Miles o tradutor Espanhol
960 parallel translation
Emin değilim,... Miles'ın adamlarından biri ya da Miles'ın kendisi,... yapan onlar ama, Leach görmediyse isbat edemem.
Puede haber sido uno de los hombres de Miles o incluso el propio Miles, no puedo probar nada a menos que Leach haya visto algo.
O gece orada binlerce insan vardı, hepsi beni gördü!
¡ Allí había miles de personas esa noche! ¡ Todos le vieron!
Seni temin ederim ki bazıları o şansı asla elde edemiyor.
Hay miles de cosas que me gustaría descubrir en ti.
Kariyerimin başında birkaç bin dolar kazanıp... o para tükenene kadar tatil yapmayı, kim olduğumu, dünyada neler olduğunu... öğrenmek istiyorum. Hala gençken, sağlığım yerindeyken.
Pensé en ganar unos cuantos miles en la bolsa... y después retirarme hasta que dure e intentar descubrir quién soy, experimentar la vida mientras soy joven y tengo salud.
Bayan O'Shaughnessy ile konuyu tartistik ve cinayetler hakkinda... tam olarak neler bildigini ögrenmeye karar verdik... ve onu buraya çagirdik.
La señorita y yo lo hemos hablado y hemos decidido averiguar... qué sabía exactamente sobre los asesinatos de Miles y Thursby, así que le hemos invitado a venir.
Miles'i o öldürdü.
Mató a Miles.
Binlerce Amerikalının öldürülmesine göz yumamayız.
Con tratado o sin él no podemos permitir que se mate a miles de ciudadanos americanos.
Yani... Farz edin ki bir şey düşünüyorsunuz, ve düşündüğümüz şey uyum içinde olduğunuz biriyle ilgili. Sonra kilometrelerce uzaktan, o kişi onu düşündüğünüzü biliyor ve size cevap veriyor.
Suponga que está pensando en alguien que está en conexión con usted, y a miles de kilómetros esa persona sabe lo que está pensando.
Bir piyade yüzbaşı ya da... bir topçu olarak yetiştirildiğiniz halde... aniden Avrupa'nın her yerinden, binlerce insandan sorumlu hale gelmek, tuhaf bir şeydi.
Cuando te han entrenado como capitán de infantería, o como artillero, resulta extraño encontrarte de pronto al cargo de miles de personas procedentes de toda Europa.
O şeyi binlerce kez dinlemiş olmalıyım.
Debo haber oído eso miles de veces.
Londra'da ilk adı ve son adı'S'harfi ile başlayan on bin doktor olmalı.
Hay miles de médicos en Londres con una S de primera o segunda inicial.
Öyleyse, eğer kalmayı düşünüyorsan,... Miles, Rainbow dışında da adam çalıştırıyor,... o, iyi bir patron.
Si deseas quedarte, Miles siempre puede utilizar otra mano de tamaño humano en el Arco Iris. Es un buen jefe también.
Şu Miles burada çok önemli biri olmalı,... o nasıl biri?
Este Miles debe ser bastante grande por aquí. ¿ Qué clase de hombre es?
Artık öyle değil. O'Hea, Miles'a cephe aldı.
O'Hea está contra él y quiere pelearlo. ¿ Por qué no se une al sheriff y pelea con él?
Komite şimdi binlerce... kişiyi sürekli araştırıyor... ya da insanların söylediği gibi milyonlarcasını.
El comité es ahora libre de operar... arrastrar ante él miles de personas... o millones de personas que dicen tener en sus listas.
Binlerce insanın benim altı veya 600 yaşında olduğumu düşünmesiyle ilgilenmiyorum.
Me da igual si miles de personas creen que tengo seis o 600 años.
Orada binlerce köle çalışıyor ama bir tanesi bile o kişinin ne bildiğini ortaya çıkaramıyor.
Allí trabajan miles de esclavos... y ninguno puede contar lo que ve.
