Karınız mı tradutor Espanhol
3,650 parallel translation
Sanırım beni başkasıyla karıştırdınız.
- Me temo que me confunde con otro.
Kate Jordan, Cleveland'den kaybolan tanığımız, Joe Hagan'ın geçmişte karısına şiddet uygulayıp onu tehdit ettiğine dair ifade verecekti.
Nuestra testigo, Kate Jordan, ha volado específicamente desde Cleveland para testificar que Joe Hagan tenía un historial de ataques físicos - y amenazas contra su mujer.
Arabadan çıkar mısınız, bayan?
¿ Podría salir del vehículo, señora?
Biz açıyoruz ülke genelindekonumu kadar, ve ben sahip olmak istiyorum karışımı adınız.
Vamos a ofrecer la vacante por todo el país, y nos gustaría que tu nombre estuviera en la lista.
Çünkü ben Steve Newlin'in kızımı kaçırdığını söyleyen... - Çatlak karının tekisin.
Porque soy la perra loca que dice que Steve Newlin...
Böylesine düşmanca bir boşanmanın şirketimizi olumsuz bir şekilde etkileyeceğini sana söylememe gerek yoktur herhalde özellikle de bizim varlıklarımızın senin ve karının arasındaki çekişmenin içinde bulunması.
No debería tener que decirte el impacto negativo que un divorcio hostil puede tener en la línea de flotación de nuestra empresa, especialmente, si nuestras acciones se ven envueltas en un fuego cruzado entre tu mujer y tú.
Evet, doktor karınız var mı?
Sí, doctor. ¿ Tiene mujer? ¿ Hijas, una hermana?
Karımın ve kızımın hayatını hiçe sayan adam gibi.
Así era el hombre que quitó la vida de mi esposa y mi hija.
Adamın karısı 1981'de tanıdığım bir kız çıktı.
La mujer era una chica que conocí en 1981.
Umarım iyi bir iş çıkarırsınız.
Espero que hagan un buen trabajo.
Lütfen dışarı çıkar mısınız?
¿ PODRÍA SALIR, POR FAVOR?
Dün gece karınızın davasını yanlış yönden incelediğimizi anladım.
Anoche, me di cuenta de que había estado pensando en el caso de tu mujer de la forma equivocada.
- Memur bey. - Ben ve karım bu canavarın.. kızımıza yaptıklarından dolayı..
Mi mujer y yo estamos viviendo un infierno por lo que este monstruo le hizo a nuestra pequeña.
Düşünüyordum ki önce onu kelepçelerim, ve sonra seninle konuşacak zamanım olur, ve sonra sen benimle olmaya karar verirsin, ve sonra buraya geri gelirim ve sonra kelepçelerini çıkarırız. Şimdi kelepçelerini çıkarır mısın lütfen?
- Estaba pensando que lo esposaría, y así tendría tiempo para hablar contigo, y entonces tú decidirías estar conmigo, y luego vendríamos aquí y lo liberaríamos juntos.
Peki, sizinle tanışmak hoştu, ve umarım Bay Sanchez'e olanları ortaya çıkarırsınız.
Bueno, un gusto en conocerle, y espero que descubra lo que le ocurrió al señor Sánchez.
Donut kaynağınızı karıştırdığım için üzgünüm gençler.
Ley antiterrorsita canadiense, colega. Siento haber cortado vuestro suministro de donuts, chicos.
Yoksa ne yaparsın sırlarımızın bir kısmını daha mı ortaya çıkarırsın?
¿ O qué? , ¿ revelarás más de nuestros secretos?
Bana yalan söylersen adamlarım kız arkadaşının gözlerine birer tane mermi sıkar.
Si tú me mientes, mis hombres le ponen una bala en cada ojo de tu novia.
Yolda ne kadar zaman geçirdiğinizi belirleyebilirseniz bölgedeki ortalama hız sınırını göze alarak olası mahalinize dair çıkarım yapabilir ve bir pencere bulabilirseniz yerel simgeleri kullanarak alanı daraltabilirsiniz.
Sin sabes cuánto tiempo estuviste en camino, puedes usar los límites de velocidad para calcular un área general, y si puedes ir a una ventana, los puntos prominentes locales pueden ubicarlo aún más.
Ben yokken.. ... eşyalarımızı karıştırma sakın.
Solo, mientras no estoy, no vaya por ahí husmeando entre nuestras cosas.
Kate Jordan, Cleveland'den kaybolan tanığımız, Joe Hagan'ın geçmişte karısına şiddet uygulayıp onu tehdit ettiğine dair ifade verecekti.
Nuestra testigo, Kate Jordan, voló especialmente desde Cleveland... para testificar que Joe Hagan tiene un historial de agresiones físicas... - y de amenazas a su esposa.
Ve sanırım biz biraz engel koyduk. Bir şeylere karışmalarını istemedik, onları yakalayabilecek, anlarsınız ya, ilk yıllarında onları incitecek şeyler.
Decidimos ponerles barreras a aquello que los lastimarian a temprana edad.
Bahçeye çıkar mısınız lütfen?
Salgan al patio, por favor.
Lütfen, bahçeye çıkar mısınız?
Por favor, salgan al patio.
Biz de pantolonlarımızı çıkarıp basketbol oynadık, yüzme hareketlerinin provasını yaptık.
Así que quitémonos los pantalones y terminemos jugando básquetbol y haciendo movimientos de natación.
- Karısı mısınız?
- ¿ Es su mujer?
Gülümseyecek ve kusursuz karı koca olacağız,... ama bundan böyle, zamanını nasıl geçirdiğin beni hiç alakadar etmiyor ve benim ne yaptığım da seni hiç ilgilendirmiyor.
