Kıta tradutor Espanhol
4,339 parallel translation
- Sadece bir kıta kalmıştı.
Solo había un estribillo más.
Sen bu tür şeylerin Karanlık'ta
¡ ¿ No creerías que la Oscuridad paga de verdad
Bir şehirden ötekine taşındık ta ki buraya gelene dek. Sonra... Sonra kaçmakla işimiz kalmadı sandım.
Viajamos y viajamos hasta llegar aquí, y luego creí que ya no huiríamos.
Suyun pek çok renkte canlılık saçmasını. Benim için hakiki hazine bu manzaranın ta kendisi.
El agua brillando de muchos colores... esta vista es el verdadero tesoro.
New York'ta büyük bir kilisede evlendik. Sonra da dağlara doğru seyahate çıktık.
Me casé en una gran iglesia en Nueva York y luego nos fuimos de viaje por las montañas.
Ta ki ben aşık olmayı bırakana kadar.
Lo siguió haciendo hasta que finalmente dejé de enamorarme.
Ağustos'ta bir ev kiraladık.
Rentamos una casa en agosto.
Geçen sene 24 Ağustos'ta düzenlediğimiz panelde Hava Kuvvetleri'nden emekli bir yüzbaşı olan ve Maxwell'de hocalık yapan Cyrus West adında bir konuğumuz vardı.
El 24 de agosto del año pasado tuvimos un invitado en un debate sobre los drones llamado Cyrus West, un capitán retirado de las Fuerzas Aéreas que ahora enseña en la escuela Maxwell.
Kazanıyordum ta ki sanık yeni bir avukat tutuncaya kadar.
Iba ganando... hasta que el acusado contrató a otro abogado.
Ta ki tekrardan ona kazık atıp kendi cinayetinin suçunu onun üstüne atana kadar.
Hasta que él la traicionó y la incriminó de su propio asesinato.
Ve bu yüzden sizlere özellikle, bulduğum inanılmaz yetenekli, şirketim Highway 65'ta ilk sanatçım olmasını istediğim genç bir kızı takdim etmek istiyorum.
Y como sorpresa muy especial, quiero presentar a una joven que encontré que tiene un talento increíble, y quise que ella fuera mi primera artista en Highway 65.
Arıcılık New York'ta yasal mı ki zaten?
Además, ¿ la apicultura es legal en Nueva York?
Bunu Bella adlı biri yazmış ve geçen Aralık'ta atılmış. Benim adım Bell, sonda A yok ama bizi karıştırmanı anlıyorum.
Yo me llamo Bell, sin "A", pero ya veo por qué nos puedes haber confundido.
Seni New York'ta gördüğüm o andan hayatımdan çıkıp gittiğin ana kadar biliyordum.
Desde el momento en que te vi en Nueva York, el instante... en el que regresaste a mi vida, lo supe.
Teğmen, ben de, hurafelerin, yerini mantık ve nedene bıraktığı bir dünyada yaşadığımıza inanırdım... ta ki General Washington beni, tıpkı senin gibi tam olarak anlayamadığım güçlerle olan gizli bir savaşa getirene dek.
Teniente, yo también creía que vivíamos en un mundo donde la superstición había dejado paso a la razón y a la lógica... hasta que el general Washington me condujo a una guerra secreta con fuerzas que, como tú, todavía no puedo comprender.
Geçen yıI, ben ve bir kaç arkadaşım Las Vegas'ta bir yer bulduk, orada küçük bir ücret karşıIığında, sana bir kız ayarlıyorlar.
El año pasado, un par de amigos y yo descubrimos este sitio en el desierto de Las Vegas, donde por un módico precio, te buscan una chica.
Evlatlık çocuk, sana Las Vegas'ta anne bulamadım bu bana başka seçenek bırakmıyor.
Hijo de acogida, no pude encontrarte una madre en Las Vegas así que no me dejas opción.