Kaybolduğumuz kanalları düşünüyorum da bütün o kıvrımlardan sonra başladığımız yere çıkabiliriz, çıkabilirsek tabii.
Perdimos muchos canales y giramos miles de veces. Si salimos, quizá lleguemos al mismo lugar de donde partimos.
Büyük ihtimal o on km'nin içindeki binlerce adam vardır. Hepsine de bizim üniformalarımızı giyenleri vurmaları emredilmiştir.
Vd. sabe muy bien que en esas seis millas puede haber miles de soldados,... entrenados para disparar contra uniformes como estos.
Bir hafta önce onlardan biri olan Henry Miles ile tanıştırıldım. O da beni karısıyla verdiği İspanyol şarabı partisine davet etti.
Una semana antes me habían presentado a uno de estos hombres, Henry Miles, quien me invitó a una recepción que daban él y su mujer.
Birkaç bin dolar daha versen o toprakları belaya bulaşmadan alırdın.
Por unos miles más podrías quedarte su rancho sin mayores problemas.
Binlerce yıl önce, insanlar bulundukları o Yunan adalarında hayvanlar gibi yaşıyorken, Pers ülkesinin büyük kralları bu saydıklarımı kuşaktan kuşağa miras bırakmışlardır.
Entregadas a los nobles persas por los grandes reyes de Persia hace miles de años, cuando en Grecia los hombres aún vivían como los animales.
Miles, o Ira mı?
Miles, ¿ Es él Ira?
Bin aşağı bin yukarı bu olayıda sözkonusu parayı iki milyon tahmin ediyorum.
Ahora, unos miles más o menos, calculo que el botín será de dos millones.
Elimde bir polis raporu var. Bu polis raporu o yılın Mayıs ayında Miles John Farnham adında birinin sahtekarlık ve görevi kötüye kullanma iddianamesi ile ilgili.
Tengo aquí un informe de la policía de una acusación contra un Miles John Farnham en Mayo de ese año por cargos de fraude y mala praxis.
O uyudu, ölü gibi, milyonlarca yıl.
Se durmió, como muerto, hace miles de millones de años.
Evet, o nedir?
Aquí han muerto miles de personas.
Nihayetinde, birkaç yüz ya da birkaç bin yıl dediğin nedir ki?
Después de todo, ¿ qué son unos cientos de años, o unos miles?
Dünya ebediyen dönmeye devam edecek. Aşağı yukarı birkaç bin yıl dediğin nedir ki? Üç aşağı beş yukarı işte.
El mundo seguirá infinitamente. ¿ Qué son unos miles de años más o menos,... dar o quitar, agregar o restar.
Bay Bedeker, asla pişman olmayacaksınız. Öldüğünüz güne kadar ki o da anlaşma gereği birkaç bin yıl boyunca gelmeyecek.
Sr. Bedeker, nunca lo lamentará, hasta el día de su muerte,... que por derecho no deberá ser todavía por varios miles de años.
Nihayetinde, birkaç yüz ya da birkaç bin, beş bin, on bin yıl dediğin nedir ki?
Después de todo, ¿ qué son algunos cientos de años, o algunos miles,... o 5 mil, o 10 mil?
Ama o hiç inanmadı.
"Este Miles tendrá una muerte violenta." ¡ Pero si le odiaba!
Binlerce yılda bir, hayvan ya da bitkilerin yaşamında ani bir sıçrama meydana gelebilir.
Cada muchos miles de años, puede producirse un salto brusco en la vida animal o vegetal.
O zaman ne yaptın Miles?
Entonces, ¿ qué hiciste, Miles?
Binlerce nemli ve buğulu göz, aşkın görüntüsünü paylaşıyor. İşte o!
Miles de ojos, donde brillan las lágrimas... comparten la adorable visión.
Miles, bilmesin ki ya da en azından hissetmelisin... Bugün çok tasalıydım beni teselli edebilecek birinin ihtiyacıyla yanıp tutuşuyordum.
