Sıradan tradutor Espanhol
14,347 parallel translation
Sıradan şeyleri alıyor ve onlarla evren, yıldızlar, elektrik arasında bağlantı kuruyor.
Toma elementos mundanos y los relaciona con el universo, las estrellas, la electricidad y demás.
Sıradan bir yerde
En un sitio común
Bunlar sıradan çiftçi çocukları değil.
No se trata de un ejército de improvisados.
Türbülansa girdik, sıradan bir fırtınaydı.
Había turbulencia. No más que en cualquier tormenta, pero...
Sıradan, küçük bir adamın, tiyatroya âşık olduğu an.
El momento en que un pequeñín común y corriente, se enamoró del teatro.
Ve gördüğünüz üzere bu sıradan bir tiyatro değil.
Y como pueden ver, este no es un teatro ordinario.
Sıradan biri bunu yaparsa, suçtur.
Si un hombre común lo hace, es un crimen.
Seninki gibi sıradan bir ailem vardı.
Tuve padres comunes como tú.
Sıradan bir ev, sıradan bir okul, sıradan arkadaşlar.
Una casa común, una escuela común, amigos comunes.
Sıradan birer suçluymuşuz gibi peşimize düşmeleri ne kadar sürer?
¿ Cuánto pasará hasta que nos rastreen como a una banda de delincuentes?
Önceki sıradan bir davaydı, Basit bir akraba katili davasıydı.
El caso ante ustedes hoy, es muy simple, un caso simple de parricidio.
Her şey veya herkes sıradan mıydı?
¿ Cualquier cosa o persona fuera de lo normal?
Sıradan bir okula gittin.
Fuiste a una Escuela de Mecanografía.
# Sıradan bir yarı insanım yalnızca #
# Solo soy un semitipo común. ¡ Oye! #
Sadece sıradan bir hayat istiyorum.
Solo quiero una vida normal.
İsteğimi belirttikten sonra küllerim sıradan bir yere dökülmeli tercihen halka açık ve nüfusu fazla olsun.
Después, es mi deseo expresado de que mis cenizas serán llevados a un lugar anodino, preferentemente pública y densamente poblada.
Artık sıradan bir eş olamıyorum.
No puedo ser una esposa más.
Kardeşim artık sıkıcı bir ofiste masa başında sıradan bir adam.
Ahora mi hermano es un hombre ordinario piloteando un escritorio... en una oficina aburrida.
Bu onun için sıradan bir şey olmadığını anlayabiliyorum.
imagino que para él no es simplemente "algo", "una cosa"...
Sıradan tüccarlar gibi giyindik.
Estamos vestidos como comerciantes comunes y corrientes.
Burada, Hanna Harlow adında sıradan bir kızım. Uyduruk dergiler okuyup realite şovları izleyen kendi yağında kavrulan biriyim.
Aquí puedo ser una chica común llamada Hanna Harlow que lee revistas de chismes mira reality TV y existe en pantalones de ejercicio.
Bugünlerde Baronet'ler çok sıradan zaten.
Hoy en día baronets los hay a montones en el club Annabel's.
Eğer sıradan biri olsaydım beni çoktan kapı dışarı etmiştin.
A la mierda si dejo que algún plasta de mierda como tú acabe conmigo.
Bu sıradan bir salı değil, Mike. Bu, ayın ikinci salısı. Yani, oğlum şu anda onu aramamı bekliyordur.
Es el segundo del mes, así que mi hijo espera que lo llame.
Biz senin, sıradan ve geçici çekirdek aileniz, şekerim.
Sólo somos una familia ordinaria.
Sıradan bir Lycan sürüsü için doğru belki fakat Marius'un topladığı ordu çok güçlü...
A una manada ordinaria, quizá. Marius tiene una fuerza poderosa.
- Sıradan bir yurt işte.
- Es sólo una casa. - No es cualquier casa.
- Sıradan falan değil. - Sıradan.
- Es sólo una casa.
NFL'de ilk sıradan seçildin lan.
Eras el draft número uno en la NFL.
Sıradan bir yurttu işte.
Era sólo una casa.
Biz sıradan bir aileyiz.
Somos una familia común.
Sadece işlerini yapan sıradan insanlar.
La gente común haciendo su trabajo.
Nüremberg yasaları o zaman ortaya çıktı. Ki daha sonra, sıradan işler tekrar suç hâline gelmesin diye Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası yasalara dâhil edildi.
Ahí es donde aprendimos los conceptos básicos... de los cuales, las Naciones Unidas hicieron... las leyes internacionales, en el caso... que los delincuentes comunes... se conviertan en criminales de nuevo.
Muhbirler ve gazeteciler ve ayrıca sıradan vatandaşlar.
Informantes y periodistas, pero también los ciudadanos comunes.
Sıradan bir manzara, değil mi?
No es la gran vista, ¿ verdad?
O sıradan bir adam.
Es un hombre común.
Sıradan bir baraj olmayacak akışını değiştirmek mümkün olacak.
Una presa ordinaria no será capaz de cambiar su curso.
Sıradan bir kuş olmadığı kesin.
Sin duda, esta ave no es ordinaria.
Ben sıradan bir çocuğum.
Porque soy un chico común como cualquier otro.
Ben sıradan bir çocuğum.
Sólo soy un chico común.
Ancak bu sıradan bir güvenli ev oldu.
Pero esta no era una casa de seguridad normal.
- Ah hiçbir şey, sadece sıradan roller coaster aşk hayatımı.
- On, no es nada, solo mi usual montaña rusa de la vida y el amor.
OWEN'IN BABASI bir baba oğulun oyun oynadığı sıradan bir video.
PAPÁ DE OWEN de un papá y su hijo jugando.
Bu, sıradan bir cümle değildi.
Esto no era sólo una oración.
Çık bakayım sıradan.
Sal de la cola.
Vern, hayranlarına, senin gibi sıradan bir New Yorklunun Shredder'ı tek başına nasıl yakalayıp adalete teslim ettiğini anlatır mısın?
Vern... dile a los fanáticos como un neoyorquino como tú, puede solo... atrapar a Destructor y llevarlo a la justicia.
Bizi sıradan insanlar sanıyor.
No nos toma en serio.
Sıradan bir hokey maçı.
Solo mi juego de hockey.
Gemi sıradan bir gaz taşıyıcısı gibi görünecek.
La nave parecerá un transporte de gas común y corriente.
Sıradan bir adamdı.
Él no es más que un hombre.
O... sıradan bir erkek değil.
No. No es cualquier chico
sırada 98
sıradışı 31
sıradaki 654
sırada sen varsın 33
sırada ben varım 21
sıradaki sensin 35
sırada ne var 185
sıradaki soru 19
sıradaki ne 26
sıradaki durak 18
sıradışı 31
sıradaki 654
sırada sen varsın 33
sırada ben varım 21
sıradaki sensin 35
sırada ne var 185
sıradaki soru 19
sıradaki ne 26
sıradaki durak 18