Parlak tradutor Espanhol
9,104 parallel translation
korumaya yemin ettiğim parlak üniversite öğrencileri mi yani?
¿ Universitarios que me he jurado a mí mismo proteger?
Çünkü bu insanları buraya çıkarmak benim parlak fikrim değildi. Ve eğer sen lanet olası arkadaşını babandan saklamak için bu kadar meşgul olmasan,
Porque no fue mi brillante idea traer a estas personas aquí.
- En parlak fikir sadece.
- He tenido una idea genial.
Geniş çizgileri ve parlak yıldızlarıyla o korkulu mücadele boyunca biz siperlerden izlerken dalgalanmaya devam eden bayrağımızı.
# Cuyas amplias franjas Y brillantes estrellas # # A través de tenebrosa lucha # # Sobre las murallas observábamos #
Yanımıza taşınması senin parlak fikrindi.
Fue tu idea que se mudara cerca de nosotros.
Tanrım, şunun küçük parlak suratına bakın siz.
Cielos, miren la carita brillante de Bo.
Pa... Parlak bir ışık görüyorum.
Veo una luz brillante.
Kimsiniz siz, parlak tulumlu şövalyelerim mi?
¿ Quiénes sois, caballeros de petos vaqueros míos?
Sabah kalkar kalmaz bir Cadillac bakmaya gideceğim ve yeni, parlak, beyaz bir tane alacağım.
Mañana a primera hora de la mañana Estoy a despertar y estoy a ir a ver el Cadillac hombre y estoy me va a comprar un brillante, nuevo, Caddy blanco.
Parlak bir öğrenci ile tanıştım.
Conocí a un estudiante brillante.
Işıklar, parlak renkler, kırmızı ve beyaz.
Luces, brillo, colores, rojo y blanco.
Müdür Atlee'nin farazi parlak buluşuydu.
Fue una creación hipotética del jefe Atlee.
Sizin gibiler bana parlak bir gelecek inşa etmemde yardımcı oluyorsunuz.
"Es la gente como tú, que me dejan deseando un futuro mejor."
- Yani birden yardımsever oluverdin. Çok iyi çocuk, geleceği parlak, öyle mi?
Uno simplemente se siente de verdad útil, de repente.
Geleceğin çok parlak.
Usted tiene mucho potencial.
- Parlak bir ikinci sınıf öğrencisi.
Una estudiante de Segundo Año en ascenso.
Joy, ticari potansiyeline ulaşamamış parlak bir beyin olabilir.
Joy puede que sea una brillante diseñadora comercial en ciernes.
Özür dilerim, ışıklar çok parlak.
Perdón, las luces me ciegan.
Kimse ışıkların parlak olacağını söylemedi...
Nadie me dijo lo brillantes que son.
New York Üniversitesi'ndeki parlak, genç bir öğrenci sınır sorunlarında onun düşüncesini almak istiyor, onu önemli hissettiriyor.
Es la Universidad de Nueva York. Son estudiantes brillantes que buscan... su opinión sobre los problemas fronterizos, lo hacen sentir importante.
Neden her şey bu kadar parlak ulan?
¿ Por qué es todo así que la maldición del dios brillante?
Parlak kırmızı bir görüntü oluşturur. "Kızıl Tepe" yani.
Se pone roja brillante, así que la "Cumbre Escarlata".
Hal böyle iken, bu parlak, güneşli Boston akşamüstünde konuşan bir oyuncak ayı sevgilisi ile evlenmek üzere iki şeyi kanıtlarcasına.
Sin embargo, en esta soleada tarde en Boston un oso de peluche parlante se va a casar con su novia demostrando dos cosas :
Geleceğide pek parlak değil, gördüğüm bu.
Y hacer ninguna garantía de que, es lo que veo.
Çok parlak bir çocuk.
Es un niño muy brillante.
Bence önünde parlak bir gelecek var.
Creo que tienes un futuro brillante frente a ti.
Bilirsin, sen uyurken parlak şehir ışıkları bile çok donuk olur.
Sabes, cuando duermes, hasta las luces de la ciudad parecen aburridas.
Parlak olanları?
¿ Un trasgo?