Sonreiremos y seremos el marido y la mujer perfectos, pero a partir de ahora, lo que hagas en tu propio tiempo no me interesa y lo que yo haga a ti tampoco.
Ayrıca ödenmemiş ceza makbuzlarınız var. Aracınızdan çıkar mısınız, bayım?
Y también tiene algunas calcomanías vencidas, puede bajar del auto porfavor?
Bay Zajac, karınızın zerafetinin arkasına mı sığınıyorsunuz?
Sr. Zajac ¿ es esto un intento para volver a ser aceptado por su mujer?
Telefonlarımızı almış olmasaydın ilk seferde bu karışıklıklar olmazdı!
Si no hubieras tomado nuestros teléfonos, ¡ no estaríamos en este lío!
Bir kovalamacadasınız ; intikam, dürüstlük ve öfkenin karışımı.
Estás en una persecución, con sed de justicia y venganza.
- Benim yanıma dışarı çıkar mısınız, ben de sizi neden durdurduğumu söyleyeyim.
¿ Podrías venir conmigo? Te diré por qué te detuve. Claro.
Lily, kızın eşyalarını mı karıştırdın?
Lily, ¿ revolviste sus cosas?
Bir dahaki sefere kızımın güvenlik planının Stonebridge'in karısına planlandığı gibi eksiksiz olsun.
Y la próxima vez, haga el favor de asegurarse de que su equipo de seguridad es tan bueno haciendo su trabajo como el tal Stonebridge.
Zıvanadan çıkar mısınız?
¿ Pierde los estribos?
Bilgisayarımı mı karıştırdınız?
¿ Te has estado metiendo con mi ordenador?
Sonrada sırf kafanız karışsın diye teknenin her yerine parmak izlerimi bıraktım.
Después dejé mis huellas por todo el barco sólo para confundiros.
Bana arka çıkar mısınız?
¿ Me pueden respaldar en esto?
Tanrımız, Rabbimiz bu laneti yapan baş kötüyü, kurnaz kılavuzu kin efendisi ve entrikalar ustasını Alina kulunun bedeninden çıkar ve defet!
Señor Todopoderoso, Rey de Reyes, # Haz que esta maldición, que el Maligno hace en tu nombre, abandone el cuerpo y alma de tu sierva. ¡ Yo te maldigo, fuente todo mal...
Büyük ihtimalle kitabını senden önce piyasaya çıkarır. İşte bu yüzden sırf senin değil diğer annenin de hikâyesine ihtiyacımız var.
Y hay probabilidades de que ella lance su libro antes de que tú lo hagas... es por eso que no sólo necesitan tu historia... sino también la de la otra madre.
Bu yaşta ve günümüzde anlamsız bir yatırım ama küçük sorunlar büyük adamların aklını oldukça karıştırdığı çok açık.
Una posesión sin sentido en esta era pero es remarcable cómo pequeñas irritaciones pueden pueden surgir amenazantes en las mentes de grandes hombres.
Tek yapman gereken arkadaşımızın karısıyla seks yapıyormuşsun gibi davranman, ve sonra muhtemelen seni dövecektir, tıpkı istediğin gibi.
Lo único que tienes que hacer es fingir que te estás tirando a la mujer de nuestro compañero, y el probablemente te de una paliza, como querías.
Çay poşetini sıvımıza yerleştirdiğimiz zaman, bitkinin içerdiklerini dışarı çıkarttığınızı görebilirsiniz. tüm çeşniler çözeltinize karışır, ve bu göktaşına yaptığımız şeyin aynısı.
Cuando colocamos la bolsa de té en nuestro líquido, se puede ver que está extrayendo todas las hierbas y todos los sabores en la solución, y eso es lo que estamos haciendo con nuestro meteorito.
Böylece babamla yeni karısının ve odasını paylaştığım 16 yaşındaki... kızının yanına taşındım.
Así que me mudé con mi papa y su nueva esposa, y ella tiene una hija de 16 años, y compartimos la habitación.
Ama güvence istiyorum, şöyle ki ; söylediğim her şey burada kalacak hiçbiriniz olanları Elena'ya anlatmayacaksınız her şey bizim aramızda ve işe karıştırdıklarımız arasında kalacak.
Pero necesito garantías de que todo lo que voy a decir será confidencial, que ninguno de vosotros le dirá a Elena lo que pasó, y que todo queda entre nosotros y las personas a quien se lo comentéis.
Bu aynı zamanda çok eski atalarımızın ormanların dışına taşındıklarında nasıl evrimleştiklerini meydana çıkarıyor.
También revela más acerca de cómo nuestros ancestros podrían haber evolucionado cuando salieron de los bosques.
Bunu yarın yapabilirim çünkü bu gece karımın kız kardeşinin evlilik yıldönümü. Saat beşe kadar Great Neck'te olmazsam işim biter.
Y voy a hacer eso mañana porque esta noche es el aniversario de la hermana de mi mujer, y si no estoy en el Great Neck a las 5 : 00, estoy muerto.
Eğer kız kardeşimiz hakkında yalan yanlış dedikodu çıkarırsan dükkanını başına yıkarım!
Si vas esparciendo rumores falsos sobre mi hermana te ataré en tu tienda.
Hepimiz eşofmanımızı giyip arkadaşlarının arasına karışmaya karar verdik.
Todos hemos decidido ponernos el chándal... Y mezclarnos con tus colegas.
Anlaşılan siz aptallar karımın davranış bozukluğu büyüklüğünde bir taşkın yaratmışsınız.
Parece que vuestros Furbys tienen una inundación del tamaño del la mala leche de mi parienta.
Şimdi bayım, desteyi karıştırır mısınız?
Ahora, señor, ¿ podría revolver el marzo de cartas?