English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ K ] / Kârın

Kârın tradutor Espanhol

858 parallel translation
Örgütlenme ve hizmetin karşılığı olarak seni birliğe almanın karşılığı olarak şirket, kârın 2 / 3'ünü sen de 1 / 3'ünü alacaksın.
A cambio de la organización y de los servicios la corporación se queda con... dos tercios de los beneficios... y tú te quedas con un tercio.
Kârın da üçte birini alacaksınız. Anlaşıldı mı?
¿ Está claro?
Yıllık kârınızı söyleyebilir misiniz?
- ¿ Cuánto diría que gana al año?
Tüm sefer kârının % 10 hissesi benimdir.
El diez por ciento de las ganancias del viaje.
Buluşmamız ikimizin de kârına olur diye düşündüm anlayacağın.
Es sólo que pensé que podría ser provechoso para ambos encontrarnos.
İş hayatı. Böyle bir işin kârını redetmezdin, değil mi?
- No le diría que no a las ganancias.
Bu işten kârın olmayacak, aksi olacak.
No estás fichado. Es un alivio. Sudas por todo el cuerpo.
Hayır, güzellik bir fahişenin kariyerinde önemli bir faktör olmasına rağmen, fiziksel çekiciliğin kârın en önemli kaynağı olması pezevenginin onun üzerindeki baskısını artıracaktır.
La belleza no es indispensable para una prostituta. Pero atraerá la atención de los proxenetas ya que el atractivo físico puede ser una fuente de inmensas ganancias.
Kârın yüzde 50'sini alacak.
Tendrá el 50 por ciento de las ganancias.
O da kârın yüzde 50'sini alacak.
Tendrá el 50 por ciento de las ganancias.
Kârın yüzde 100'ünü alacak.
Tendrá el 100 por ciento de las ganancias.
Bir ihtimal olduğunu düşünüyorsan kârın sonsuza çıkıyor.
Si creo que hay una probabilidad y que la ganancia es infinita.
Umarım kârınız da iyi olur.
Harán dinero, ¿ no?
Kârın ne kadar olabileceğini bilmiyorum... tam olarak ne kadar harcadığımızı da, fakat olay şu.
No sé. No sé cuánto rendirá. Puede que no cubra los costos.
Kârını artırmak için anneni bile sırtından bıçaklarsın.
Apuñalarías por la espalda a tu propia madre, con tal de aumentar tus beneficios.
Onlara Loop'u, Madison'ın kuzeyindeki tüm Rogers parkı. 16'ncı caddenin kuzeyindeki Cicero'daki her şey kumar makinelerinden pay ve Lake County motelinin yarı kârını vereceğim...
Voy a darles el Loop al norte de Madison... y todo Rogers Park. Todo en Cicero al norte de la calle 16... una parte de nuestras tragamonedas... y la mitad de los intereses de los moteles de Lake County.
Böylelikle 3km kârın olur.
Así puedes ahorrar unas 2 millas.
Galiba 1975 yılında yaptığımız kârın, yılın başında yaptığımız kâra bölünmesi baz alınıyor.
Creo que se basa en un múltiplo de las ganancias de 1975... tomando como base el período de 1975.
Maaşının % 50'sine, yılın başında yaptığımız kârın % 25'i ilave ediliyor ve sözleşmenin bitiş tarihiyle çarpılıyor.
Creo que era el 50 % del salario... más el 25 % de las ganancias del primer año... multiplicado por la parte incumplida del contrato.
Bu yazın kârı tüm zamanlarınkinden yüksek. Krallık iyi iş yapıyor!
Las ganancias de este verano han sido muy altas. ¡ Kingdom lo está haciendo bien!
Kârı yüksek tutmanın yollarını bulmalısın.
Asegúrate de tener una buena estrategia para que sigan altas.
Jenkins fabrikalarının kârı Bayan Jenkins'in hayırseverliğinin artan taleplerini karşılamaya yetmez. Harekete geçirmek için kardeşine içini döker.
Como los dividendos de los molinos de Jenkins no alcanzan para las altas exigencias de la obra social de Miss Jenkins, se queja a su hermano, haciéndolo decidirse a ayudarla.
Yanına kâr kalacağını mı sanıyordun?
¿ Piensa poder salir como si nada?
Kâr yüzdesi kazanmak için kumarbaz gibi riski göze alır mısın?
¿ Correría el riesgo de hacerlo por un porcentaje de la ganancia?
Masrafları azaltıp kârı garanti altına aldığını düşün.
Disminuir los costes y garantizar los beneficios.
Sizin kadar yetenekli bir adamın ekipman kiralaması hiç akıl kârı değil.
No puede ser que un hombre de tu talento... se dedique a consignar equipo de alquiler.