Ellerim parlak boyayla kaplı olmadığı zaman sence bunu bir daha deneyebilir miyiz?
Cuando mis manos no estén cubiertas de pintura ¿ puedo volver a hacer eso?
Büyük parlak şeylerden biri, bir çok tüpü var ve motordan kıvrımlı büklümler çıkıyor.
Tiene uno de esos cosos grandes brillantes, y que le salen muchos tubos y cosas curvadas.
Burada sadece ziyaretçisi olan parlak yüzlü tek katil sen misin zannediyorsun?
¿ Crees que eres el único aquí que recibe visitas?
Ama siz parlak kelepçelerle bile harika görünüyorsunuz.
Algunas chicas se ven bien en Chanel, pero usted se ve perfecto en un par de esposas lindas y brillantes.
Parlak fikrin var mı?
¿ Alguna otra idea brillante?
Önümüzde parlak bir gelecek var.
Hay un futuro brillante adelante.
Parlak bir geleceğin var.
Y tu tienes un futuro brillante.
Bu eteği aldım, parlak sarı, maliyet $ 8,50.
Compré esta falda, amarillo brillante, y costaba $ 8.50.
Büyük Kayalı Şeker Dağları'nı Büyük Kayalı Şeker Dağları'nda Bir yer vardır net ve parlak
The big rock candy mountain in the big rock candy mountain there's a land that's clear and cright
Parlak bir sokak lambası değil daha çok bir gece gibi soluk.
No es una noche borrosa iluminada por la luz de la calle, como la mayoría.
3.Reich liderliğinde bizi birleşik Avrupa ülkeleri ailesi içinde parlak bir gelecek bekliyor.
Bajo los auspicios del estado mayor alemán un brillante futuro nos espera, con una familia en común y con las naciones europeas.
Benim parlak başarım mı? Glee Klübünden kurtulmak. Yerinde duramayan, travestilerin her birini zorla başka okullara transfer ettim ve bugün burayı öğrenme alanına çevirdim.
Asegurarme de que hasta el último de esos travestis empedernidos hayan sido obligatoriamente transferidos a otros institutos y convertir este lugar en la colmena del aprendizaje que es hoy.
Alanında en iyisine ihtiyacımız olduğu için 5 hafta önce parlak önerilerle onu buraya gönderenin siz olduğunu hatırlatmak istiyorum.
¿ Puedo recordarles que hace cinco semanas ustedes la enviaron aquí llena de recomendaciones porque necesitábamos al mejor?
Güzel hayatın tadını çıkar, dünya birden bire tamamıyla görkemli ve parlak olur.
Pruebas un poco la buena vida y de pronto el mundo es brillante.
"Sonra kraliçe açıyor kollarını ve yaslıyor göğsüne adamın kafasını yatağın sıcak kucaklamasıyla kraliçe gösteriyor parlak suratını."
"Entonces, la reina sus brazos extiende, y contra su pecho la cabeza inclina, y en la cama, en un abrazo cálido, la reina muestra su radiante rostro."
Tesai öğretmen sen onun en parlak öğrencisi olduğunu söyledi.
El Profesor Thesai me dijo que tú eras su estudiante más brillante.
" Biz tehlikelere karşı koruyucunuz, parlak zırhlı beyaz şövalyeleriz.
" Somos los caballeros blancos en armadura reluciente protegiéndolos de las amenazas.
Ben Gonna tarama kulüpler ve parlak iseniz, eve gitmek.
Te voy a escanear, y si usted es limpio, iras a casa.
Güneş kadar parlak.
Fuckin'brillante, brillante, brillante como el sol.
April'ı buraya güvenlice getirecek parlak bir fikrin varsa emrine amade olacağım.
Si sabes cómo traer a Avril a salvo... Estoy a tu disposición.
April, burada dünyanın en parlak beyinleri hayvanlarla yan yana çalışıyor.
Aquí, la gente más inteligente del mundo trabaja para animales.
Ve sizinle tanışınca gördüm ki gelecek çok parlak.
Y al haberles conocido, veo que el futuro es brillante.
Sihirli ayna parlak ışığını göster!
Espejito, ¡ muestra tu luz brillante!