Hâlim tradutor Espanhol
400 parallel translation
Sanırım benim de bu gece seni keyiflendirecek hâlim yok.
Yo también estoy hecho polvo.
- Zaten bu hâlim sizin gibilerin eseri.
- Esto es en lo que me has convertido.
Bu akşam onu çekecek hâlim yok.
No estoy de humor para cenar fuera.
Kolumu kaldıracak hâlim yok.
Estoy agotada.
Oysa ben, bu çarpık bedenimle ne böyle aşk oyunları için yaratılmışım ne de ayna karşısında kırıtmak için. Eğri büğrü basılmış para gibiyim. Önümde göz süzen bir haspaya caka satacak afili âşığa benzer bir hâlim hiç yok.
Pero yo, que no he sido formado para estos traviesos deportes ni para cortejar a un amoroso espejo... yo, contrahecho y sin la majestuosa gentileza para pavonearme ante una ninfa de libertina desenvoltura ;
- Turnbill, sohbet edecek hâlim yok.
- No tengo fuerzas para tonterías.
Papa'ya yalvaracak hâlim yok.
No ruego por los favores del Papa.
Bu hâlim ölümden farklı mı?
¿ Esto es distinto de estar muerto?
Tartışmaya hâlim yok.
Estoy muy cansada.
Ama banyoda durarak başarısız olacak hâlim yok.
Pero no fracasaré en su baño. Vamos.
Şaka yapıyor gibi bir hâlim mi var?
¿ Le parece que bromeo?
Seni yalnız başına gönderecek hâlim yoktu ya, Louise.
No iba a dejarte ir sin acompañar, Louise.
Kendi hakkımı savunmayı bana öğretmeden önceki hâlim gibisin. Unutsana.
Hablas como hablaba yo antes que me enseñaras a luchar por mí.
Sonunda yeter, yiyecek hâlim yok demek zorunda kaldım.
Finalmente tuve que decir para, No pude seguir comiendo.
Kullanıyor gibi bir hâlim mi var? - Seni b.k torbası.
- ¿ Tengo pinta de estar metiéndome?
su bulaniklik ise oraya giderkenki hâlim.
¿ Y esa mancha? Ese soy yo de camino al incendio.
Hoş bir akşam geçirdim ve saçmalıklarınla uğraşacak hiç hâlim yok.
He pasado una tarde agradable y no me apetece ocuparme de tu mierda.
Veterinere benzer bir hâlim mi var?
¿ Me ves con cara de veterinario?
Kıpraşmaya hâlim yok!
¡ Estoy completamente agotado!
Ölürse eğer, ne olur benim hâlim?
¿ Qué sería de mí si me faltara?
O ölürse eğer, ne olur benim hâlim?
¿ Qué sería de mí si me faltara?
Bugün hiçbir şey verecek hâlim yok.
Hoy no tengo ganas de dar.
Senin için topallayacak hâlim yok anne. Yok, yok.
No voy a estar haciendo el muribundo por ti, madre.
Yorum yapmaya kalkışmaya bile hâlim yok.
Creo que no debería arriesgar comentarios.
Sen olmasan, hâlim ne olurdu, bilmiyorum.
Sin ti, no sé lo que hubiera pasado conmigo.
- Oyun oynayacak hâlim yok!
No estoy jugando.
Kızgın bir hâlim var mı şimdi?
Sabes cuando estoy enojada.
- Küçük hanımlık bir hâlim mi var sence? - Buyurun küçük hanım.
- Señorita.
Bebek hâlim.
Ese soy yo cuando era bebe
Bu küçük çocuk benim 8 yaşında ki hâlim.
Este niño pequeño soy yo a los ocho años.
Bilmece çözecek hâlim yok.
No tengo tiempo para rompecabezas.
Zengin bir hâlim mi var?
No estoy haciendo dinero. ¿ Parezco rico?
Çantanla uğraşacak hâlim yok.
¿ Espera que yo busque su bolsa?
En hızlı hâlim bile değildi. - Neden?
- Ni siquiera corrí tan rápido.
Kaçıracak hâlim yok ya.
No te voy a secuestrar.
Bu benim her geceki hâlim.
Soy yo... cada noche.
- Evet tatlım, gerçekten öyle. Benim de son zamanlardaki hâlim ortada zaten.
Tengo que hacerle una visita conyugal a Stan.
Bir an için gözlemci hemşirenin yerine bakıyordum. Bayan Vachon benden gözlemci olmamı istedi ama benim hiç hâlim yoktu. Ben de kuzenimden yerime bakmasını istedim.
La guardia era mía, pero tenía mucho trabajo y le pedí a mi prima que me supliera.
Aptal gibi bir hâlim var mı? - Antoine, söyle ona...
- Dile, Antoine.
Bu, benim üç saat sonraki hâlim olabilirdi.
Estas pueden ser mis últimas tres horas.
Beleşçiye benzer hâlim mi var? Buradan yılan yakaladım ve onları sana bedavaya verdim.
Tomo diez serpientes aquí y darles a usted de forma gratuita.
Bu umursamaz hâlim, aile denilen şeyin birkaç aptal hayvandan oluşan bir sürüden daha fazlası olduğunu idrak etmemi engellemiş.
Es ese tipo de apatía que hace tan difícil... ver a la familia como algo más de un rebaño de animales estúpidos.
Benim fakir hâlim.
Una versión pobre de mí.
Suçluya benzer bir hâlim mi var?
¿ Acaso soy un criminal?
Bunu kendi kendime yapacak hâlim yok.
No lo voy a hacer sola.
Shane yeni ortağın. Benim genç hâlim olarak dikkate alabilirsin.
Shane será tu nuevo compañero, considéralo una versión más joven mía.
Steve, benim ayık hâlim bu!
Steve, ¡ éste soy yo sobrio!
Ruh hâlim değişebiliyor.
- Quiero decir, tú eres un matón despiadado. - Tengo mi carácter.
Hâlim berbat.
Soy un desgraciado.
- Hayır, kıpırdamaya hâlim yok.
- No, me duele al moverme.
Ayrıca şunlardan birkaç tanesini okula asabilir misin çünkü oraya gidecek hâlim kalmadı. Evet.
Sí.