Orpheus, senin en büyük kusurun fazla ileri gittiğinde yanına kâr kalacağını bilmendir.
Orfeo, tu mayor fallo... es saber como escapar yendo demasiado lejos.
İlk kârım senin olacak, sadece senin çünkü kumpanyamın bir parçası olacaksın, değil mi Melina?
Mi primera ganancia será tuya, solamente tuya, porque tomarás un papel en mi compañía, ¿ cierto, Melina?
Yaptığının yanına kâr kalacağını mı sanıyorsun?
¿ Crees que te vas a salir con la tuya?
"Size 10,000 dolar ve Kârımın % 50'sini borçluyum."
"Le pagaré 10.000 dólares y 60 % de las ganancias."
Ve kârı paylaşacak ortağın da yok.
Y no debe dividir las ganancias con ningún socio.
Çıkardığın karmaşayı yanına kâr say ve defol buradan.
¿ Y si damos por terminado este asunto?
Kıçını patlattıklarında ölümün de iyi bir kâr getirecek.
Sí, y una magnífica recompensa el día que tú recibas un balazo.
Çünkü bu yaptıklarının yanlarına kâr kalmaması lazım!
¡ Porque no se les debe dejar escapar después de lo que hicieron!
İnsanlığın bütün zayıflıklarına hizmet veren çok büyük kârı olan işin içinde olacağız.
Vamos a ir a lo grande, a los negocios rentables... de abastecer las flaquezas humanas.
Kuşlarını yetiştirip, satmaya devam edebilirsin ama kâr, sosyal yardım fonuna aktarılacak ve sen de kârdan maaş alacaksın.
Puede continuar criando y vendiendo los pájaros, pero los beneficios irán a la caja de previsión de la prisión, y su sueldo será una participación en los beneficios.
- Beni dinleyin! - Makamını kâr için kullanmanı?
- ¿ Sabes qué necesitas?
Hissedarların kafası tek bir şeye çalışır : Kâr.
A los accionistas sólo les interesan los beneficios.
Oyun tutarsa destekçilerin parasını ödemek zorundasınız. O kadar destekçiyle hiç kâr edemezsiniz. Anladınız mı?
Si es un éxito, debe pagar a los promotores y con tantos, nunca tendría suficientes ganancias para todos. ¿ Entiende?
Yani, kâr etmeye 2 milyon dolar kazandıktan sonra başlayacaksınız öyle mi?
¿ 2 millones de dólares para cubrir los gastos?
Ve inanın bana, bir yerlerde mutlaka yapılacak bir kâr vardır.
Y hay beneficios ¡ créame!
Size yakın birisi kâr etti mi?
- ¿ Alguien cercano sí?
Paranın faizi de var ve biraz kâr. Evet, burada.
¿ Los intereses del dinero y los beneficios?
Haber departmanının hiçbir zaman kâr amacı gütmediğini biliyorum.
Sé que históricamente las divisiones de noticias pierden dinero.
Önümüzdeki bir yıldan daha kısa bir süre içinde, net kârımızın 45 milyon dolara kadar çıkacağını tahmin ediyorum.
Yo estimo un flujo de fondos positivo en el grupo de $ 45 millones... para este año fiscal, en resumen, un año antes de lo programado.
Köle gemilerinin, limana yarı kargolarının ölü geldiğini ve hala kâr yaptığını bilirim.
Sé de barcos de esclavos que amarraron... ... con menos de la mitad del pasaje en vida.
2 dolar kârın var.!
Ahora sólo cuesta 5,77.
... bugün var olan on yayın kuruluşundan sadece iki ya da üç tanesi kâr yapabiliyor.
... de las diez compañías de radiodifusión que existen hoy... sólo un par resultan rentables.
Nitelik göz önünde tutulduğunda, birkaç milyon mark kâr için radyo ücretlerini arttırarak böyle bir antisosyal önleme başvurmayacağını herkes düşünebilir ki bu da postane gelirlerinin çok az bir bölümünü kapsayacak ve kesinlikle bir ekonomik fayda sağlamayacaktır.
... a la vista de su composición, cabe esperar... que no pongan en marcha una medida tan antisocial... como un impuesto sobre la radio de varios millones de marcos... i.e. que no cubrirá las necesidades de financiación de Correos... y no tendrían resultados beneficiosos para la economía...
Yaptıkları şeyin yanlarına kâr kalmasına izin veremeyiz. Seni arabadan atmalarının cezasını çekmeliler.
Pero no podemos dejarles que se salgan con la suya, después de lo que te han hecho, tirándote del coche y todo.
Bu yaptığın hiç akıl kârı değil, Reinhold.
Eso sería una gran estupidez, Reinhold.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]