En azından biz yapmıyorduk. Ta ki Dominic'le Jesse altı ay kadar önce çıkıp gelene dek.
Al menos, no lo hacíamos... hasta que Dominic y Jesse aparecieron hace seis meses.
Altının izini takip ettik, geçen pazar St. Magnus'ta olan kilise üyelerini sorguladık.
Seguimos el rastro de la moneda, interrogado a los feligreses que estuvieron en St. Magnus el domingo pasado.
Garcia, son birkaç yılda Teksas'ta yaşanmış tüm sivil karışıklık eylemlerinin listesini istiyorum.
Ahora mismo tenemos que considerarlo todo. García, necesito una lista de todos los actos violentos en Dallas en los últimos años. - Entendido.
Eğer yeni baştan başlayabilseydik,... her şeyi ta en başından yapardık.
Si pudiéramos empezar de nuevo, hacerlo todo otra vez desde el principio.
- Melanie kanser olmadığını öğrendi ve şimdi Facebook'ta engellemek zorunda olduğun o pollyanna kılıklı insanlara dönüşüyor.
Melanie acaba de descubrir que está libre del cáncer, y se está convirtiendo en una de esas persona de "la vida es hermosa" que hay que bloquear de Facebook.
Artık New York'ta sözü geçtiği için bizi isteğimiz yere sokabilir.
Y ahora el es el ídolo de New York, Cariño, el puede meternos en cualquier lugar.
Aylarda ağzımın nasıl kuru olduğunu, kıvranmalarımı ve titremelerimi,... ta ki geçen geceye kadar.
Mi boca llevaba seca meses, como me estaba retorciendo y como temblaba.
New York'ta ciddi bir ilişkinin gerçek işareti erkek arkadaşınızın yeni evine taşınmasına yardım etmektir. Özellikle de o yeni ev şehrin en tehlikeli kısmındaysa. Diğer bir deyişle Alphabet City.
En Nueva York, una verdadera señal de una seria relación es ayudar a tu novio a mudarse a su nueva casa... sobretodo cuando ese nuevo apartamento está en la parte más peligrosa de la ciudad, llamada también'Alphabet City'.
Bu marka kıyafetin Manhattan'da sadece iki sex-shop'ta satıldığını öğrendim.
Descubrí que esa marca de traje en particular sólo se vende en dos sex shops de Manhattan.
Genelde sitede olurdum ama New York'ta eğitmenlik fırsatı çıkınca teknolojiden yararlanmaya başladım.
Normalmente, estaría en el lugar, pero cuando aparecen oportunidades para enseñar aquí, en Nueva York, Aprovecho la tecnología.
- Biraz çılgınlık ediyorum. Teksas'ta görüşürüz Miller.
Nos vemos en Texas, Miller.
- Aralık'ta da basın için.
- Para la prensa de diciembre.
Kızın ebeveynleri Fas'ta gününü gün ediyor bu yüzden kızı yalnız göndermişler.
Los padres de la chica estaban disfrutando de Marruecos, así que la han enviado sola.
Neden yaptığınızı bilmiyorduk ta ki geçmişinizi araştırıp kızlık soyadınızın Lennon olduğunu öğrenene kadar.
Lo que no sabíamos era por qué hasta que empezamos a investigar sus antecedentes y averiguamos que su apellido de soltera era Lennon.
Onu ben öldürmedim. Geçen gece kumarhanede herhangi bir dolandırıcılık ta yapmadım. Eğer bana inanmıyorsanız, kartları, kayıtları, kurpiyeyi kontrol edin.
Yo no le maté, y no tuve nada que ver con lo que pasó anoche en el casino, y si no me cree, vea la maldita grabación, las cartas, el mezclador...
Bak, Vegas'ta eskiden Sam Braun gibi, sahtekarlık yapan kişileri bir arabaya koyar onların biraz akıllanmasını sağlardık.
