü bu duruşmanın amacı Mike Ross'un değişip değişmediğini belirlemek. Ama bu sizi pek ilgilendirmiyor gibi çünkü siz kararınızı çoktan vermişsiniz.
Con todo el respeto, señora, ya me cansé de contestarle, porque el propósito de esta audiencia es determinar si Mike Ross se ha reformado, pero eso a usted no parece interesarle, porque vino determinada a creer lo contrario.
Şehirde sorun çıktığını duydum.
He oído que ha habido un pequeño altercado en la ciudad.
Damızlıklarını el üstünde tuttu.
"Porque él ha tomado en cuenta la humildad de su criada".
Yanlış bir şey yapmadığını düşünüyorsan yapman gereken...
Bueno, si cree que no ha hecho nada malo, debe estar...
Lonnie görevden alınıp geri geldiğinde bir daha raydan çıkmamaya gayret etti.
Echaron a Lonnie y lo volvieron a traer, pero él no ha dejado que lo afecte.
Von Barlow sevgilisine duyduklarını söylerse evimiz öyle olacak.
Ahí viviremos si Von Barlow le cuenta a su novio lo que ha oído.
- Sıçmışsın yani.
- No me ha molado nada.
Nihayet dili açılmış bir kadının söz hakkını elinden almak kadar kötüsü yoktur.
A una mujer no puedes quitarle la voz una vez que la ha encontrado.
Bu hayvanların bizi ezip geçmesine göz yumdun.
Ha dejado que esas animales nos pisoteen.
Aslında bence senin konudan sapan basın toplantındı patron.
Yo creo que ha sido su conferencia de prensa fuera de guion, jefe.
Yaralı Yüz oynarken karnın mı acıktı?
¿ Se te ha abierto el apetito jugando a los mafiosos?
Şuna bakın, kadın kedisine mayo giydirmiş.
Mira a esta mujer que le ha puesto un bañador a su gato.
Yangının ardından Baudelairelar, defalarca ebeveynlerinin devasa servetlerini elde etmek için elinden geleni yapacağını çokça belirten şeytani aktör ve gaddar adam
Como saben, tras el incendio, los niños fueron a vivir con el Conde Olaf, actor malvado y malvado actor, quien ha jurado en repetidas ocasiones que no se detendrá ante nada para apoderarse de la cuantiosa fortuna
Ama emlakçılardan korkmak, ki burada "ev alım satımında yardımcı olan insanlar" anlamına gelir, oldukça yersiz olurdu çünkü emlak piyasasının bugüne dek hiç kimseye bir zararı dokunmamıştır.
Pero tenerle miedo a los agentes de bienes raíces, o sea, "personas que ayudan a comprar y vender casas", sería un miedo irracional, porque del mercado de bienes raíces nunca ha salido nada funesto.
Kaptan, ciddi bir dil bilgisi hatası yapmışsınız.
Capitán, aquí ha cometido un error gramatical muy grave.
Dünya kısırlık problemini çözmeye çalışırken... yeni bir tehdit ortaya çıktı... melezler... Batı Kıyısı'nı tehdit eden laboratuvarda üretilmiş yaratıklar.
Mientras el mundo trata de resolver el problema de la esterilidad, ha surgido una nueva amenaza, los híbridos... criaturas de laboratorio que amenazaban la costa oeste.
Eğer Mitch doğu kanadında tutuluyorsa... bizim istihbaratımızın belirttiği gibi... oraya hangardan girmeliyiz. Merdivenleri ve şuradaki... koridoru bulmalıyız. Bu bizi doğrudan Mitch'e götürmeli.
Si Mitch ha estado retenido en el ala este, como tu información sugiere, tenemos que entrar a través de este hangar, encontrar un tramo de escaleras y este pasillo de aquí debería dirigirnos a Mitch.
Bunun sizin için ne kadar travmatik... bir deneyim olduğunu ve şimdi de... aileniz ve dostlarına dönmeye çalıştığınızı biliyoruz.
Sabemos que ha sido una experiencia traumática para usted y sabemos que está ansioso de volver con su familia y amigos.
Jackson'ın bana gönderdiği yeni melezden bir örnek.
Es una muestra del nuevo híbrido que Jackson me ha enviado.
Arkadaşlarını aradım, babasını kimse ondan haber alamadı.
He llamado a sus amigos, a su padre, nadie ha oído de ella.
Derin taramaya göre Kaptan Hunter'ın sinir sistemine yeni bir kimlik yüklenmiş.
Un escaneo profundo revela que la arquitectura neuronal del capitán Hunter ha sido reprogramada con una nueva identidad.
Görüyorum ki atamızın ölümü iştahınızı kapatmamış.
Veo que la muerte de nuestro ancestro no ha disminuido su apetito.
Legion'ın onu mızrağın bizdeki parçasını almakla görevlendirdiğine şüphe yok.
No cabe duda de que la Legión le ha encomendado recuperar nuestro fragmento de la Lanza.
Yedek gücü etkinleştirmeyi başardınız Bay Jackson.
Ha conseguido conectar la energía auxiliar, Sr. Jackson. Bien hecho.
Rip'in beyni yıkanmış ve mızrağın bizdeki parçasını aldı.
A Rip le han lavado el cerebro y se ha llevado nuestro fragmento de la Lanza del Destino.