Miles tradutor Espanhol
16,597 parallel translation
Miles bir kızdan yumruk yedi!
¡ Me has dado un puñetazo!
- Çalışıyoruz Miles. Ha tamam.
Estamos trabajando, Miles.
Binlerce yıldızlararası uçuşta hiçbir donuk uyku kapsülü bozulmadı.
Ninguna cápsula se ha descompuesto en miles de vuelos interestelares.
Warren Buffet'ın briç ortağını tanıyan biriyle tanıştım, şirket hisselerim karşılığında Buffet'ın numarasını isteyeceğim uygulamamı yükleyeceğim, Buffet'ın bilgilerini kullanıp tüm parayı alacağım.
- No. Porque conozco a alguien que conoce al socio de Warren Buffett. Le voy a ofrecer unas acciones de mi empresa a cambio del número de móvil de Warren Buffett, voy a usar iTeBusco con Buffett, venderle mi aplicación, tendré acceso a miles de millones de dólares en capital de riesgo,
Sorun, yüzlerce öz geçmiş göndermem ve sadece üçüyle görüşebilmem.
Lo que me pasa es que he enviado miles de currículums y solo he conseguido tres entrevistas.
Miles'ı hatırlıyorsun, değil mi?
Te acuerdas de Miles, ¿ no?
Doğru, evet o Miles.
Sí, sí, ese Miles.
Miles yemeğe kalacak,... neden ellerini yıkamıyorsun?
Miles cenará con nosotros, así que ¿ por qué no te aseas un poco?
Aslında, beni eve dönmeye Miles ikna etti.
De hecho, Miles fue quien me convenció de regresar a casa.
Miles N-Tek'i tekrar kurdu.
Miles reconstruyó N-Tek.
Miles kazanın olduğu gece oradaydı.
Miles estaba allí la noche del accidente.
Miles'la konuştuğunu duydum.
Te escuché cuando hablabas con Miles.
Ayrılmalıyız. Eğer onları oyalayabilirsen ya da başka bir şey yapabilirsen,... ben de N-Tek'e gidip Miles'la konuşabilirim.
Si puedes guiarlos en otra dirección, yo puedo ir a N-Tek y hablar con Miles.
Max.
Max. Miles.
Miles Edwards. - İyiyim, teşekkürler.
Guía turístico oficial.
Miles, lütfen.
- Miles, por favor. Necesito saber.
Miles, ben Max.
Escucha, necesito tu ayuda.
Miles, ne yapıyorsun?
Miles, ¿ qué haces? - Steel.
Steel.
- Miles, ¡ por favor!
Miles, lütfen! Sana asi diyorlar. Biliyor muydun?
Te llaman el rebelde. ¿ Lo sabías?
Bunu biliyor muydun? Miles, beni dinle.
- Miles, escúchame.
Ve inan, Miles'dan hiç şüphelenmedim.
Y créeme, nunca sospeché de Miles.
Copper Canyon'a dönmemizi, içindeki enerji ortaya çıkarsa diye, Miles önerdi.
Fue Miles quien sugirió que volviéramos a Copper Canyon por si la energía se manifestaba en ti.
Venezuela'nın her yerinden yüzlerce takipçim var, ama sizin kadar güzel birini daha düşünemem.
Tengo miles de seguidores por todo Venezuela, pero ninguno tan bello como tú.
Binlerce yıldır birbirimize aşığız.
Nos hemos enamorado por miles de años.
- Bunu binlerce kez gördüm.
Lo he visto miles de veces.
Sadece 600 bilet tahsis edilmiş. Ancak binlercesi binlerce kişilik sıralar oluşturmuş. İnsanlar çatılara çıkmış.
Sólo se asignaron 600 billetes, pero... miles se alinearon en las calles y tejados.
Evet.
Mi especie desechó la existencia biológica por una virtual hace miles de años. Correcto.
Binlerce yıl onlarla savaştık ama tüm gemilerimizi yok ettiler.
Los combatimos durante miles de años pero destruyeron todas nuestras naves.
Bu, medeniyetimizi binlerce yıl ileriye taşıyacak.
¡ Esto catapultará a nuestra civilización miles de años hacia el futuro!
Superdome'daki binlerce kişi ve ülke genelindeki kapalı devre sinemalardaki milyonlarca kişi daha izlemek için para ödedikleri bir dövüş için dolandırılmışlardır.
Las miles de personas que están en el estadio Super Dome y los otros millones más que han visto el combate en lugares privados por todo el país han sido estafados por un combate que pagaron para ver.
Koç Miles Michigan'da oynamış olabilir, ama onda Lousiana ruhu var.
El entrenador Miles jugó en Michigan, pero tiene alma de Louisiana.
Binlerce ve binlerce insan var.
Miles y miles de personas.
Bu sitede on binlerce talep var.
Hay decenas de miles de convocatorias a licitación.
Binlerce asker ve masum insan öldü.
¡ Han muerto miles de soldados e inocentes!
Binlerce ziyaretçimiz oluyor.
Recibimos miles de visitantes todos los años.
Bu ülkenin milyarca doları silah araştırmalarına harcadığını söylemiştin.
Dijiste que el país estaba dedicando miles de millones a la investigación de armas.
Living Robotics'i halka açmak milyarlar değerinde olacaktı.
La oferta pública de Living Robotics habría valido miles de millones.
Bazıları on binlerce dolar ödüyor.
Hay gente que paga decenas de miles de dólares.
Ayrıca sadece birkaç bin dolar için soyuyorlar.
Además, robaron unos pocos miles.
T-Virüsü çok geniş uygulama alanı buldu binlerce farklı hastalıkta kullanıldı.
El virus-T tenía miles de usos. Trataba miles de enfermedades.
Binlercesi olmalı.
Deben de ser miles.
İsa peygamberin zamanında Roma İmparatorluğu binlerce kilometre büyüyordu.
JERUSALÉN - 33 D.C. - En la época del Mesías... el Imperio Romano... creció para expandirse a miles de millas.
Miles.
Miles.
Miles'la konuşmaya gidelim.
Vamos a hablar con Miles.
Miles.
No estaba seguro de que aceptarías mi oferta.
- Merhaba, Sofia.
Miles Edwards.
Miles Edwards, Steel'i öldürmeniz için emir mi verdi?
¿ Miles Edwards les ordenó que destruyeran a Steel?
Hepsi menziline girdiğinde, Miles, ateş et.
Cuando todos estén a tiro, Miles, dispara.
Miles, dikkat et!
Miles, ¡ cuidado!
Miles. Miles, bunu neden yapıyorsun?
Miles, ¿ por qué haces esto?