Mire, antiguamente en Las Vegas cuando Sam Braun dirigía la ciudad hubiéramos metido a ese tipo en un coche y le hubiéramos metido un ataúd de pino.
Tespit etme şansımız çok az. Daha Vegas'ta nerelerde kullanıldığını bulamadık.
Aún no he tenido la oportunidad de determinar si o dónde podría estar presente en Vegas.
Artık Park Slope'ta yaşıyorsun.
Ahora vives en Park Slope.
Tüm işi yapan sensin tüm parayı kazanan o ta ki daha genç, daha güzel bir kız gelince seni kovacak ve sen de sokaklarda kalacaksın.
Tú eres la que hace todo el trabajo, él se queda con todo el dinero hasta que llegue una chica más joven y bonita y te eche y ahí estás, caminando por las calles.
- Kızın Helios'ta.
Tu hija está en Helios.
Schrieber, Reinhardt olup Amerika'ya taşındıktan sonra bile Schrieber seni izlemeyi kabul etti ta ki baban sana ve kız kardeşine geri dönene kadar.
Schrieber aceptó seguir pendiente de ti... hasta que tu padre pudiera volver a por tu hermana y a por ti.
Garcia, son birkaç yılda Texas'ta yaşanmış tüm sivil karışıklık eylemlerinin listesini istiyorum.
Ahora mismo tenemos que considerarlo todo. García, necesito una lista de todos los disturbios civiles ocurridos en Texas en los últimos años.
Bugün, Thiş American Life,'ta Bir köpeğin hikayesine tanık olacağız
Hoy, en This American Life, tenemos una historia sobre un perro.
İnsan kanı Jesse'yi yalnızca geçici olarak sakinleştirecek. Ta ki asıl uğruna kıvrandığı şeyi tadana kadar.
La sangre humana solo saciará a Jesse temporalmente hasta que pruebe lo que realmente desea.
Tae Yi Ryeong ve Yoo Hae Sung'un düğünlerinin Krallık'ta olacağını söylüyordu.
Mencionaron sobre la boda de Tae Yi Ryung y Yoo Hye Sung... que se realizará aquí en Kingdom.
Krallık'ta Başkan Joo Joong Won'un güvenlik ekibine girdim.
Estoy en el equipo de seguridad del Presidente Joo Joong Won en Kingdom.
Aslında onlar Bağımsızlık Bildirgesi'nin ta kendisi.
Son casi una declaración de independencia.
Genelde sitede olurdum ama New York'ta eğitmenlik fırsatı çıkınca teknolojiden yararlanmaya başladım.
Generalmente, seguiría allí, pero cuando aparecen oportunidades de enseñar aquí en Nueva York, me aprovecho de la tecnología.
Ta ki artık görmeyi başaramadığınız tek insan, kendiniz olana dek.
Hasta que la única persona a la que no puede ver más... es a usted misma.
Yıllarca rehin tutuldum, ta ki Medici'nin kızına ne yapacaklarına kara verene kadar.
Me mantuvieron como rehén durante años, hasta que al final tuvieron que decidir qué hacer con esta joven Medici.
Eskiden Mars'ta hayat olma şansı daha fazla olmasına karşın, Merkür'de bu olasılık neredeyse hiç yoktur.
Y aunque las posibilidades de albergar vida en Marte fueran mejores en el pasado, también podrían ser mucho peores, como en Mercurio.
New York'ta yargıçlık yapmam teklif edildi.
Me ofrecieron un cargo de juez en Nueva York.
Eğer Mars'ta dünya dışı bir varlık bulunmazsa, Anunnaki soyuna dair global bir farkındalık mümkün olabilir mi?
¿ Si se descubriera una presencia extraterrestre sobre Marte, despertaría eso el interés mundial por nuestros antepasados Anunnaki?
Three Crowns'ta kız eğlencesi için mi?
¿ Para una salida de chicas al Tres Coronas?