Miles, debes saber o al menos debes sentir que hoy he estado muy preocupada porque necesito algo o alguien que me consuele.
Binlerce ruhu baştan da çıkarabilirsiniz eğitebilirsiniz de.
Puede educar o corromper miles de almas.
binlerce siyah yada kahve renkli çocukları kabul etmelisin, siyah gözlü çocukları
Tenemos que admitir la idea de miles de niños negros o marrones, niños con los ojos negros
Ama O'nu dinlemek için binlerce insan geliyor.
Quizás sólo 10 o 12 viajen con él pero miles van a escucharlo.
O, hepsini doyurdu. Binlerce insanı... azıcık ekmek ve balıkla doyurdu.
Los alimentó a todos, a miles de personas con unos cuantos panes y pescados.
İmparatoriçe Viktoria'nın cenaze töreni fotoğrafını koydular. Hepimize çok şey ifade eden o iyi kadının.
Recuerdo estar a miles de kilómetros de casa en un teatro en Nueva York donde pasaban una película sobre el funeral de la Kaiserina Viktoria.
O çantayı bir milyon kilometre taşıdıysan yapman gerekeni yaptın.
Si cargaste ese bolso miles de kms., hiciste lo que debías.
Binlerce yıl önce olduğu gibi o uzaklardaki güzel gezegende sade ve zevklerle dolu bir yaşam.
Tan simple y placentera como era hace miles de años en ese bello planeta lejos de aquí.
Bana evliliği ve çocuklarıyla ilgili anlattığı... o binlerce ayrıntıyı hatırlıyorum da...
Cuando pienso en todos los miles de detalles... que me contó sobre su vida de casado, sus hijos.
4. yüzyılda, İznik Konsülü'nden sonra,.. ... İsa'nın Tanrı mı olduğu yoksa "aynı özden" mi meydana geldikleri tartışmaları sırasında kavgalar yaşandı, hatta kan döküldü.
En la antigüedad, miles de cristianos lucharon y murieron... para averiguar si Cristo era semejante al Padre o consustancial a él.
Binbaşı, Hobsonville için vatandaşlardan toplanan vergilerin tamamı, yüz binlerce dolar, Jeremy Sweeney'in kasasında duruyor. O da belediye başkanı gibi bankacı.
Sabe mayor, todas las contribuciones que hacen los ciudadanos de Hobsonville... que son cientos de miles de dólares... están en la caja de Jeremy Sweeney.
Ardından o heyecanlı atmosferin içinde şöyle bir düşünceye kapıldım. Ne acı ki, bunca insanın içinde o fikirleri paylaşmayan tek kişiyim. Bu ortamda bir başımayım.
y durante unos segundos una y otra vez tenía una sensación que pena que no pueda compartir la fe de estas miles de personas que esté solo, que sea contrario a todo esto, era muy curioso, yo pensaba,
"Kırık camlar gecesi" olarak adlandırılacak o gecenin sonunda, binlerce Yahudi toplama kamplarına gönderildi.
Esa noche de cristal, llamada así por la cantidad de cristales rotos, que brillaban en las alcantarillas, miles de Judíos fueron encerrados en campos de concentración.
- Ne yazık ki, o devlet. - Miles.
- Desgraciadamente, es el gobierno.
ya da kendi türünden olup da binlerce yıl önce yaşayana.
o ante algún semejante que vivió hace miles de años.
Ama o kelimeleri, boğazına dizilen o binlerce, o milyonlarca kelimeyi boş lafları, sevinç göz yaşlarını aşk fısıltılarını, aptalca gülüşmeleri bir daha nereden bulacaksın?
Pero esas palabras, esos miles, esos millones de palabras que se han atascado en tu garganta, las palabras sin orden, los gritos de alegría, las palabras de amor, las risas idiotas, ¿ cuándo las recuperarás?