Mustard tradutor Espanhol
91 parallel translation
Onlara, "Too Much Mustard." ı çalmalarını söyle.
Dígale que toquen "Demasiada mostaza".
- Albay Mustard mı?
- ¿ Es el coronel Mustard?
Bayan White'ı, Albay Mustard ile tanıştırdım ve Bayan White ile Yvette'nin ürktüklerini farkettim.
Presenté a la Sra. White y al coronel Mustard. Noté que la Sra. White e Yvette se estremecieron.
Bayan White, Bay Green, Bayan Scarlet, Albay Mustard.
La Sra. White, el Sr. Green, la Srta. Scarlet, el coronel Mustard.
Yoksa, Albay Mustard tek başına mı yaptı?
¿ Lo hizo el coronel Mustard solo? Veremos.
Sonra, Albay Mustard bize evi aramamızı önerdi.
El coronel propuso que registrásemos la casa.
Senatör Peacock'un savunma komitesinin sırları Albay Mustard'ın füzyon bombası, Profesör Plum'un BM bağlantıları ve kocanın, nükleer fizikçinin işleri.
Los secretos del comité de defensa del senador Peacock, la bomba de fusión del coronel, los contactos del profesor Plum y el trabajo de su marido, el físico nuclear.
- Albay Mustard kilerde değildi!
- ¡ El coronel no estaba en el sótano!
Bana karşı hiç kanıt yok. Kaybolan nükleer fizikçi kocam veya Albay Mustard'ın çalışmaları ile füzyon bombası ile hiçbir ilgisi yok muydu?
¿ No tiene nada que ver con mi marido, el físico nuclear, o con el trabajo del coronel con la bomba de fusión?
Joseph Stalin'den Albay Mustard'a kadar, herkesten.
Desde Josef Stalin hasta el coronel Mostaza pero la mayoría votó por tu amada :
Sanırım, Albay Mustard, cinayeti çalışma odasında bir şamdanla işledi.
Lo hizo el coronel Mostaza en el estudio con el candelabro.
Olmaz. Sen "Mustard" dedin!
- No, dijiste Mostaza.
Bir keresinde Albay Mustard'ı Bayan Peacock'tan zor söktüm.
Una vez tuve que despegar al Marqués de Marina de la espalda de la Señora Prado.
Cinayeti Albay Mustard'ın kütüphanede şamdanla işlediği belli.
Está claro, el Marqués de Marina con el candelabro en la biblioteca.
Albay Mustard'dan uzun bir yol geldik!
¡ Ha avanzado mucho desde lo del Coronel Mostaza en el estudio con una cuerda!
Albay Mustard, kütüphanede, İngiliz anahtarıyla.
El coronel Mostaza en la biblioteca con un destornillador.
Albay Hardal, mutfakta, şamdanla öldürdü.
El Coronel Mustard en la cocina con el candelabro.
Tamam, sen Albay Mustard olacaksın.
- Ay, sí. Bien, Ud. será el coronel Mostaza.
Colonel Mustard * aradı.
Oh, hey, el Coronel Mostaza llamó.
Mustard Seed Grubu temiz kaldığınız sürelere anahtarlık veriyor.
El Grupo Mustard Seed regala llaveros a quienes pasan un tiempo largo limpios.
Eğer benim mahkumlardan onay alırsanız.
Only if you guys can pass the mustard with my prisoners.
Olmuş bil.
Mustard's passed.
Albay Mustard salonda, kurşun boruyla.
Coronel Mostaza, en el comedor, con un tubo de plomo.
- Albay Mustard mı?
- Col. Mostaza?
- Dedim ki Albay Mustard salonda, kurşun bir boruyla.
- Dije, el Coronel Mostaza en el comedor, con un tubo de plomo.
Albay Mustard mı?
Coronel Mostaza?
Gulden'in evine, onunla görüşemeyeceğini söylemek için bile olsa gitmemeliydin.
Ni que fueras la casa de ese Mustard a decirle que no podias verlo.
- Bir sorum olacak. Yüzbaşı Mustard nerede?
- Una pregunta. ¿ Dónde está el Coronel Mostaza?
"Albay Mustard tabancayla mutfakta" yöntemini tercih ediyor.
Ella va por el "Coronel Mostaza en la cocina con la pistola" ruta.
Belki de Yüzbaşı Mustard mutfaktan elinde mumlarla sizi bekliyordur.
Quizá era el Coronel Mustard con el candelabro en la cocina.
Ike, Mike ve Mustard.
- Ike, Mike y Mostaza.
Mustard.
-... es Mostaza.
Ben Mustard, bebeğim.
- Yo soy Mostaza, nene.
Defolup gidin, Bay Mustard.
- Al diablo contigo, Sr. Mostaza.
Düşünüyorum. jambonlu sandviç, "honey mustard" sosu, kızarmış patates.
Estoy pensando en jamón en trigo, miel, mostaza, papas fritas.
Kütüphanedeki şamdanlı Albay Mustard'dı
Fue el Cnel. Mustard, en la biblioteca, con el candelabro.
* Cowardy cowardy custard, couldn't cut the mustard *
Cobarde, gallina, capitán de la sardina...
Bence cinayeti... Albay Mustard müzik odasında şamdanla işledi.
Estoy pensando en el Coronel Mostaza en el cuarto de música con un candelabro.
Burası Hardal Memeli "Cinayet Ustası" Brown'ın 22 kişiyi... çirkin oldukları için öldürdüğü yerdir.
Aquí Mustard Tits, "El maestro del asesinato" Brown mató a 22 hombres sólo por ser feo.
Sonra da elinde İngiliz anahtarı olanın Albay Mustard olduğuna karar verdik.
Y hemos concluido que fue en el conservatorio, el coronel Mustard con una llave inglesa.
İş bitince hardal sıkmaya mı gideceksin?
¿ Irás a la sala a estrangular al coronel Mustard después?
- Gel hadi Mustard.
- ¿ Qué? - Mustard, ven.
Sonunun da iyi bitmesi sizin bağlı.
"fue hecho en la biblioteca con un candelabro por el Coronel Mustard".
Bekle, bekle, eğer giderseniz yaptıkları Albay Mustard'ın yanına kar kalacak.
Pero, esperen, si se van ahora el Coronel Mostaza se saldrá con la suya. Se está haciendo tarde.
Oldukça sıkı olaylar zinciri özellikle de çalışma odasında şamdanıyla birlikte Albay Mustard'ın olduğunu düşünürsek.
Bueno, yo diría que es una cadena de eventos es bastante sólida, considerando que antes de esto todo lo que teníamos era al Coronel Rubio en el estudio con un candelabro.
Paintball sırasında çalışma odasında Albay Mustard ile.
Durante el Paintball en el salón de estudio, con el Coronel mostaza.
Bay Küfür Hardal'a sıcak bir hoş geldin diyelim.
Denle una calurosa bienvenida al Sr. Cuss Mustard.
Anlaşılan Albay Mustard güvertede bir kurşun boruyla öldürülmüş. Belki de kurşun mermiyle. Ve her birinizi tek tek sorgulayarak olayı aydınlatacağımızı umuyorum.
Bueno, parece que el Coronel Mustard fue asesinado en la cubierta con una tubería de plomo, tal vez balas de plomo, y... solamente interrogando a todos y cada uno de vosotros individualmente...
Bir dakika Albay Mustard'ın çok gizli bir görevi var.
Un momento...
- Haydi, Albay Mustard!
¡ Vamos, Coronel Mostaza!
Peki ya Mustard Douglas?
Y Mustard Douglas?