English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ K ] / Kum

Kum tradutor Espanhol

3,830 parallel translation
Kum kaplarını kim temizlerdi?
¿ Quién les cambiaría las piedras?
Önceden kum havuzundaydın.
Se acabo. Eso era la caja de arena.
- Semak'ın masasındaki kum saati işlemeye başladı.
El plan de Semak debió adelantarse.
Hala Siyah Kum operasyonunu düşünüyorum.
Sabes, aún sigo pensando sobre de la operación black sands.
Hala Siyah Kum operasyonunu düşünüyorum.
Sigo pensando en Black Sands.
- Siyah Kum.
Black Sands.
Hala Siyah Kum operasyonunu düşünüyorum.
¿ Sabes? , sigo pensando en Black Sands.
Ama er ya da geç bu saçmalık devekuşu-kum olayına benzeyecek.
Pero antes o después, estas locuras terminarán por esfumarse cual pluma de avestruz.
Denizdeki kum tanesi misali.
Es como encontrar a Waldo en un mar de Waldos.
Çoğu kayan yıldız kum tanesi büyüklüğündedir.
La mayoría de las estrellas fugaces son del tamaño de un grano de arena.
Kum yengeçleri leş yemekle tanınırlar.
Los cangrejos de tierra son conocidos por tomar un bocadillo de los muertos.
Bu gece spora gitmeme gerek kalmayacak. Bence elemeye başlamak için bu kadar kum yeter. Evet.
Muy bien, no tendré que ir al gimnasio esta noche.
Kum mu?
¿ Arena?
Kum torbasının içindeki kum olmaktan nefret ediyorum ama,
Odio tener que traer malas noticias
Bebeğim, sen bir gorlian kum çuvalının içinde olsan bile güzel görünürsün.
Nena, te quedaría bien hasta un saco de arena gorliano.
- Gözlerimde kum var.
Tengo arena en los ojos.
Gözlerimde kum vardı.
Tenía arena en los ojos.
Normal insanlar kum kalelerini kumsalda yapar.
Sabes, la gente normal hace castillos de arena en la arena.
- Alçı kalıpları ve kum ile.
Moldes de yeso y mucha arena.
- Ben bir yer biliyorum. İyi yanı, çok güzel kara kum plajları var.
- Conozco un sitio... la ventaja, playas preciosas de arena negra.
Eğer kendini küçük kum taneleri gibi hissedersen, tüm plaj seninmiş gibi olur.
El "está bien" es como un grano diminuto de arena, y tú eres toda la maldita playa.
Tuhaf yerlerinde kum vardı.
Tengo arena en algunos lugares extraños.
Favorim kum suşisi.
Mi favorito, sushi de arena.
Sanırım Kum Adam özellikle harika bir görseldi.
Creo que el Hombre de Arena es una imagen particularmente excepcional.
Hepimiz gerçekten de uçuşabilecek kum parçacıklarıydık Gerçekten sahib olduğum fikrin bu olduğunu düşünüyorum. Hayatın geçiciliğini veya herneyse onu yapmak istemiştim.
Sabes, creo que el hecho de que todos somos granos de arena que pueden volar lejos de hecho fue mi idea y justo lo que yo quería hacer la impermanencia de la vida o algo así.
Kum tepelerinin üstünde sürüyordum.
Soy yo montando en quad sobre las dunas.
Ayla yalnız var ya hoca da kum saati gibi ha
¿ Sabes qué, Ayla? ¡ Esa maestra tiene curvas!
Plajda seks yapmak kulağa güzel bir fikirmiş gibi geliyor ama her yerin kum olması, cam parçaları ve şu futbol topunu kaybetmiş çocuk.
Sabes, tener sexo en la playa suena bien, pero está toda esa arena y las chapas de las botellas, y el niño que pierde su balón de fútbol.
Kum fırtınası.
Tormenta de arena.
Kum egzoz sistemine dolacaktı.
La arena entrará en el escape.
Babamın taktiği bu. Karşılık veren kum torbası gibidir.
Ésta es la estrategia de mi padre... es un saco de arena que devuelve los golpes.
Tadı kum gibi, kuruymuş.
Arena dulce, esto está seco...
Lütfen, kum saatini kullanma.
Por favor, no uses el reloj de arena.
Ve bu kum taneleri öfkeyle yuvarlanırken -
Y esos granos de arena están cayendo con furia...
Ve rakipleri Kızıl Kum Tavşaruları.
Y sus oponentes Los Conejo-Canguros de las Arenas Rojas.
Kum takozu. 9-sopası eksik.
El arenero falta el hierro 9.
Öf be baba! Çüküne kum mu kaçtı?
Joder, papá, ¿ te pica el coño?
Kum torbasıyla çalışırken dünya etkilenir mi diye düşünüyordum.
Cuando trabajaba con la bolsa era como si... el mundo se encogiera.
Gördüğün üzere, yaşayan her canlı kumsaldaki her bir kum tanesi gökyüzündeki her bir yıldız, birbirine karışık nedensellik ağları ile bağlı.
Ves, todo ser vivo, cada grano de arena en una playa, cada estrella en el cielo está vinculada por una compleja red de casualidades.
Victor'la, Çağdaş Sanatlar Müzesi için düzenlenen ince kum müzayedesinde tanıştık.
Víctor y yo nos conocimos en una subasta de cieno por el Museo de Artes Contemporáneas.
Şu anda hilti ile büyük parçaları kırıp çıkarıyorum daha sonra çukuru düzeltmek için kum kullanacağım ve soğuk yama asfaltıyla dolduracağım.
Ahora estoy usando un martillo perforador para sacar los pedazos más grandes, luego rociaré el hoyo para asentar el polvo y lo rellenaré con parche de asfalto frío.
- Al onu. Kum torbası gibi.
Es como un saco de cemento.
Bana tecrübe oldu. Sanırım bir kum tepeciğinden canlı çıktım. Hey!
Tuve una experiencia. ¡ Mira, encontré mis llaves!
Kum fırtınasında seni 10 km taşımamı mı?
¿ Cargándote por casi diez kilómetros en una tormenta de arena?
Koku. Ter ve kum kokusu.
El olor... sudor y arena.
Burnuma kum kaçtı!
¡ Tengo arena hasta en mi nariz!
Bak oğlum, kum torbaları gelmeyecek. Bu çalılar da iş görür.
Mira, no pongas ahí los sacos de arena, basta con los arbustos.
Kumsalda yürümeye gittiler ki orada Milky Way'deki yıldızlardan daha fazla kum tanesi var.
Fueron a dar un paseo por la playa, que, sabes, tiene más granos de arena que las estrellas que hay en toda la Vía Láctea.
Dört milyon yıl önce böyle bir gecede kurt tanrıça Mazu'yla ilişkiye girdi ve aşklarının meyveleri okyanus, kum ve yıldızlardı.
Hace cuatro millones de años, en una noche como esta, se apareó con la diosa loba Mazu, y los frutos de su amor fueron el océano, la arena y las estrellas.
Kum kaşındırır.
La arena me irrita.
# Yosunlar... # # Saçlarina karismis... # # Günes ve kum... #
Prefiero estar aquí con mis chicas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]