Içten tradutor Espanhol
4,057 parallel translation
Eğer o Dvd'leri bulursa bundan insanlara bahsederse küçük duruma düşmemiz içten bile olmayacaktır.
Si ella encuentra esos dvds, le dirá a la gente, y seremos humillados.
Unutma canım fotoğraflar dokunaklı ve içten olmak zorunda.
Ahora recuerda, cariño, tu foto montaje debe ser profundo y conmovedor.
Her durum için içten bir hikaye.
Una historia desgarradora para cada ocasión.
Dostum, şu anda gülüyorum ama içten içe... İçimden de gülüyorum.
Tío, sé que ahora mismo estoy sonriendo, pero por dentro... también estoy sonriendo.
Gayet içten bir istekti.
Fue una petición sincera.
Bizimle kalırsan seni içten tesisatı olan bir eve yerleştiririz.
Quédate con nosotros. Y te mudaremos a un lugar que tenga tuberías.
Erkeklerin belli bir yaştan sonra içten dışa çürüdükleri bir gerçek.
Es un hecho que, a cierta edad, empiezan a pudrirse desde adentro.
M.O.D.O.K. asanın gücünü adapte ediyor ve bu yarığı içten dışa şekilde yok etmek üzere, biz de dâhil.
M.O.D.O.K. está adaptando los poderes de la varita, y está a punto de destruir esta brecha de adentro hacia afuera, nosotros incluidos.
İçindeki canavarın tekrar dirilerek seni nasıl içten içe parçaladığını biliyorum.
Sé cómo te habrá dañado, resucitar el monstruo adentro.
Ryan az önce tarif ettiğin gibi anılarla yüzleşmek yüzyüze ve içten bir şekilde yüzleşmek üstündeki yükü atmana yardımcı olabilir seni geride tutan şeyleri. Yaşamına devam edebilrsin.
Ryan, confrontar recuerdos como el que me acaba de describir... profundamente, vívidamente confrontarlos... puede ayudarle a soltar lo que sea que esté cargando, lo que sea que esté reteniendo, para que finalmente pueda avanzar.
- Gerçekten içten değil.
No tiene sentido.
Çoban değneği lazım, iyi eğitimli bir çoban köpeği ve çok içten çoban sevgisi lazım.
Necesitas un cayado, un Border Collie bien adiestrado - y un intenso amor por las ovejas, cariño.
Böylelikle gezdiğim her yerde insanlarla ani ve içten bir ilişki geliştirdim ve bir çok hikayeyi taşıdım.
Entonces me encontré teniendo esta relación inmediata e intensa con gente en todos lados y llevando historias de unas a otras...
Bu A'nın annemi incitmesini asla istemediğini söylediğinde içten miydin?
¿ De verdad no querías que esta "A" le hiciera daño a mamá?
Fakat herkesin içten içe bana unutmamam gerektiğini söylediğini hissediyorum.
Pero siento que todo el mundo me está diciendo que no te olvide
Eğer pişmanlığında içten isen Tanrı her şeyi affeder.
Si eres realmente sincero en tu penitencia... yo creo que Dios perdona todo.
San Diego'ya gittim, içten ve dürüstçe bir konuşma yaptık.
Bueno, fui a San Diego y tuvimos una charla franca y honesta.
Çünkü içten ve dürüstçe konuşmadan sonra eski sevgilisini patakladım.
Porque golpeé a su ex novio después de la conversación franca y honesta.
Müşterilerin, beraber olmak istemediğinizi ama içten içe de birbirinizi istediğinizi düşünmesi lazım.
Los clientes tienen que creer que ustedes piensan que no quieren estar juntos, pero en lo profundo sí lo quieren. El problema es que ahora, estoy sintiendo que no quieren estar juntos.
Çünkü oraya çıkıp içten konuşunca işler yoğunlaşıp ağız lafları hatıra zamanları derken...
Porque si te levantas... y hablas con el corazón... cosas buenas... palabras de la boca... momentos para recordar...
Lacey, içten içe hâlâ öfke sorunların var.
Mira, Lacey, todavía subyaces a los problemas de ira.
Eğer bizi takip edersen ya da beni durdurmaya çalışırsan bırakırım transandantal hastalık onu içten içe yer bitirir ve sonra onu berbat bir kanlı succubus halinde bırakırım.
