Karışık tradutor Espanhol
17,244 parallel translation
Karışıklık için özür dilerim ama...
Bueno, me disculpo por la confusión, pero...
Karışıklık yok.
- no hay confusión.
Konu şu ki, biraz karışık.
El asunto es, es complicado.
Biraz karışık geldiğinin farkındayım, ama sizin için ayrıntılandıracağım ve bu o kadar da kötü değil aslında.
Sé que suena complicado pero se los voy a explicar. Verán que no es tan malo.
Aynı lanet karışıklık yüzünden uyanıyorum.
Porque me despertaré en el mismo maldito desastre.
Bir karışık salata!
Yalta, una ensalada mixta.
Bu çok karışık bir satış süreci.
Es un proceso de venta muy complicado.
Hepimiz şaşkına döndük ve kafamız karışık.
Todos quedamos pasmados y confundidos.
Çok karışık bir iş.
Es un maldito desastre.
Karışık sinyaller alıyorum ama.
Vale, estoy recibiendo señales confusas.
- Öyleyse karışıklık için özür dilerim.
Bueno, lo siento por la confusión.
- Bu sanat olayı karışık biraz.
El arte es complicado.
Bu aralar kafam biraz karışık Marcus ama bu sefer oldukça eminim.
Estoy en un momento difícil, Marcus, pero es en serio esta vez.
Bugünlerde o iş biraz daha karışık.
- Eso en estos días es jodidamente complicado.
Umarım bir taşkınlık yaratmaya yetecektir askerlerin saflarını kırmak için yerince kafa karışıklığı yaratacaktır.
Será suficiente para alborotar y causar confusión para romper las filas de los soldados.
Ateşli ama karışık.
O sea, es sexi, pero está mal.
- senin kafan karışık.
Creo que estás loca.
- Şu sıralar kafası biraz karışık.
Ahora mismo, él está en el mar.
Hayır, ne düşündüğümü bilmiyorum. Kafam karışık.
No sé qué pensar, estoy perdida.
Kafam çok karışık.
Realmente estoy perdida.
- Biraz karışık biriyim.
Es una auténtica mezcla. Sí, ¿ cierto?
- Orası karışık.
- Es complicado.
Beni buraya çıkartıp, arkama endoskop sokuyorsunuz ve başından beri elinizin altında aleyhime kullanabileceğiniz bir tek başvuru sırasında yaşanmış ufak bir karışıklık var, öyle mi?
¿ Me trae aquí, me mete un endoscopio en el trasero y lo único que tiene es un papelito de la solicitud?
Gerçi bu dava için bayağı karışık olur. Müslümanlarla aynı olur yani.
Para este caso, es complicado.
- Karışık derken?
¿ En qué sentido?
Karışık derken?
¿ Cómo se complicaron?
Kurt'un kafası karışık olabilir ama en azından taşakları var.
Kurt puede estar confuso, pero al menos tiene cojones.
Karışıklık falan kaldıramayız. Bu insanlarlayken olmaz.
No podemos permitirnos ninguna complicación, no con esta gente.
Hayır, kafası karışık zayıf ve senin o hastalıklı zevkin için kullandığın bir körpecikti.
No, era una joven confusa y vulnerable que fue manipulada por un hijo de puta enfermo para sus intereses.
FBI'ın bürokrasisi gittikçe daha karışık ve verimsiz bir hal alıyor.
La burocracia del FBI se ha vuelto increíblemente compleja e ineficiente.
Karışıklık yaratmak konusunda her zaman endişelisin.
Siempre estás preocupado por causar un desastre.
Kafası karışık.
Por todas partes.
Karışık bir durum.
Es complicado.
Aranızda karışık bir bağ vardı, biliyorum.
Ahora bien, yo sé que usted también tenía una relación complicada con él.
Sıcak bir öğleden sonra çöpü karıştıran bu şık kişiyle tanışmak isterdim.
Ojalá hubiéramos conocido al sibarita que revolvía un basurero una tarde de semana calurosa.
Bana saygısızlık ettin karıma saygısızlık ettin sana şu amına koyduğumun şeyini kapat dedim!
Me insultas a mí, insultas a mi esposa y ya te dije antes que le bajaras el maldito... ¡ Volumen!
Suriye sınırında ABD ordusunun karıştığı bir olaya dair haber aldık.
Han informado de un incidente implicando al ejército de EEUU en la frontera siria.
Bu karışık.
Es complicado.
Brent'in karısının ve üç küçük kızının, meleklerle ve pırıltılı ışıklarla süslediği ağaç gizemli bir şekilde alev almış.
El árbol que Brent, su esposa y sus tres hijitas habían decorado a la perfección, con ángeles y luces intermitentes se incendió misteriosamente.
Karısı ona çok kızacak...
Mi mujer estará cabreada, así que...
- Bana güvenip karını, doğmamış çocuğunu ve şu küçük İngiliz kızı korumam için emanet ettin.
Me diste tu confianza... con tu esposa y tu hijo por nacer, para cuidarlos... y la muchachita inglesa.
Ama biliyorum üzerinden o votka maymununu çıkarıp bir smokin giydirebilirim maymunların en şık hali böyle.
Pero sé que podría ayudarla a dejar el alcohol de la mejor manera posible.
Kızım, beni onun cebine yengenç atmayı başaramamış birisiyle karıştırmış olmalısın.
Niña, debes confundirme con alguien que no tiene un solo cangrejo para arrojar en el bolsillo.
Kış aldatıcıdır, çünkü bir kar kümesinde kendinden geçersen bir ayak parmağını kaybedersin.
El invierno es difícil, si te desmayas en la nieve, pierdes otro dedo.
Evet, durum biraz karışık.
Qué lío.
Karısından ayrılmak için cesaret toplamak konusunda sıkıntı yaşıyor.
Pero no podía dejar a su esposa.
Ve çok sıkıntı çekiyor ; çünkü karısını seviyor ve saygı duyuyor ama diğer kadın olmadan yaşayamıyor.
Sufrió tremendamente porque él ama y respeta a su esposa, pero no puede vivir sin su amante.
Ne tür bir adam 25 yıllık karısını bırakıp 25 yaşındaki bir sekretere gider ki?
¿ Qué clase de hombre deja su esposa después de 25 años para caer en el amor con una secretaria de 25 años?
Açlık mikropları havaya karışır.
El patógeno de los Hambrientos estaría en el aire.
Bu adamın karısı ve kızıyla ilgili ne söyleyebilirsin?
¿ Algo que decir sobre su mujer y su hija?
Lanet karın ve kızın bunu hak etmiyor değildi ama yanlış anladın, o bir kazaydı.
Es lo que se merecían tu puta mujer y la niña, pero... - Te equivocas, fue un accidente.