Si nos sigues o intentas detenerme, voy a dejar que la enfermedad trascendental se la coma por dentro y luego voy a dejarla en un caliente y sangriento lío súcubo.
Çünkü içten davranıyor.
Porque él es espontáneo.
Ve içten içe sen de biliyorsun ki bebek senin değil.
Y muy en el fondo, sabes que no era tuya. Lo sabes.
Belki de bu zamana kadar içten içe bunu düşündün.
Quizás lo has sospechado todo este tiempo.
Umarım özrümüz yeterince içten olmuştur.
Espero que la disculpa fuera sincera.
Natasha'ya, en içten sevgilerimle. Alexander.
Natasha, para siempre agradecido, Alexander.
Bu genç için içten üzüntü duyuyorum.
Siento mucha pena por ese chico.
Ve bunu düzeltmek için yapabileceğin şeyler olduğunu bilerek bir saniye daha fazla yaşamak zorunda olursan bu öfkenin seni içten içe yakacağından korkuyorsun.
Y tienes miedo de que ese enojo te queme por dentro si tienes que vivir un segundo más en el mundo sabiendo que pudiste haber hecho algo para arreglarlo.
Eğer bir obsesif istediğini elde edemezse onu içten çökertmeyi seçer.
Si el obsesivo no puede tener el objeto de su deseo entonces decide destruirlo.
Bizimle uğraşmayı bırakmaları için onlara çok içten bir özür iletisi yazdım.
Les he escrito una declaración sentida para que terminen su campaña contra nosotros.
Ben hep içten içe annemin zorla bana deli olduğumu düşündürttüğünü biliyordum.
Siempre lo supe, y mamá me hizo creer que estaba loca.
O zaman üzerinde t-shirt de yoktu yani içten söylediğimi anlamışsındır.
Y eso que estaba sin camiseta, así que realmente lo quería decir.
Kendim ve çalışanlarım adına, inşaatımızın verdiği rahatsızlıktan ötürü içten özürlerimi sunuyorum.
En nombre mío y de mi equipo, Quisiera ofrecerle una sincera disculpa por cualquier riesgo que nuestra construcción le haya causado.
Jeannine Locke. Ona ve ailesine yaşattığım bu üzüntülerden dolayı en içten özürlerimi sunuyorum.
Es Jeannine Locke, y extiendo mis más sinceras disculpas a ella ya su familia para cualquier dolor que les he causado.
Kendisi Pemberley'de tanınmıyordu ve ailesi ile dostlarına içten taziyelerimizi dileriz.
No lo conocíamos en Pemberley, y nuestras más profundas condolencias están ahora con su familia y amigos.
İnanç içten gelmeli.
La creencia debe venir de adentro.
Neden içten ve yeni bir şey yaptığım için beni tenkit ediyor ki?
¿ Por qué me está criticando por intentar algo que es honesto y natural?
Mütevazi, içten, eleştirici olmayan...
Humilde, Abierta, No jusgadora...
Sanırım içten içe bana güveniyorsun.
Yo... creo que por instinto confías en mí.
İçten davranıyordum.
Estaba siendo sincera.
İçten içe, karanlık bir yanımın hep duymak istediği sözlerdi.
Aquella profunda y oscura parte de me que siempre quisieron escuchar.
İçten içe evet demeyeceğini biliyordum.
En el fondo de mi corazón, sabía que nunca dirías que si.
İçten söylüyorum, hiç sorun olmaz.
En serio, no hay problema.
İçten içe bu ilişkinin doğru olmadığını sen de biliyorsun.
Y en el fondo, sabes que no está bien.
- İçten değiştiriyorum.
Lo estoy cambiando desde dentro.
İçten dışa doğru. Oyuna gireli daha birkaç saat oldu. Şimdiden bir oyuncu öldü.
Desde dentro. y ya ha muerto uno de nosotros.
Çok tatlı, çok İçten. İçten mi?
Tan adorable, tan sincero.
Üç haftadır içten içe haykırıyorum.
He estado llorando durante tres semanas.
İçten içe, sorunları seviyorsun.
En el fondo... te gustan los problemas.
İçten gelen, derin bir sevgi.
Dulce, amor profundo.